"Tel Abyad ve Rasulayn'da barışı tesis etmeden çıkmayacağız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesi kapsamında İngiltere, Almanya ve Fransa liderleri ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin, "Dörtlü zirvede Suriye’deki Barış Pınarı Harekatı'nı etraflıca ele aldık. Üzerinde durdukları bir konu var; 'Buradan ne zaman çıkacaksınız?' Tel Abyad ve Resulayn'da barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz." dedi.

GÜNDEM 05.12.2019, 15:33 05.12.2019, 16:03
"Tel Abyad ve Rasulayn'da barışı tesis etmeden çıkmayacağız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere'nin başkenti Londra'da kendisini takip eden Türk basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, NATO Zirvesi kapsamında İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile gerçekleştirdiği dörtlü zirveye ilişkin, "Dörtlü zirvede Suriye’deki Barış Pınarı Harekatı'nı etraflıca ele aldık. Üzerinde durdukları bir konu var; 'Buradan ne zaman çıkacaksınız?' Biz de kendilerine 'Peki sizin burada ne işiniz var?' diye soruyoruz. 'Sınırınız mı var burada?' Yok. 'Peki size karşı taciz mi var?' Yok. 'Taarruz mu var?' Yok. 'Peki, ne işiniz var burada?' Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize... Bizler şehitler veriyoruz. Tel Abyad ve Resulayn'da barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz." ifadelerini kullandı. 

"1952’den bu yana bütün önemli NATO misyonlarında görev aldık"

NATO Liderler Zirvesi'nin başarıyla tamamlandığını kaydeden Erdoğan, "Zirvede NATO’nun gündeminde olan stratejik konuları etraflıca ele alma fırsatını bulduk. Terörle mücadele, mülteci krizi, külfet paylaşımı, siber ve hibrit tehditler, ittifak dayanışmasının güçlendirilmesi, ayrıca Rusya ve Çin ile ilişkiler gündemdeki ana konu başlıklarıydı." dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin kuşkusuz NATO’nun en güçlü müttefiklerinden biri olduğunu belirterek, "1952’den bu yana bütün önemli NATO misyonlarında görev aldık. Bugün de daha önce olduğu gibi Afganistan’dan Irak’a kadar çeşitli görev güçlerinde yer alıyoruz. NATO’ya mali ve askeri payımız pek çok üyenin önündedir. Savunma harcamalarımızın özellikle gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 1,9 seviyesinde bulunuyor. Galler Zirvesinde bu konuda bir hedef verdik ve bu hedefe uyum aynen devam ediyor. Tabi önümüzde şu anda birçok ülke var. Bu ülkelerin birçoğunun gayrı safi milli hasılaları aslında çok büyük değil. Bundan dolayı da bu derecelenmede onlar öne çıkma fırsatını buluyorlar. Örneğin Bulgaristan." diye konuştu. 

"Birçok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO ülkesiyiz"

NATO’nun gücünün müttefikler arasındaki birlik ve dayanışmadan kaynaklandığına dikkat çeken Erdoğan, "Bu noktada ittifakın bütün üyelerinin güvenlik kaygılarını ve tehditlerini dikkate alması esas ilke olarak göz önünde bulunuyor. Zira bu küreselleşme çağında hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız. Biz NATO üyesi olarak PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere pek çok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Bunu da konuşmamda özellikle vurguladım. Fakat bazı dostların bir taraftan terörle mücadeleyi öne çıkartırken diğer taraftan bu terör grupları ile el ele olduklarını da üzülerek görüyoruz. Biz nasıl ittifakın güvenlik tehditlerini ciddiye alıyorsak bütün müttefiklerin de bizim güvenlik kaygılarımızı ciddiye alması gerekir. Bunun üzerinde durduk. Biz müttefik olmadan bu dayanışmanın gerçekleşemeyeceğini de ortaya koyuyoruz. Müttefik olmanın gereği budur. Bunun üzerinde tüm ortakların durması gerekir. Bu konuları hem zirve oturumunda hem de ikili görüşmelerde dile getirdik." ifadelerini kullandı.

"Barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil"

Erdoğan, Türkiye, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın gerçekleştirdiği dörtlü zirveye ilişkin, şunları söyledi:

"Bu dörtlü zirvede de bu konuların yanı sıra özellikle Suriye’deki Barış Pınarı Harekatı’nı etraflıca ele aldık. Burada kendilerine hazırlamış olduğum belgeleri, bilgileri takdim ettim. Bunun daha da ötesinde üzerinde durdukları bir konu var; 'Buradan ne zaman çıkacaksınız?' Biz de kendilerine 'Peki sizin burada ne işiniz var?' diye soruyoruz. 'Sınırınız mı var burada?' Yok. 'Peki size karşı taciz mi var?' Yok. 'Taarruz mu var?' Yok. 'Peki, ne işiniz var burada?' Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize... Bizler şehitler veriyoruz. 'Sizin herhangi bir can kaybınız, yaralınız var mı?' Yok. 'Peki burada ne işiniz var?' 'Bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz?' 'Bakın' dedim, 'Çok açık ve net söylüyorum; Tel Abyad ve Resulayn'da -malum buranın uzunluğu 120 kilometre, derinliği 32 kilometre- barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz. Peki bunların güvenliği ne olacak? O da yine bizim sorumluluğumuzda.' Daha önce bunu Sayın Obama ile de konuştuk. Diğer koalisyon güçleriyle konuştuk. 'Hatta siz hava destekli lojistiği sağlayın, güvenliği sağlayın, biz burada DEAŞ’a karşı da diğer terör örgütlerine karşı da bu mücadeleyi veririz' dedik."

"DEAŞ'ı yok ettiğiniz yok"

Dörtlü zirvede liderlere terör örgütü YPG/PYD ile beraber olduklarını söylediğini kaydeden Erdoğan, "Bunlarla DEAŞ'ı yok ettiğinizi söylüyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞ’ı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde. Biz ispatlı konuşuyoruz. El-Bab’da 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı biz daha ilk harekatta, Zeytin Dalı Operasyonunda etkisiz hale getirdik. Ondan sonra gerek Afrin’de gerek buralarda yaptığımız operasyonlarda binlerce DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Şu anda bizim cezaevlerimizde DEAŞ’lılar var. Hala toplamaya devam ediyoruz. 7 bini aşkın DEAŞ’lıyı biz derdest ettik. Ülkelerine geri gönderiyoruz. Hala girmeye çalışanlara da kapılarımız kapalı. Bakın Bağdadi’nin öldürülmesiyle ilgili övünüyorlar. 'Biz de Bağdadi’nin en yakınlarını yakaladık. Bunlar şimdi bizim geri gönderme merkezlerimizde bulunuyor. Biz bu noktadayız. Siz bunları hiç masaya yatırmıyorsunuz.' dedik." açıklamasında bulundu.

"İkinci zirveyi şubat ayında İstanbul'da yapacağız"

Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile mülteci meselesini görüştüğünü belirterek, "Sen göçten yana sıkıntılarım var diyorsun, ben ne yapabilirim diyorsun. İlk etapta bunu yapman lazım. AB üyesisin. Bu konu ile ilgili gayretlerini ortaya koy ve sen AB ülkelerini sıkıştır.' diyerek bu konuyu onunla da işledik. Bu konu Dörtlü Zirve’de de önem arz ediyordu. O Dörtlü Zirve’de kendileri de buna hak verdiler. Gerek Almanya Başbakanı Merkel, gerek Fransa Cumhurbaşkanı Macron… Tabi hepsinden öte İngiltere Başbakanı Johnson o bu işe çok önem veriyor. Bu Dörtlü Zirve’yi en az yılda bir kez yapmayı karara bağladık. Şimdi ikinci zirveyi de Şubat ayında İstanbul’da yapacağız. Onu aramızda kararlaştırdık." şeklinde konuştu. 

"Özellikle İspanya ile yaptığımız görüşme verimli geçti"

Zirve marjında bir dizi ikili görüşme gerçekleştirildiğini bildiren Erdoğan, "İspanya ve Yunanistan başbakanlarıyla görüştük. Özellikle İspanya ile yaptığımız görüşme çok verimli geçti. Yakın zamanda İspanya Başbakanı Sanchez, bir Türkiye ziyareti gerçekleştirecek. Bu vesileyle Kral Felipe’ye de mesajımızı gönderdik. 'Onu da sizden sonra Türkiye'ye bekleriz. Onunki resmi bir ziyaret olur ama sizinkini 7. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı olarak İstanbul’da yapalım. Büyük bir iş adamı grubu ile gelirseniz sizin ve bizim iş adamlarımızla birlikte bu toplantıyı gerçekleştiririz.' dedik." ifadelerini kullandı. 

