Türkiye Cumhuriyeti'ni farklı kılan nedir?

“Cumhuriyetin ne olmadığını ifade etmek kolay ise de, ne olduğunu söylemek, cumhuriyet için geçerli ve olumlu bir tarif vermek zordur. Gerçekten, olumlu bir tarif verme teşebbüsü bazı güçlüklerle karşılaşır.”

GÜNDEM 29.10.2020, 07:55 29.10.2020, 07:54
Türkiye Cumhuriyeti'ni farklı kılan nedir?

Michel Henry Febre Ankara Üniversitesi’nde 1968’de verdiği derste böyle diyordu.  Cumhur, demek kalabalık, halk anlamına geliyor. Temelde Arapça’da “cem” kavramı üzerinden anlamını bulan kelime Cuma kelimesi ile de toplanma anlamında bir komşuluk arz ediyor.

Ait olduğu fikir dünyasında incelersek Batı kökenli dillerde ise Latince respublic/republic anlamına gelen kelime esasında kamusal nesne, kamusal yer, kamuya ait anlamlarını da taşıyor. Kelimenin kendisinden halkla ilgili bir atfı olduğu, bir ortaklığı, kamusallığı ifade ettiği açık fakat dünyada da pek çok “cumhuriyet tipi”nin mevcut olduğu biliniyor.  Doğu komşumuz İran bir İslam Cumhuriyeti, bir zamanlar kuzeyimizdeki Sovyet Rusya bir cumhuriyetler birliğiydi. 

Cumhuriyet ne demek?

Cumhuriyet halka ait olduğu ölçüde onun devlet karşısında kolektif bir irade olarak durması olarak tanımlanıyor. Henry Febre’nin dediği gibi “bu rejimde her şeyden önce gelen hürriyettir.“  Hükmedene karşı onun kendisini yönetme iradesinin halktan geldiğini hatırlatmak Cumhuriyet olarak adlandırılıyor.



Bu anlamda vurgusu seçimlere indirgenebilecek demokrasi ve sandık çoğunluğunun iradesi olarak algılanmıyor. Cumhuriyet halka mülkî bir aitlikten de bahsediyor. Bu sebeple de Cumhuriyet hürriyetten sonra da bir eşitlik vurgusu taşıyor. Bu eşitlik demokrasiyle dengesi kayabilecek söz söyleme hakkının dengeli dağıtımının yurttaşlıkta eşitlenmesini sağlıyor. Febre’nin dersinden devamla bu hukuk önündeki, yurttaşlık temelindeki eşitlik vurgusu ayrıca kardeşlik vurgusu da taşıyor. Vurgusu herkesin kamu için ortak bir iyiyi düşündüğü varsayımını taşıyor. 

Cumhuriyet kelimesinin halk anlamındaki demos ve iktidar anlamındaki kratos ile birleştiği noktada, yani demokrasiyle beraber düşünüldüğünde bir cisim kazandığı görülüyor. Kısaca kelimeler arasındaki bu nüans bize halka aitlik ve halkın iktidarı arasındaki farkı belirtiyor. Demokrasinin Platon tarafından ünlü bir biçimde sevilmemesiyle de bilindiği gibi çoğunluğun tiranlığına dönüşmeye müsait bir yöntem olduğu biliniyor. Tarih Hitler Faşizmi gibi örneklerle bunu insanlık tarihinin yüzüne sertçe çarpıyor.  Demokraside cismini bulan iktidarın halkın çoğunluğuna ait olma fikrinin kuyruğunu ısıran bir yılana dönüşmesinin önündeki engel, bu tehlikeli sıvıya halkı yakmasını engelleyecek cismi veren camdan cumhuriyet şişesi tanımıyla anlaşılıyor.


 
Demokrasi bir iktidarın kaynağı ve iktidarın meşruiyetiyken, onun cismi yalnızca iktidara sahip olandan, göklerden ve kutsallaşmış kişilerden ziyade artık bütün halka ait olan Cumhuriyet olarak yani bir düzenin adı olarak karşımıza çıkıyor. Hepimizin bizi yönetenlerin aleyhinde ve lehinde konuşabilme hakkını saklı tutan sigortanın adı Cumhuriyet kavramıyla anlaşılıyor. 

Cumhuriyeti farklı kılan özellikler nedir?

İşte Türkiye Cumhuriyeti’ni farklı kılan özellikler de burada saklanıyor. Yıllarca tek bir kişinin iradesine karşı tebaalaştırıldıktan sonra, artık kaderini ellerinde tutan bir milletin, yurttaşlıkta ve hukuk önünde eşitlenmiş bir kardeş topluluğun beraber yaşama ülküsünün adı Cumhuriyet oluyor. Ömer Laçiner’in Cumhuriyet Devrim mi makalesinde belirttiği gibi “…Türkiye, asırlardır bu coğrafyada kök salmış bir devlet anlayışı ve geleneğine sahip olarak çok uzun süreden beri zaten Cumhuriyet’e fazlasıyla hazırdır. Ve 1923’te bir ayrıntıyı temizleyerek, aklın, bilgi ve yeteneğin kutsal bileşimi olan devletine nihayet Cumhuriyet sıfatını vermiştir.”



Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne tarihte özgül ve kendi karakteri bağlamında özgün bir karakter kazandıran nitelikler onun halkçılığa, milliyetçiliğe ve laikliğe dayalı yeni bir anlayış yaratması olarak beliriyor.  Bir kişinin iradesine dayalı tebaa kültürü yıkılarak çağdaş Türk kültürünün ulusal temelleri eşitlikçi, hürriyetçi ve ilerici bir karakterde atılıyor. Çünkü; Türk inkılabının yıkılmış bir imparatorluğun sosyal ve siyasal zemininde küllerinden doğmasının yolu “Üç Tarz-ı Siyaset”te Yusuf Akçura’nın belirttiği dağılmış fikir dünyasını birleştirebilmesinde yatıyordu. Bu dünya da Cumhuriyet fikrinde cisimleşerek bir ulusal kültürün evrensel medeniyetlerle eşdeğer olabilmesini sağlayan bir öneme haiz olarak beliriyor. Kökleri ortak üretilmiş, kurtuluş ve bağımsızlık mücadelelerine dayanan ulusal kültür vasıtasıyla beraber yaşayacağına inanmış bir milletin yaşantısı ve iradesi Cumhuriyet’e ismini veriyor.


 
Nitekim Mustafa Kemal Atatürk’te “Milli kültürün her alanda açılarak yükselmesini Türkiye Cumhuriyeti’nin temel direği olarak sağlayacağız.” diyordu.

Yorumlar (0)