Ulu Önder Atatürk'ün ebedi istirahatgâhına yakından bir bakış

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebedi istirahatgâhı Anıtkabir'den vatanını her daim izliyor. Peki biz, Türk Milleti olarak Atatürk'ün kabri Anıtkabir'i yeteri kadar iyi biliyor muyuz?

GÜNDEM 10.11.2020, 07:10 10.11.2020, 07:45
Ulu Önder Atatürk'ün ebedi istirahatgâhına yakından bir bakış

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’deki vefatının ardından naaşının muhafaza edileceği yer ile ilgili tartışmalar, Türk toplumunun gündemine oturdu. Atatürk’ün naaşı için oluşturulan komisyon; Ankara Kalesi, Altındağ, TBMM’nin arkasında bulunan Kabatepe, Etnografya Müzesi ve Atatürk Orman Çiftliği seçeneklerinin tartışılıp en sonunda Çankaya kararının verileceği esnada Aydın Milletvekili Mithat Aydın, herkesten farklı bir öneride bulundu. Aydıın, Türk Milleti’nden çıkan en büyük insanlardan Atatürk’ün naaşının ebedi istirahat yeri olarak, kendisinin de görüp çok beğendiği ve “bir anıt yeri” olarak nitelediği Rasattepe’nin seçilmesi gerektiğini söyledi. Komisyon üyeleri daha sonra “Anıttepe” olarak adlandırılan tepenin Ankara’ya hâkim konumunu da oldukça beğenince, Atatürk’ün anıtı için Rasattepe mekân olarak seçildi.


Rasattepe'den şehre bakış

Anıtkabir projesi, 1941 yılında başladı

Ulu Önder adına yapılacak anıtın yerinin belirlenmesinin ardından, anıtın ta kendisi hakkında tartışmalar başladı. 1941 yılında açılacak proje yarışması için dönemin Başbakanlığı tarafından kurulan komisyon, Atatürk’ün anıtı için belirlenen ilkeleri kamuoyuyla ve muhtemel yarışmacılarla paylaştı:

“Büyük Türk Ulusunun kalbinde yaşayan büyük adamın eserlerini ebediyete mal edecek olan Anıtkabir, aşağıdaki esaslara göre hazırlanmalıdır:

1.         Anıtkabir, bir ziyaretgâh (ziyaret yeri) olacaktır. Bu ziyaretgâha, büyük bir giriş bölümünden girilecek; ziyaretgâh, binlerce Türk’ün, Ata’sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına ve bağlılığını bildirerek geçmesine elverişli olacaktır.

2.         Bu anıt, Büyük Ata’nın, asker Mustafa Kemal, devlet başkanı Gazi Mustafa Kemal, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının, güç ve yeteneklerinin bir timsali (sembolü) olacaktır ve onun kişiliği ile oranlı bulunacaktır.

3.         Anıtkabir’in yakından görüldüğü kadar, uzaktan da görümesi gerekir. Bu bakımdan, ulu bir siluet sağlanmalıdır.

4.         Atatürk’ün adı ve kişiliği altında Türk ulusu sembolize edilmiştir. Türk ulusuna saygılarını göstermek isteyenler, Büyük Ata’nın katafalkı önünde eğilerek bu isteklerini yerine getireceklerdir.

5.         Anıtkabir’in bir şeref bölümü bulunacaktır.

6.         Anıtkabir’de bir Atatürk Müzesi olacaktır.

7.         Anıtkabir’de bir Şeref Holü yapılacaktır. Atatürk’ün lahti buraya konulacağı için Şeref Holü, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü olacaktır. Şeref Holü, başta, büyük Ata’nın yarattığı Türk Ulusu olduğu hâlde, ulusumuza saygılarını sunacak yabancı devlet kurumlarının, Ata’nın lahtine yönelecekleri büyük bir salon olacaktır. Bu holde sağlanacak azamet (ululuk) ve güçlülük tesirleri, yarışmacılara bırakılmıştır. Bundan ötürü holün biçimi, boyutu ve yüksekliği için hiçbir ölçü verilmemiştir.

8.         Büyük Atatürk’ün lahdinin yeri, Şeref Holü’nün ruhunu teşkil etmektedir. Ancak, lahdin konulacağı yeri de yarışmacılar seçeceklerdir.

9.         Bunlardan başka, Anıtkabir’I ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet kurumlarının duygu ve düşüncelerini yazacakları bir altın kitap bulundurulacaktır.

10.       Atatürk’ün Müzesi, Ata’nın hayatının türlü devirlerine ait fotoğrafları ile kıyafetlerini ve elyazıları, imzaları, bazı eşyaları ile okudukları, inceledikleri kitapların sergelenmesine elverişli olacaktır.