"S-400 ve F-35 konusunda çalışmalara devam edilecek"

Erdoğan, üçüncü toplantının ABD Başkanı Donald Trump ile yapıldığını kaydederek, "Sayın Trump ile olan görüşmemiz de gayet verimliydi. Bazı sorun alanlarını gündeme getirdik. Onları tekrar konuştuk, görüştük. Bu konularla ilgili olarak da takibini ilgili arkadaşlarımız sürdürecekler. İkili ilişkilerde özellikle bu 100 milyar dolarlık ticaret hacmi üzerindeki çalışmaya ağırlık vereceğiz. Ayrıca NATO Zirvesi ve bölgesel konuları ele aldık. S-400 ve F-35 konusunda ise daha önce görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız çalışmalarına devam edecekler." dedi. 

"Fransa ile ikinci bir anlaşmamız daha olacak"

"Macron 'NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti' demişti. Siz de kendisine 'Önce sen kendi beyin ölümünü kontrol ettir' demiştiniz. Oldukça bozulmuş. Buraya geldiği gibi Trump’la görüşmesinde de Türkiye hakkında birtakım açıklamalar yaptı. S-400’ler konusunu gündeme getirdi ama Trump bile Türkiye’yi korudu, Obama’yı suçladı. Dörtlü Zirve’de Macron’un nasıl bir tavrı vardı?" sorusuna Erdoğan, şu karşılığı verdi:

"Macron ile bu konulara hiç girmedik. Ama tabi Sayın Trump ile görüşmesinde Sayın Trump’ın hakikatin yanında yer alması gerçekten manidardı. Çünkü bizim Fransa ile çok farklı bir anlaşmamız var. Fransa-İtalya-Türkiye olarak bu adımı atacağız. Ama bu hala savsaklanıyor. Bunun yanında ikinci bir anlaşmamız daha olacak. Onunla ilgili de yine hala adımı atamıyoruz. Aradaki bu tür sıkıntılar nedeniyle maalesef yürümüyor. Halbuki onların bize ihtiyacı var, bizim de onlara ihtiyacımız var. 'Gecikiyor bu işler. Bu adımları atalım ve neticeye yürüyelim' dedik. O da kabullendi, 'Çalışmaları yürütelim' dedi. Temenni ederim ki bundan sonra bu tür şeyler olmaz."

"İçeride dışarıda inlerine gireceğiz"

Erdoğan, "Dörtlü Zirve’den sonra Trump’la yaptığınız görüşmede YPG konusunda bir ilerleme var mı? ABD’nin herhangi bir tavır değişikliği olacak mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Her zaman söylüyorum; biz Türkiye olarak bir kabile devleti değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. 82 milyon nüfusumuz var. Güçlü bir asker yapımız var. Güçlü bir polis yapımız var. Bütün bunlarla birlikte son iki yıl içerisinde çok ciddi operasyonlara imza attık. Tabi şehitlerimiz de var. Ama böyle bir mücadelenin sebep-netice ilişkisinde bu şehitler olacaktır. Kaldı ki bir de Suriye Milli Ordusu’nun bizimle birlikte hareket edişi var. Bunlar da yılmadan usanmadan çok şehit vermelerine rağmen bizimle birlikte hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu mücadeleyi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Bu süreç içerisinde de bunların durumunu göreceğiz. Ama içeride dışarıda inlerine gireceğiz. Terörle mücadelede bunların inlerine girdik. Ciddi manada silkeliyoruz. Daha da devam edecek.

Dün akşam Sayın Miçotakis ile de görüşürken dedik ki 'Bakın bu DHKP-C, PKK/YPG, FETÖ mensupları devamlı size geliyorlar ve aldığımız istihbaratta da Syriza bunların sığınma odağı yeri. Dolayısıyla bunlara karşı biz sizden tavır almanızı bekliyoruz, destek bekliyoruz. Ki bu destek bilesiniz ki bizim de size karşı olan desteğimizi arttıracaktır. Göç konusunda daha olumlu davranmamızın önünü açacaktır. Bakın biz size karşı şu ana kadar öyle bir şey yapmadık. 2 bin kadar mülteciyi geri gönderdiniz. Biz de aldık. Tekrar size göndermedik. Dolayısıyla bu dayanışmayla olacak bir iştir. Sizin bir avantajınız da şu an AB’desiniz. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte de bu dayanışma içerisinde arkadaşlarımız bu çalışmaları yürütsünler.' Bunun için Sayın Miçotakis’le de bu görüşmemiz verimli geçti diyebiliriz."

