"S-400, bir NATO sorunu değildir"

Türkiye'nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Basat Öztürk, S-400'ün normalde bir NATO sorunu olmadığını, ikili bir sorun olduğunu vurgulayarak, ABD'nin bunu NATO'ya taşımasının hata olacağını söyledi.

GÜNDEM 24.06.2019, 14:37 24.06.2019, 14:47
"S-400, bir NATO sorunu değildir"

Türkiye'nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Basat Öztürk, "S-400 normalde bir NATO sorunu değildir, ikili bir sorundur, ABD'nin bunu NATO'ya teşmil etmesi ve İttifak'ın insicamının bozulması hata olur." dedi. 

Büyükelçi Öztürk, NATO karargahında Türkiye'nin S-400 tedariki, Türkiye-ABD ilişkileri, Doğu Akdeniz'deki durum ve NATO Savunma Bakanları Toplantısı gibi farklı konularda açıklamalarda  bulundu.

NATO'nun temel özelliğinin kurulduğundan bu yana kendisini güncel güvenlik şartlarına uyarlayabilmesi olduğuna dikakt çeken Öztürk, İttifak'ın bu şekilde hayatta kaldığını ve bu özelliğini muhafaza ettiği müddetçe hayatta kalmayı sürdürebileceğini ifade etti. 

Öztürk, bilhassa 2014 yılından beri Rusya'nın Kırım'ı yasa dışı ilhakı, Suriye'de devam eden kriz ve çatışma ortamı, Libya ve Körfez bölgesindeki sıkıntılarla küresel boyuttaki diğer birçok problem edeniyle Avrupa-Atlantik güvenlik ve savunma ortamının çok değiştiğini vurguladı. 

"NATO, Türkiye'nin büyük itibar gördüğü bir teşkilattır"

Dünyanın, sınamaların giderek yayıldığı ve nitelik olarak daha önce hiç görülmediği ölçüde karmaşıklaştığı bir dönemden geçtiğine işaret eden Öztürk, "Böyle bir dünyada ülkelerin öncellikle kendi dirençlerini ve güçlerini çok iyi takviye etmeleri lazım. Bunun ötesinde ittifaklar, dostluklar ve kurulan sıkı müttefiklik ilişkileri de önem taşıyor. Bu bağlamda NATO da Türkiye'nin büyük itibar gördüğü ve istifade ettiği bir teşkilattır." diye konuştu.

Öztürk, Türkiye'nin NATO'nun 'tam üyesi' olduğunu, bu tür haklara ve icra kabiliyetine sahip bulunduğu başka bir teşkilata üyeliği bulunmadığını da vurgulayarak, şu şekilde konuştu:

"Türkiye, NATO'nun bir hissedarıdır. NATO'da ne yapılacaksa tüm müttefiklerin oydaşmaya varması gerekir. Nitekim, biz de İttifaka katılım payları ödemişiz, muhtelif katkılar vermişiz ama aynı zamanda da almışız. NATO'dan Türkiye'ye güvenlik yatırımı olarak gelen katkılar 5 milyar dolardan fazla. Batı ittifakının en önemli siyasi-askeri örgütü NATO'dan istifade ettiğimizi görmek ve bunu bir kazanç olarak nitelendirmek gerekir."

"NATO, ülkemizin güvenliğine destek sağlamaktadır"

Büyükelçi Öztürk, müttefik ülkelerin kendi iç güvenliklerini sağlama yükümlülüğünün asli olarak kendi mesuliyeti ve egemenliklerinde bulunduğuna dikkat çekerek, ülke topraklarının ötesinden kaynaklanan terörizm dahil tüm tehditlere karşı ise NATO'nun daha fazla neler yapabileceğinin ele alınmakta olduğunu bildirdi. 

Öte yandan Öztürk, "NATO, Türkiye'ye yönelik uyarlanmış güvence tedbirleriyle ve hava savunmamıza takviye yapmak suretiyle ülkemizin güvenliğine destek sağlamaktadır." dedi.

Bu çerçevede erken uyarı ve gözlem uçaklarıyla (AWACS) devriye uçuşları yapıldığını aktaran Öztürk, müttefiklerin Suriye'deki balistik füzelerden kaynaklanan güvenlik sorunlarıyla mücadele etmek üzere, Türkiye'nin hava savunmasını takviye etmek için hava ve füze savunma bataryalarını ülkede konuşlandırdıklarını hatırlattı. 

"Terörizm, en acil tehdit olarak kabul edildi"

Basat Öztürk, müttefiklerin rotasyon sistemiyle Türkiye'nin hava ve füze savunma takviyesini 2013'ten bu yana kesintisiz sürdürdüğünü belirterek, hala İtalya (SAMP-T) ve İspanya'nın (Patriot) bataryalarının ülkede bulunduğunu ifade etti.

Diğer yandan, NATO'nun kendini uyarlama sürecinde güneyden kaynaklanan tehditlerin de gündeme geldiğini kaydeden Öztürk, İttifakın stratejisinin sadece Rusya odaklı olmaktan çıktığını, en acil tehdidin "terörizm" olduğunun kabul edildiğini söyledi.

"S-400'ler NATO sistemlerine entegre edilmeyecek"

Öztürk, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alma kararına ilişkin olarak NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in müttefiklerin istedikleri silah sistemini almakta özgür olduğunu, ancak silahlı kuvvetlerin birlikte çalışabilirliğinin önemli olduğunu da en başından beri söylediğini hatırlattı. 

