Pandemide Ankara Kalesi, sanatla ayakta durmaya çalışıyor!

Ankara’nın Altında ilçesine bağlı Ankara Kalesi, tarihi dokusuyla olduğu kadar sanat üretimleriyle de her zaman dikkat çeken bir merkez olmaya devam ediyor. Pandemi döneminde de ayakta durmaya çalışan kale esnaflarından ve el sanatı ustası Veli İşleyen, devletin el sanatına ‘mühürlü’ destek vermesi gerektiğini belirtiyor.

KÜLTÜR-SANAT 10.01.2021, 14:24 11.01.2021, 09:40
Pandemide Ankara Kalesi, sanatla ayakta durmaya çalışıyor!

Pandemi döneminde ayakta durmaya çalışan Ankara Kalesi, buram buram sanat ve tarih kokmaya devam ediyor. Kale esnafı, sanat üretimine pandemi döneminde de devam ederken bir yandan da turist sayısındaki düşüşün, kendilerini de etkilediğini belirtiyorlar. Kale bölgesinde ağırlıklı olarak unutulmaya yüz tutulmuş el sanatıyla uğraşan esnafların dükkanları bulunuyor.

Ankara Kalesi, M.Ö. 2.yüzyıla tarihlendirilse de tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmese de Galatlıların Ankara’ya geldiği dönemde ortaya çıkıyor. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de varlık gösteren kale, her dönemde imparatorlar tarafından onarılmıştır. Yerden yüksekliği 110 metre olan Ankara Kalesi, yüksek bölümünü kaplayan iç kalesi ve çevresini kuşatan dış kalesinden oluşuyor. 

Kale lokasyonunda, günümüzün üç önemli müzesi de yer alıyor. Bölgede bulunan Anadolu Medeniyetler Müzesi, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ve Rahmi M. Koç Müzesi ile bir nevi “Müze Yolu” oluşmuş durumda. 

“Pandemi, bizim yıkıldığımız bir dönem”

Kale esnaflarından ve el sanatı ustalarından olan Veli İşleyen; hattat, seramik, bakır ahşap yakma sanatları ve çini ustalığı dâhil toplamda 26 dalda Türk el sanatı yaptığını ve 27 yıldır sanatla uğraştığını belirtti. İşi ustalarından ve alaylı olarak öğrendiğini belirten İşleyen, yıllarca emek vererek çalıştığını söyledi.

Salgın sürecinin, esnafın ve el sanatı ustalarının ‘yıkıldığı bir dönem’ olduğunu belirten İşleyen: “İşyerimizin kirası 5.000 TL civarında. Çalışanlarımızla birlikte, elektrik ve su giderlerimiz da var. Mecbur dükkânımızı açıyoruz, ama yerli-yabancı turist olmayınca olmuyor. Sanatı orta düzey halka satmak zaten çok zor, sanata değer veren ve ilgisini çeken bir kesim olması gerekiyor. Yine de şükür diyoruz, nefes alıyoruz.” El sanatına ve ustaya devlet desteği verilmesi gerektiğini de hatırlatan İşleyen: “Destek, görsellikle olmaz. Mühürlü desteğe ihtiyacımız var.” diyerek belirtti.

“Satamadıktan sonra, üretmenin bir anlamı yok”

Türkiye’de unutulmaya yüz tutulmuş sanatların fazlalıkta olduğuna dikkat çeken İşleyen, ‘Çarık’ ve ‘Bakır dövme’ gibi usta sanatların günümüzde değer görmemesinden ve devletin destek vermemesinden yakınıyor. İşleyen: “Ustalar üretimine devam edebilir elbet, ama satamadıktan sonra üretmenin bir anlamı yok. Devletin bir pazar sağlaması gerekiyor. ” dedi.

Türk El Sanatları için belediyeler ve bazı derneklerin, ev kadınlarına öğretmen için el attıklarını söyleyen İşleyen: “El sanatı, zaman ve emek açısından zor bir çalışma ürünü olmakla beraber, dünyada da ulaşılması zor ve pahalı bir üründür. Maddiyat açısından da külfet sağlar durumda. İnsanlar hazıra daha çok yöneldiği için bizim yaptığımız sanatın bir benzeri siensi makineleriyle da yapılıyor. Bu şekilde de sanatımız, maliyeti yüksek olduğu için, imitasyona yönelmiş oluyor.”

Dünyanın ünlü ressamlarını örnek gösteren İşleyen, hepsinin sefalet içinde sanatlarını yaptıklarını ve insanoğlunun zamanında hiçbir şeye değer vermediğini dile getirdi. Sanatla uğraşan kişinin sabırlı olması gerektiğini belirten İşleyen: “El sanatı, sanat olarak her yerde ilgi görür. Ancak sadece görsel ilgiyle sınırlanır. Eserlerin birçoğu, 30 yıllık bir emeğin sonucu aslında. Dakikasında bu eserler ortaya çıkabilse ve satılabilseydi, dünyanın en zengin insanları olurduk sanırım. Eserler, yapan kişinin ölümünden sonra, eğer ki altında imzası varsa, değer buluyor.”  diyerek belirtti.

“Türkiye’de Cifir ilmiyle tılsımlı gömlek ustalığı yapan tek kişiyim”

Osmanlı döneminden kalma ve Cifir ilmiyle yapılan tılsımlı gömlek ustası da olduğunu söyleyen İşleyen, bu sanatı Türkiye’de yapan tek işi olduğunu belirtiyor. Cifir ilminin hat sanatıyla uğraşanların sanatı değil, bir kuran ilmi olduğunu söyleyen İşleyen, gömlek yapımını Allah’ın bilinen ve bilinmeyen 99 İsmine göre yapılışını, şu cümlelerle anlatıyor: “Kişiye özgü ayetlerle ve ebcet hesabıyla yapılan bir ilimdir cifir. Ebcet hesabı ile tarihi belirledikten sonra, kişinin Esma’ül Hüsnası’nı buluyoruz.  Ona göre de dua yazmaya çalışıyoruz. Tabi ki doğrusunu allah bilir, ama biz de bir şekilde sanatımızı yapmaya uğraşıyoruz.”

Özel Haber & Fotoğraflar: Deniz Ali Tatar

Yorumlar (1)
Orhan 3 yıl önce
Elinize emeğinize sağlık