"Polonya ve Baltık ülkeleriyle bir adım attık"

"NATO’nun kuruluş amacı ve söylemlere bakıldığında 'Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz' sloganı var. Fakat S-400, YPG, Doğu Akdeniz gibi Türkiye’nin pek çok güvenlik kaygılarını düşündüğümüzde bunu paylaşmayan NATO müttefikleri var. Siz de zaman zaman eleştirdiniz. Eğer bir gün YPG ile mücadele noktasında Türkiye güvenlik kaygıları nedeniyle NATO’yu somut işbirliğine yani göreve çağırırsa sizce tavır ne olur? Bir de bugün çıkan bildiri sizi tatmin etti mi? Türkiye’nin bu konudaki kaygılarını yeterince anladılar mı sizce?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Şimdi ihtimaller üzerinden konuşursak da haksızlık olur. Şu anda ortada bir yazılı beyan varsa bu yazılı beyan onları da bağlar, bir yerde bizi de bağlar. Yani doğmamış çocuğa don biçmenin de bir anlamı yok. Ama biz ne yapacağız? Bunlar bizim ortağımızdır, ortağa güveneceğiz. Herhangi bir sıkıntı olduğu zaman da kendileri ile ilişkilerimizi geliştireceğiz. Şahsen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, bu süreç içerisinde gerçekten samimi açıklamalar yapmış ve bununla tabi bizim de gönlümüzü kazanmıştır. Polonya ve Baltık ülkeleriyle ilgili biliyorsunuz dün gece bir adım attık. Gerek Stoltenberg gerek Macron gerek Merkel gerek Polonya Cumhurbaşkanı daha önce hepsi aradılar bizden bu konuda destek istediler. Arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerden sonra da biz de bu işe evet dedik ama terörle mücadelede siz de bizi yalnız bırakmayacaksınız." 

"Bizi aşırı derecede bağlayıcı bir şey yok"

Erdoğan, "Niye evet dedik? YPG’nin terör örgütü olarak tanınması konusunda bir teminat aldık mı?" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Orada konsey komisyon meselesi var. Bu konsey komisyon toplantısı ile ilgili o döneme kadar zaten bu işin şu anda geçerliliği adeta yok gibi. Süreç başlamıştır. Daha sonra 6 aylık periyodu var. Bu 6 aylık süreç işlerken böyle bir olay vuku bulduğu anda da burada başta NATO Genel Sekreterimiz olmak üzere hepsi devreye girerek bu işi tekrar yoluna rayına sokma şanslarına sahipler. Bu noktada bizi aşırı derecede bağlayıcı bir şey yok."

"Münbiç’te hala verilen sözler tutulmuyor"

"Dörtlü Zirvede sivillere yönelik saldırıların durdurulması biçiminde ortak bir sonuç bildirildi. Peki Barış Pınarı ile Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde sivilleri hedef alan katliamları oldu. Sivillere yönelik bu saldırılara karşı bu ülkeler ne yapmayı düşünüyor?" sorusu üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"O bölgelerdeki saldırılar terör örgütünün yanı sıra rejimin yapmış olduğu faaliyetler neticesinde de oluyor. İdlib’de de benzer şeyler oluyor. Tabi biz bunların uyarısını, ikazını yapıyoruz. Biliyorsunuz gerek bizim gerekse Rusya’nın, karşılıklı olarak heyetlerimiz var. Bu heyetler sürekli görüşme halindeler. Bu tür şeylerde karşılıklı uyarılar yapıyorlar. Eğer onları rahatsız edecek olan bir şey İdlib’deki muhalefet cephesinden olmuşsa, onlar bize bunu duyuruyorlar ve burada hemen bir arabuluculuk yapıp bu işi düzenleme yoluna gidiyoruz. Ama aynı şey karşı tarafta olunca da yine aynı durumu Rusya’nın ağırlıkta olduğu heyete bildirip orada bu işin önün almaya, bunu durdurmaya yönelik adımlar atılmasını istiyoruz. Yani olay böyle adeta bıçak sırtı bir süreç diyebilirim. Bir geçiş süreci diyebilirim. Tabi nüfusu itibarıyla büyük bir yer. Ama orada da tabi can yanıyor. Can yandığı zaman bunu da görmemezlikten gelemezsin. Böyle bir durum var. Şimdi Ayn el-İsa’da olanlar var. Münbiç’te hala verilen sözler tutulmuyor. Bakıyorsunuz Tel Rıfat’ta, Tel Abyad’da, Resul Ayn’da pazar yerleri zaman zaman bombalanıyor. Hatta işte en son bir cezaevinin bombalanması olayı var. Cezaevinin bombalanması olayında maalesef kadın çocuk ölenler var. Şimdi bunlara nereye kadar sessiz kalacağız. Biz de gerek Dışişleri Bakanımıza gerek Savunma Bakanımıza gerek istihbarata diyoruz ki hemen muhataplarınızla bu görüşmeleri yapın, bu işin önünü alalım. Olmadı tekrar Sayın Putin ile bu işi görüşelim. Biliyorsunuz Ocak ayının 8’inde Sayın Putin’in buraya gelişi var ve İstanbul’da inşallah Türk Akımı açılış törenini yapacağız. O zamana kadar bekleyebilir miyiz bekleyemez miyiz, bir de bu var. Bütün bu olaylar devam ederken nasıl olsa 8’inde gelecek diye de beklemeyebiliriz. Belki bu arada görüşmemiz gerekirse telefon diplomasisi yolunu çalıştıracağız."