Büyükelçi Öztürk, "S-400 konusu, ABD'deki bazı çevrelerce kendi mecrasından ve bağlamından çıkarılarak daha büyük ikili soruna dönüştürüldü. Bu kapsamda ABD'nin sorumluluğu büyüktür." diye konuştu.

ABD'nin ilk başlarda temel endişesinin askeri teçhizatın birlikte çalışabilirliği olduğunu ifade ettiğini kaydeden Öztürk, Türkiye'nin de bu endişeleri gidermek için S-400'lerin NATO sistemlerine entegre edilmeyeceğini ve dolayısıyla bir sorun çıkmayacağını izah ettiğini aktardı. 

Öztürk, ABD'nin son dönemde meseleye yeni boyutlar eklemek suretiyle konuyu siyasileştirdiğini ve S-400'leri, F-35 savaş uçakları tedarikiyle bağlantılandırdığını hatırlatarak, Türkiye'nin F-35 uçakları projesine en başından beri dahil olduğunu, bu kapsamda ciddi yatırımların yanısıra F-35'in pek çok parçası için üretim yaptığına işaret etti. 

"S-400 bir NATO sorunu değildir"

Türkiye'nin kendisinin de kullanacağı F-35 uçaklarının bekasını etkileyecek ve zafiyet yaratacak bir durumdan doğal olarak kaçınacağını ifade edeb Öztürk, Türkiye'nin bu çerçevede ortak çalışma grubu kurulması önerisinde bulunduğunu, ABD'nin NATO kapsamında çalışma grubuna sıcak bakmadığını ve ikili çalışma grubu tercih ettiğini ancak bunun da henüz hayata geçirilemediğini belirtti. 

NATO'nun müttefiklerin arzu etmesi halinde ikili ilişkilerdeki sorunları çözmek için bir platform görevi görebileceğini vurgulayan Öztürk, "NATO dayanışması da iki müttefikin birbirine anlayışla yaklaşmasını, birbirine tehdit, şantaj ve yaptırım dili kullanmamasını gerektirir. Bu şekilde hareket eden bir müttefik varsa yanlış yapıyordur." açıklamalarında bulundu.

Büyükelçi Öztürk, "S-400 normalde bir NATO sorunu değildir, ikili bir sorundur, ABD'nin bunu NATO'ya teşmil etmesi ve İttifak'ın insicamının bozulması hata olur." dedi. 

"ABD müttefiklik ruhuna uygun hareket etmelidir"

Öztürk, "Ne NATO Genel Sekreteri ne de herhangi bir müttefik, bir üyenin diğerine yaptırımlar uyguladığı, müttefikler arasındaki ilişkilerin bozulduğu bir ortamı arzu eder. Burada asli sorumluluk ABD'nin üstündedir. ABD'nin, NATO'nun ortak değerlerine uyumlu şekilde dayanışma ve birlik içinde, müttefiklik ruhuna uygun hareket etmesi beklenir." şeklinde konuştu.

Öte yandan, ABD ve Türkiye arasında yıllardan beri müttefiklik hukuku bulunduğuna dikkat çeken Öztürk, şunları söyledi:

"Türkiye ve ABD'nin çok büyük ortak menfaati de var, iki müttefik de birbirini göz ardı edemez. Türkiye, NATO'nun yalnızca en büyük ikinci ordusuna sahip ülkesi değildir. Aynı zamanda İttifak'ın misyonlarına, operasyonlarına ve faaliyetlerine önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya devam etmektedir. Türkiye bir güvenlik tüketicisi değildir. Güvenlik sağlayan bir müttefiktir."

"Doğu Akdeniz meselesi NATO'ya taşınmadı"

Öztürk, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru hakları ve çıkarları kapsamında yürüttüğü faaliyetlerin Avrupa Birliğindeki (AB) durumun aksine, NATO'ya aksedilmediğini belirtti. 

"Türkiye NATO'ya üye olduğu için 'Doğu Akdeniz' konusu burada zehirleyici bir şekilde ele alınmamaktadır." açıklamasında bulunan Öztürk, "AB üyesi olmuş olsaydık, onlar da bu konuda böyle bir pozisyon alamazdı. AB, kendi üyeleri arasındaki sorunlarda bir taraf olamaz." dedi.

"Karadeniz'in deniz alanında bir çatışma yok, sorun karalarda"

Sınamaların boyut ve şekil değiştirdiği bu dönemde, NATO'nun yapılanmasına ilişkin bazı kararlar alındığını da belirten Öztürk, örneğin Baltıklar bölgesindeki müttefiklere takviye yapıldığını ve Karadeniz'de uyarlanmış ileri mevcudiyet bulunduğunu, İttifak'ın burada rutin faaliyetlerini gerçekleştirdiğini aktardı.

Öztürk, esasen Karadeniz'de en uzun sahil şeridine ve en büyük donanmaya sahip ülke olarak Türkiye'nin diğer sahildar ülkelerle ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin titizlikle uygulanması sayesinde Karadeniz'de güvenliği sağladığına dikkat çekerek, "Karadeniz'in deniz alanında bir çatışma yok, sorun karalarda. Sorun Ukrayna'nın, Kırım'ın gayrimeşru işgal edilmesinde, sorun Gürcistan'da Güney Osetya ve Abhazya'da ayrılıkçı cumhuriyetlerdeki durumun zaman zaman istismar edilmesinde, sorun Moldova'da. Dolayısıyla sorun karalarda." diye konuştu. 

Yorumlar (0)