"O mektubu elbette unutmadık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump'ın kendisine gönderdiği mektuba ilişkin, "Diplomatik nezaketle bağdaşmayan bu mektubu elbette unutmadık." ifadelerini kullandı.

GÜNDEM 18.10.2019, 18:09 18.10.2019, 18:51
"O mektubu elbette unutmadık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde yabancı basın mensuplarının sorularına yanıt verdi.

Erdoğan, "120 saatlik bir ara verildiğini söylediniz. Bu sabah itibarıyla Suriye tarafından çatışma haberleri geldi, siz herhangi bir ihlal haberi aldınız mı? Bu çatışmaları nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna, "Bu sabah itibarıyla Milli Savunma Bakanımla da görüştüm. Şu anda her şey planlandığı gibi gidiyor. Herhangi bir sıkıntı söz konusu değil dediler. Şimdilik böyle bir şey söz konusu değil. Zaten olsa bunlar bana anında iletilir." cevabını verdi.

Trump'ın mektubu

Erdoğan, "Başkan Trump'ın siyasi ve diplomatik nezaketle bağdaşmayan bir mektubu medya yer aldı. Elbette bizler bunu unutmadık. Unutmamız doğru değil ama bizim karşılıklı olan sevgi saygımız da bunları sürekli gündemde tutmaya müsaade etmiyor. Bu konuyu bugünkü meselemiz ve önceliğimiz olarak da görmüyoruz. Vakti saati geldiğinde bu konuyla ilgili olarak gerekenin yapılacağının da bilinmesini istiyoruz." dedi.

İşte gazetecilerin soruları ve Erdoğan'ın verdiği yanıtlar...

Soru - "ABD'nin YPG'yi çekilmeye ikna edeceğini söylediniz 120 saat içerisinde. Acaba 440 kilometre boyunca mı, yoksa belli alanlarda mı geri çekilecekler? Kobane'den de (Ayn-El Arab) Kamışlı'dan da mı çıkacaklar? Buralarda ne olacak? YPG'yi buradan çıkmaya ikna edemezlerse, kalmak isterlerse ne olacak?" 

Cevap - "Bizim görüşmemiz çok mevzi, lokal bir yer için değil. Bu görüşmemiz Ayn-El Arab'dan Irak sınıra kadar olan bölüm. Yani 440 kilometre, derinlik olarak da 32 kilometrelik bir bölge. Halbuki burada bildiğiniz gibi, aynı zamanda, örneğin Kamışlı'da, Rusya ve bunun yanında da rejimin askerleri de var. Biz onların da bu terör örgütlerinden rahatsız olduklarını biliyoruz. Buralar müşterek çalışmayla -ki salı günü Sayın Putin ile yapacağımız görüşmede de ayrıca bunları konuşacağız- çok kısa bir zamanda da bu terör örgütlerinden buralar temizlenecektir. İnancımız budur. Onun için de şu an itibariyle, bizim askerimiz ve Suriye Milli Ordusu ne yapmıyor, araziyi terk etmiyor."

Soru - "SDF Komutanı Mazlum, Kürt televizyonculara demiş ki: 'SDF ateşkesi kabul eder.' Sadece Tel Abyad ve Resulayn arasındaki bir alandan bahsediyorsak 120 kilometre. Halbuki siz 440 kilometreden bahsediyorsunuz? Bu görüşlerinde ısrarcı olurlarsa ne olacak? 120 saat sonra çatışma yeniden mi başlayacak? Onlar sadece bu alanda geçerli olacağına inanıyorlarsa ve böyle davranırlarsa?" 

Cevap - "Bizim görüşmelerimiz 32 kilometre derinlik ve 440 kilometre uzunluğu kapsıyor. Güvenli bölge dediğimiz budur. Güvenli bölge dediğimiz, ifade ettiğiniz şekilde Ayn-El Arab ile Tel Abyad arası değildir. Şu anda Tel Abyad ile Resulayn arası temizlenmiş durumda. Bu bitmiş değil. Süreç devam ediyor şu anda. Bundan sonra da kararlı şekilde devam edecek." 

"Ayn-El Arab bir Kürt toprağı değil burası Araplara aitti, ismiyle müsemma. Fakat daha sonra teröristler Arapları, Arap nüfusu çıkardılar. Hatırlayın Obama döneminde de burada Kürtler bizim topraklarımıza geldiler ki bu rakam da 350 bin civarında. Şu anda bizde yerleşik konumdalar. Ayn-El Arab ile Tel Abyad arasında, burada sıkıntılı bir durum söz konusu. Tel Abyad ile Resulayn arası ise şu anda bu bölge kontrolümüzde. Fakat Resulayn ile aynı şekilde Irak sınırı, burada da yine mücadele devam ediyor. Kamışlı'da Rus askerleri var. Aynı zamanda rejimin askerleri değişik yerlerde var. Salı günü yapacağımız görüşmeler neticesinde Sayın Putin ile de bunları neticeye kavuşturacağımıza inanıyorum. Ve böylece ABD, Rusya, rejim ve bunun dışında belki koalisyon güçlerinin de dahliyle burada neticeye varır ve böylece bölgeyi huzur bölgesi haline getirmenin hesabı içerisindeyiz. Zira ayın sonunda Cenevre'ye çok daha hazırlıklı gidelim istiyoruz."