Şartlardan sonra 3 proje öne çıktı

“Anıtkabir proje yarışması” şartları, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlandı ve birçok dilde de olacak şekilde tüm dünyaya proje duyuruldu. Mümkün olan en güzel eserin seçilmesi için, projeleri inceleyecek jürinin de uluslararası bir jüri olmasına karar verildi. Anıtkabir proje yarışması jürisi, yarışmanın süresi bittikten sonra oldukça zorlu bir karar verme sürecine girdi. Jüri, 47 proje teklifinden 3 tanesini oldukça kıymetli bulduğunu, bunlar arasında karar vermenin oldukça zor olduğunu söyledi; bu 3 proje, ünlü Tannenberg Anıtı’nı yapan Alman Prof. Johannes Kruger’a, İtalyan Prof. Arnoldo Foschini’ye ve İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda’nın ortak projesi idi.

"İki Türk'ün yaptığı eser, bu milli konuyu daha başarılı ifade etmiştir"

Proje jürisi, üç proje hakkında da oybirliği ile karar verildiğini ancak bir tanesi hakkında “Ulu Önder Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı” olarak belirlemekte zorlandığını belirtti. Son kararı alacağını açıklayan hükümet, jüri dışında da birçok yetkiliye danışarak İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda’nın ortak projesinin “Anıtkabir” olacağına karar verdi. Hükümet, Prof. Onat ve Doç. Arda’nın projesinin seçilmesinin kararını “Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönlerden aynı değerdedir. Fakat bunlar içinde, iki Türk’ün yaptığı eser bu millî konuyu daha başarılı olarak ifade etmiştir. Bundan başka, jüri raporunda belirtildiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu öteki projelerden çok üstündür” şeklinde açıkladı.

"Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, onun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik"

Jürinin önerdiği değişikliklerin de projeye yedirilmesiyle birlikte Prof. Onat ve Doç. Arda, projeyi hayata geçirerek Atatürk’ün naaşının ebediyete kadar Türk Milleti’nin bağrında sergileneceği Anıtkabir için çalışmalara başladı. Profesör Emin Onat, Anıtkabir projesini “Atatürk’ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphe yok, bize geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. […] Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya’dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor. Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi Ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin Ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi. Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir Ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet alamayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi? Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ’dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, onun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Ata’nın Anıtkabir’ini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedi bin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik” ifadeleriyle açıkladı.

Dört aşamayla 9 yılda tamamlandı


Atatürk'ün ebedi istirahatgâhı inşaat halinde

Anıtkabir’in inşaatı, 9 Ekim 1944’te başlatıldı. Atatürk’ün anıtı, 9 yıllık bir süreye yayılarak 4 aşamalı bir inşaat sürecinin sonunda tamamlandı. 1944-1945 yılları arasında süren ilk aşamada toprak seviyesi düzenlendi ve meşhur Aslanlı Yol’un istinat duvarı yapıldı. İkinci kısım, 1945-1950 yılları arasında sürdü ve Anıtkabir’in temelleri yerleştirildi. Anıtkabir mozolesinin temel kazısının tamamlandığı ve çöküntüleri engellemek için 11 metre yüksekliğindeki betonarme temel sisteminin demir montajının bitirilmesiyle birlikte Anıtkabir giriş kuleleri, tesisin yol düzeninin büyük bir kısmı, ağaç dikiminin planlanması ve Anıtkabir kampüsünün sulanma sistemi de tamamlandı.


Anıtkabir'in inşaatında çalışan iki işçi

1950 yılı içerisinde tamamlanan üçüncü kısımda Anıtkabir’e çıkan yollar, Aslanlı Yol, mozolenin önünde bulunan tören meydanı, lahit taşının tamamlanıp yerleştirilmesi ve Anıtkabir merdivenleri yapıldı. 1950-1953 yılları arasında süren ve Atatürk’ün naaşının nakledilmesiyle tamamlanan dördüncü kısım inşaatta ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılması tamamlandı.

Anıtkabir’in mimari özellikleri

Genel mimarisi, Türk mimari tarihinde 1940-1950 yılları arasını kapsayan “II. Ulusal Mimarlık Dönemi” eserlerinin özelliklerini yansıtan Anıtkabir, dönem mimarisinin anıtsal özellik taşıyan dış görüntüsü, simetrik tasarımı ve kesme taşın yapının asıl malzemesi olarak kullanılması gibi niceliklerini taşıyor. Anıtkabir’in inşası esnasında, beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanıldı. Anıtkabir’de bulunan ve Aslanlı Yol’daki aslan heykellerinin de içinde bulunduğu heykeller, kulelerin iç duvarları ve mozolenin ana kolonları; beyaz traverten ile yapıldı. Anıtkabir’de bulunan kırmızı ve siyah travertenler ise kulelerin zeminleri ve tören meydanında; sarı travertenler ise şeref holü, tören meydanının çevresindeki kolonlar ve zafer kabartmalarının yapımında kullanıldı.

