Libya’da Osmanlı gelenekleri 1970’lere kadar yaşatıldı

Osmanlı geleneklerine ilişkin ülkesi Libya’da araştırmalar yapan kültür tarihçisi Mustafa Hakkıye, Karagöz oyunu başta olmak Ramazan ayında gerçekleştirilen birçok Osmanlı geleneğinin ülkede 1970’li yıllara kadar yaşatıldığını belirtti. 

KÜLTÜR-SANAT 26.04.2022, 13:30 27.04.2022, 09:12
Libya’da Osmanlı gelenekleri 1970’lere kadar yaşatıldı

1970’li yıllardan sonra Libya’da bu geleneğin zayıflamaya başladığını dile getiren Hakkıye, her şeye rağmen Libya’da hala bazı Osmanlı geleneklerinin varlığını sürdürdüğünü vurguladı. 

Trablus'da Ramazan eğlencelerine ilgi yoğun

Libya’nın en kalabalık şehirleri arasında yer alan başkent Trablus, bugünlerde birbirinden renkli Ramazan gecelerine ev sahipliği yapıyor. Çeşitli etkinliklerin sergilendiği organizasyonlar, vatandaşların beğenisini topluyor. Kentin buluşma noktalarından Şehitler Meydanı ise akşam saatlerinden sahur vaktine kadar adeta dolup taşıyor. Toplu halde kılınan teravih namazı sonrası bölgede şenlikler gerçekleştiriliyor. 

“Sahur vaktinde çalınan davul, Türklerin Libya’ya bıraktığı bir gelenek mirası”

Ülkedeki Ramazan gelenekleri hakkında bilgiler veren Mustafa Hakkıye, Libya’da hala Türk adetlerinin görüldüğünü belirtti. Libyalıların gümümüzde hala sahur vaktine davul ve tef eşliğinde uyandığını vurgulayan Hakkıye, “Tef ve davul ayrılmaz bir ikili gibi. Tef, Libyalıların ortaya çıkarmış olduğu bir enstrümandı. Ancak davulu Libyalılarla Türkler tanıştırdı. Sahur vaktinde çalınan davul, Türklerin Libya’ya bıraktığı bir gelenek mirası” şeklinde konuştu. 

“Türklerden kalan bazı maniler Libya’da uzun süre söylendi”

Osmanlı İmparatorluğu’nun Libya’da egemenliğini kurduğu 16’ıncı yüzyıl itibariyle Libya’da sahur vakitlerinde davul sesi duyulmaya başladığını aktaran Hakkıye, “Ramazan davulculara bambaşka bir konu aslında. Bunlar 2 kişiden oluşur. Birisinin görevi davulu çalmaktır. Yanındaki kişi ise maniler söyleyerek halka sahur vaktinin geldiğini bildirir. Türklerden kalan bazı maniler Libya’da uzun süre söylendi” ifadelerini kullandı. 

“1970’lerin başına kadar Karagöz geleneği bu topraklarda yaşatıldı”

Libya’da bundan 50 öncesine kadar Karagöz oyununun da var olduğunun altını çizen Hakkıye, “1970’lerin başına kadar Karagöz geleneği bu topraklarda yaşatıldı. Libya’da bu oyun Muhammed el-Vusti tarafından sergilenirdi. Çok beğenilirdi. Türk çarşısı anlamına gelen ‘Suk Türk’ bölgesinde bu oyunu vatandaşlar ilgiyle takip ederdi. Vusti, aynı zaman bir marangozdu. Ramazan ayı gelince Karagöz oyunu için bu bölgeyi kullanırdı” dedi. 

“Yatsı vakti geçtikten sonra meydanda toplanan halka oyununu sergilerdi”

Vusti’nin Karagöz oyunu için titiz bir çalışma yürüttüğünü belirten Hakkıye, “Oyunlarına özenle hazırlanırdı. Malzemelerini özenle hazırlardı. Yatsı vakti geçtikten sonra meydanda toplanan halka oyununu sergilerdi. Bu oyunda Türkçe kelimeler de yer alırdı. Ortalama 5 dakikalık bir gösteriydi. Ancak ben de dâhil olmak üzere herkes büyük bir keyifle izledik. Ücretli bir gösteriydi. O zamanın parasıyla 5 kuruş ödememiz gerekiyordu. Ancak o kadar beğenilirdi ki, tekrar izlemek için para verenler dahi olurdu” şeklinde konuştu. 

“Oyunlarda iyiliği de görürdünüz, kötülüğü de görürdünüz”

Karagöz oyunlarında Vusti’nin genellikle mesaj içeren konuları işlediğini dile getiren Hakkıye, “Oyunlarda iyiliği de görürdünüz, kötülüğü de görürdünüz. Karagöz oyunda kötü adam olarak dikkat çekerdi. Hacivat ise bilge biri görünümünde olurdu. Bu iki karakterin arasındaki mücadele ve çekişme hiç bitmezdi. Oyunların sonunda ise Karagöz hep kaybeden tarafta bulunurdu. Kaybettiği için de kendi kendine hayıflanırdı” ifadelerini kullandı. 

Yorumlar (0)