"Mülteciler şehri kuracağız"

Erdoğan, "Dörtlü Zirve’de Suriye’de güvenli bölge inşa ve imarında, bundan sonra ciddi olumlu bir söz hasıl oldu mu? Yoksa şimdiye kadarki tavırlar devam mı edecek?" sorusuna, "Bana göre bu konuda maalesef ülkelerin duyarsızlığı devam ediyor. İsim vermeyeceğim, sadece bir ülke 'Bu konuda biz size gerekli desteği vereceğiz' dedi. Biz de diyoruz ki en azından biz imkanlarımız çerçevesinde Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölgede bir çalışma başlatalım. Bu çalışmayla ortaya bir mülteciler şehri çıkartalım. Onun için de bazı planlarımız var, bu planları da işletelim diyoruz ve peyderpey ülkemizdeki Suriyelilerden o bölgedeki toprak sahiplerini ev sahiplerini kendi yerlerine gönüllülük esasına dayalı olarak geri gönderelim." karşılığını verdi. 

"Biz garantör ülke olma hakkımızı burada kullanıyoruz"

"Libya’da Nisan ayından bu yana devam eden bir süreç var. Gelinen noktada Libya’daki meşru yönetimle, ulusal mutabakat yönetiminin başkanıyla bir anlaşma gerçekleştirildi. Türkiye’nin hamlesiyle harita olması gereken haline getirildi. NATO zirvesinde bu mesele gündeme geldi mi? Bundan sonraki süreçte Doğu Akdeniz politikasında neler olacak?" sorusuna üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Her şeyden önce Libya mutabakat muhtırasıyla alakalı olarak biz meşru yönetimle bu işi imzalamış bulunuyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Meclis’e aktardılar ve Meclis’te bu süreç devam ediyor. Meclis’ten bunun geçmesiyle, süratle bu adımı atarak, iş artık adeta yürürlüğe de girmiş olacak. Ama karşı taraf da tabi bundan rahatsız. Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler böyle bir durum olunca tabi sıkıntıya girdiler. Tabi başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliği’ni de tahrik ediyorlar. Şimdi Dörtlü Zirve’de de Fransa ve Almanya da bu konunun üzerinde durdu. Biz gerekli açıklamaları yapınca da gene tabi Fransa maalesef bu işte hala rahatsızlığını devam ettiriyor. Ondan sonra dedim ki 'Sen niye bunun üzerinde bu kadar duruyorsun? Burada senin bir hakkın var mı? Buranın garantör ülkesi Türkiye’dir, garantör ülkesi Yunanistan’dır, İngiltere’dir. Peki sen nereden buraya giriyorsun? Biz garantör ülke olma hakkımızı burada kullanıyoruz. Orada bizim soydaşlarımız var ve soydaşlarımızdan tarafız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Dolayısıyla onların haklarını da korumak için sonuna kadar çalışacağız. Bizim bundan feragat etmemiz söz konusu değildir.' Tabi şu anda özellikle de hak yerini bulma yolunda yürüyor. Bu onları rahatsız ediyor. Ama bütün mesele burada. Şimdi bakıyorsunuz birileri 'Oradan çekilin, burada daha durmayın, aksi takdirde sizi memleketinize göndeririz' gibi yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Biz buradaki hukuku ve hukukumuzu soydaşlarımız başta olmak üzere koruyacağız."

Yorumlar (0)