Von Der Leyen radikal sağ korkusu yarattı

Yeni komisyon başkanı Von der Leyen Avrupa'da yükselen aşırı sağ korkusunu tekrar gündeme getiren görev atamasıyla eleştirildi.

GÜNDEM 15.09.2019, 11:25 15.09.2019, 11:38
Von Der Leyen radikal sağ korkusu yarattı

“Avrupalı yaşam tarzını koruma amaçlı”  yeni bir pozisyon açan Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Ursula Von der Leyen, dış basında yabancı düşmanlığını körüklemekle suçlanıyor. Leyen, Brüksel ve Avrupa Birliği içerisinde de sert eleştirilerle karşılandı.
750 sandalyeli Avrupa Parlamentosu’nda (AP)  başkan olmak için ihtiyaç duyulan 374 oydan sadece 9 oy fazla alarak 383 oy ile komisyon başkanı olan Alman siyasetçi Ursula von der Leyen, seçeceği 28 adayın AP tarafından kabul görmesi halinde 31 Ekim tarihinde görevine başlayacak.
Leyen, Türkiye'nin üyeliği konusunda ise üye olmak isteyen ülkelere yaklaşımlarının bu ülkelerin tavrına bağlı olacağını belirtti. Aday ülkelerin AB’ye katılmaya hazır olduğunu göstermesi ve Avrupa değerleri ve kurallarını benimsediklerini belli etmeleri gerektiğini vurgulayan yeni başkan, Türkiye açısından tam tersi bir durumun söz konusu olduğunu belirtti.
Görev arkadaşlarını açıkladığı listedeki adaylardan Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini takip edecek delegenin göçmen karşıtlığıyla bilinen aşırı sağcı Macar siyasetçi Laszlo Trocsanyi olması da dikkat topladı. 
Batı Balkanlar ve Sırbistan’ın AB’ye katılması konusuna sıcak baktığı bilinen Macar siyasînin Türkiye’ye bakışının nasıl olduğu sorusu ise Leyen tarafından yanıtsız bırakıldı.
Öte yandan Avrupa Parlamentosu milletvekilleri yeni başkana yönelik eleştirilerine devam ediyor.  Parlamento milletvekillerinden Claude Moraes “Avrupa Komisyonunun göç gündemini ‘yaşam tarzımızı korumak’ şeklinde adlandırmak aşağılayıcı bir tutum” dedi.
The Guardian’a konuşan Moares “eğer bu unvan kalıcı olursa utanç kaynağı olur” dedi. AP’de göç kanunu üzerine çalışan Hollandalı Sophie in ‘t Veld ise tutumun yanlış olduğunu belirtirken, komisyonun sözcük seçimlerinin aşırı sağ koktuğunu ekleyerek Leyen’e ünvanı geri çekme çağrısı yaptı. 
Avrupa Parlamentosunda Yeşil Parti blokunun lideri Ska Keller bu davranışın göçmenleri desteklemekle Avrupa değerleri arasında bir çelişkiyi ima ettiğini, Yeşil Parti grubu üyelerinden Damien Careme ise nefret söylemi olduğunu belirtti. Başka bir üye ise bu ünvanın Avrupa Halk Partisinin aşırı sağın dilini yeğlediğinin bir göstergesi olduğunu belirtti.
Von der Leyen’in sunduğu listedeki isimler her ne kadar merkez sağ ve merkez sola yakın isimler olsa da bunların arasında göç konusunda sert söylemleri olan Fransa Başkanı Emmanuel Macron gibi isimler var.



Peki AB gündeminde sıkça kullanılmaya başlanan aşırı sağ tehlikesi ne kadar gerçek?