Heykeller, büyük zaferi simgeliyor

Anıtkabir, ebediyete kadar Türk Milleti’nin şükran ve minnet ziyaretleri esnasında Ata’sını, büyük zaferlerini ve bağımsızlığını anımsatmak için birçok özel anlam taşıyan tasarımlarla bezeli. Anıtkabir’e çıkmak için adım attığımız 26 basamak, Kurtuluş Savaşı’nda zaferin kazanıldığını müjdeleyen 26 Ağustos 1922’yi bizlere hatırlatıyor. Merdivenlerin sağında ve solunda bulunan kadın ve erkek heykelleri de ayrı bir anlam taşıyor.

Sağda bulunan iki kadın heykeli, Türkiye'nin topraklarının bereketini simgeleyen bir başak çelengini taşıyor ve iki kadının solunda simgelenen kadın ise, elinde tuttuğu kabı gökyüzüne doğru uzatarak Allah’tan Atatürk’e rahmet diliyor. Ortada bulunan üçüncü kadın ise, eliyle yüzünü kapatıp ağlayarak tasvir edilmiş; Türk ulusunun Atatürk’ün vefatına duyduğu hüzün, bu kadınla anlatılıyor.

Solda bulunan erkek heykelleri ise bir asker, bir köylü ve bir öğrenciden oluşarak Türkiye’nin savunmasını, üretimini ve eğitimini sembolize ediyor.

Mozoleye çıkan merdivenlerin iki yanında bulunan kuleler; Selçuklu tarzındaki saçaklarıyla, gül bezekleri, kuş evleri ve payanda kemerleriyle süslenmiş. İki kulenin piramit şeklindeki çatıları, tepelerinde bulunan bronz mızrak uçları ile Türk tarihinin göçebe toplumlarının mimarisini ve kullandıkları malzemeleri simgeliyor. Anıtkabir’in diğer sekiz kulesi ise, Türk Milleti’nin bağımsızlığını tüm dünyaya ilan ettiği Kurtuluş Savaşı’na dair simgeler içeriyor. Kulelerin her birinin içinde, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’yla ilgili söylediği sözler yazılı bulunmakta.

24 aslan, 24 Oğuz boyu

Anıtkabir’in en ilginç ve etkileyici yerlerinden biri olan Aslanlı Yol ise, hem Türk tarihine dair önemli ögeler içeriyor hem de Atatürk’ün naaşına duyulan saygıyı simgeliyor. 262 metre uzunluğundaki yol üzerinde bulunan 24 heykel, 24 Oğuz boyunu simgeleyerek Orta Asya’dan gelen Türk tarihine atıfta bulunuyor. Heykellerin yolun sağında ve solunda olmak üzere karşılıklı çiftler halinde yerleştirilmesi, Türk Milleti’nin birlik ve bütünlüğünü, sakin ve yatar bir konumda olmaları ise Türk Milleti’nin barışsever bir millet olduğunu gösteriyor. Yoldaki taşların beşer santimlik boşluklar halinde dizilmesi ise, Atatürk’ün huzuruna çıkılırken başın öne eğilmesini, Ata’nın naaşına ve Türk Milleti’ne dair bütün bu simgelere saygı duyulmasını sağlıyor.

Şeref holüne çıkılan merdivenlerde bulunan kabartmalar, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün rolünü hatırlatmak için bulunuyor.

Bu kabartmalara ek olarak mozolenin dış ön cephesi ve içindeki duvarlarda bulunan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi, Gençliğe Hitabe ve Onuncu Yıl Nutku da Atatürk’ün önemli vecizelerini ziyaretçilerine hatırlatmak için Anıtkabir’in duvarlarını süslüyor.

Vatan toprağıyla sarılı

Atatürk’ün ziyaretçilere sergilenen büyük mermer lahdi, şeref holünün girişe en uzak ucunda adeta Milli Mücadele’nin, kaybettiklerimizin ve kazandıklarımızın ebedi bir hatırlatıcısı olarak büyük bir pencerenin önünde konumlanmış bulunmaktadır. Atatürk’ün gerçek naaşı ise, 40 ton ağırlığındaki kırmızı mermer bloğun altında bulunan sekizgen mezar odasında gömülü bulunmaktadır. Atatürk’ün naaşının altında gömülü olduğu mermer levha, toplamda 83 pirinç vazo tarafından çevrelenmektedir. 81’i Türkiye’nin illeri olan, 2’si ise KKTC ve Süleyman Şah Türbesi’ni simgeleyen 83 vazo, Türk topraklarını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü ortaya koyuyor.

Yorumlar (1)
Pelin 4 yıl önce
Çok güzel bir yazı..teşekkürler