Sosyolog Sivamohan Valluvan’a göre Avrupa, üçüncü tarihi milliyetçilik dalgasını yaşıyor. Bu dalgaların birincisinin 19. yüzyılın ortalarında milliyetçiliğin ortaya çıkan demokratik hareketler tarafından monarşi ve mutlakiyetçiliğin etkilerini silmenin bir yolu olarak görüldüğü bir dönemde yaşandığı biliniyor. İkincisi ise birbirine rakip Avrupa devletlerinin kıtada büyük bir yıkımı hazırlayan saldırgan, korumacı milliyetçilik biçimlerine dönüştüğü 20.yy da gerçekleşiyor. Üçüncüsü ise şu anda devam ediyor. Milliyetçilik, doğası gereği dışlayıcı bir ideolojidir, diyen Valluvan, biz her ne kadar öteki türlüsünü arzu etsek de siyasi topluluğun daima dışarıya karşı “yabancı” olarak  tanımlandığını belirtiyor.
BBC’nin 2019 Mayıs’ında yaptığı habere göre Avrupa’da milliyetçi ve aşırı sağcı siyasi hareketler seçimlerden büyük kazanımlarla çıkıyor. Kimi politik hareketler iktidar olurken, kimileri ana muhalefet konumuna yükseliyor.
Avusturya ve İtalya'da seçmenin desteğindeki artış, aşırı sağ partileri koalisyona taşımayı başarmıştı. Bu çizgideki politik iklim için kurak görülen İspanya ise ülkenin demokratik yönetime geçtiği 1975 yılından beri ilk defa aşırı sağ politikacılara meclisinde yer verdi.
Bu partiler yakın zamanda bir Avrupa güç bloğu oluşturmak için harekete geçmişlerdi.



Aşırı sağ neden yükseliyor?

Bu yükselişin bir tarafta mevcut siyasi düzene bir tepki olarak görülebileceği gibi küreselleşme, göç, ulusal kimliklerin çözülmesi ve AB gibi konularda bir memnuniyetsizlik dalgasının yansıması olabileceği ifade ediliyor.
ODTÜ Araştırma Görevlisi Ebru Ece Özbey Avrupa’da sağın tırmanışının, kapitalizmin yarattığı “kaybedenlerin” kaygı ve korkularını siyasi arenaya taşımakta başarısız olan ana akım partilerin sonucu olduğunu ileri sürüyor. Bu yükselişin bir yandan da yakın zamanda yaşanan göç ve güvenlik krizlerinin, hükümetlere ve AB kurumlarına azalan güvenin ve küreselleşmenin toplumsal hayatta yarattığı derin değişimlerin sonucu olabileceği değerlendirmesinde bulunuyor.

Araştırmalar ne diyor?

Union College’dan Lewis Davis’in ve Martin Luther King Üniversitesi’nden S.Deole’un yaptığı araştırmaya göre çoğu Avrupa ülkesinde nispeten serbest nüfus hareketlerine yönelik mevcut söylemin bir denge politikası oluşturmayabileceği ileri sürülüyor. Dinamik göç, aşırı partilere ve onları destekleyen etno-milliyetçi kimliklere taban sağlama potansiyelini barındırıyor. Sol ve merkez sağ partilerin Avrupa göç politikalarında daha köklü düzenlemeleri göz önünde bulundurmaya istekli olması gerekliliğini belirten araştırmacılar, Avrupa politika ve kurumlarında çok daha çarpıcı değişiklikler yapacak aşırı siyasi partilere verilen desteği azaltmak için buna ihtiyaç olabileceğini ifade ediyor.
Araştırmada göç ve aşırı sağ oyları arasındaki ilişkide farklı alt gruplar ve makroekonomik koşulları bünyesinde bulunduran ulusal kültürlerin farklılığını da göz önüne almak gerektiği ortaya koyuluyor.



Avrupa Siyasi Araştırmalar Konsorsiyumu ise yaptığı araştırmalar neticesinde çok daha net bir sonuca ulaşmış durumda. Araştırmaya göre aşırı sağ popülist partiler göç politikaları üzerinde doğrudan etkili değil ama sosyal uyum sürecinde toplum üzerinde ve göçmenlerin hakları konusunda anlamlı bir etkileri olduğunu ortaya koyar nitelikte. Bu durum, sağcı popülizmin liberal demokrasilerde azınlık haklarına ve “halkın” bir parçası olarak görülmeyenlerin özgürlüklerine tehdit oluşturduğuna dair ortak beklentileri teyit ediyor.


 

Yorumlar (0)