"ABD'nin güçleriyle birlikte yapacağımız çok şeyler var"

Soru - "Siz ABD'nin bütün gücünü çekmesini ister misin Suriye'den? Kobane (Ay-El Arab) dahil diğer tüm bölgelerden çekildiler mi? Sizin kuvvetleriniz için zorluk yarattı mı bu?" 

Cevap - "Şu anda tabii daha henüz terör örgütleri çıkmış değil. 120 saati bunun için belirledik. Fakat çıktıktan sonra bizim yine burada ABD'nin güçleriyle birlikte yapacağımız çok şeyler olduğuna inanıyorum. Başta zaten metinde de olduğu gibi... İkinci maddede Türkiye ve ABD, Kuzey Doğu Suriye başta olmak üzere sahadaki gelişmelerin ortak çıkarlar temelinde daha yakın eşgüdüm gerektirdiğini kabul ettiler. Bu bizim müşterek çalışmamızın bir ifadesidir. Türkiye ve Amerika 'Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için' anlayışıyla NATO toprakları ve haklarını tüm tehditlere karşı koruma taahhütlerini muhafaza eder. Bir diğer adım daha var; bunlar bizim müşterek düşündüklerimiz, yapacaklarımız. Her iki ülke insan hayatı, insan hakları ve dini ve etnik toplumların korunmasına yönelik taahhütleri de yineler. Türkiye ve ABD, Suriye'nin kuzeydoğusu'nda DEAŞ'la mücadele faaliyetlerinin devamında kararlıdır. Önceden DEAŞ kontrolünde olan alanlarda yaşayıp yerinden edilen şahıslarla alıkoyma merkezleri hususlarında uygun şekilde gerçekleştirilecek eş güdümü de içerir. Bir başka birlikteliğimiz Türkiye ve ABD terörle mücadele harekatlarının yalnızca terör unsurları ile bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereci hedef alması gerektiği üzerine mutabık kalır. Her iki ülke Suriye'nin siyasi birliği ile toprak bütünlüğüne ve Suriye İtilafının BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 kararına uygun şekilde sonlandırmayı hedefleyen, BM öncülüğündeki siyasi sürece bağımlılıklarını yineler. Burada önemli bir madde daha var 10. madde. Güvenli bölge evvelemirde TSK kontrolünde olacak. Her iki taraf güvenli bölgenin uygulanmasında eş güdümü artıracaktır. Eş güdümle bu çalışmayı devam ettireceğiz."

"Siz herhalde hala Tayyip Erdoğan'ı tanımadınız"

Soru - "SDG'nin komutanı verdiği röportajda, 'ABD Başkanı Trump, Suriye hükümetine yaklaşmamız konusunu anlayışla karşıladığını, desteklediğini iletti.' dedi. Bu konuyu görüştünüz mü ABD'den gelen heyetle? Bu konudaki yorumunuz nedir?"

Cevap - "Siz herhalde hala Tayyip Erdoğan'ı tanımadınız. Tanımış olsanız, bu soruyu bana sormazsınız. Ben bir terörist başının ne söylediğiyle ilgilenmem. Ben, millet ne söyler ona bakarım. Suriye'de de Suriye halkı ne söyler, ona bakarım. O adam bir terörist başı. Dolayısıyla 'Terörist başı Sayın Trump'la şöyle görüşmüş, böyle görüşmüş...' Bu anlaşma bir terör örgütüyle değil. Kiminle bu anlaşma? Amerika ile. Bizim farkımız burası. Hep ne dediler? Terör örgütüyle alakalı olarak birbirine karıştırdılar. 'Siz Kürtlere şöyle yapıyorsunuz? Siz Kürtlere böyle yapıyorsunuz?' Hayır, biz terör örgütüyle mücadele veriyoruz. Kelimeleri biz çok seçeriz. Biz 'Terör örgütüyle savaşıyoruz.' da demedik, 'Mücadele veriyoruz.' dedik. Niye? Savaş kavramı o kadar ucuz kavram değil. Savaş kavramı devletler arasında söz konusudur. Terör örgütüyle mücadele verirsiniz. Bu noktada da ben bir terör örgütünün kaçkınını kalkıp da karşıma alıp onunla konuşmam, muhatap da almam. Devlet olursa konuşuruz."

"Böyle terörle mücadele edilmez"

Soru - "NATO müttefiklerinizden operasyonu kınayanlar da var. Suriye rejimiyle görüşmeler yapan müttefiklerinizin gelişmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" 

Cevap - "Eğer NATO üyesi ülkeler temel ilkelerden sapıyorsa, bu Türkiye'nin de temel ilkelerden sapması anlamına gelmez. NATO'nun 5. maddesi vardır. Herhangi bir NATO üyesi saldırıya uğrarsa, tüm NATO ülkeleri üye ortaklarının yanında yer alır. 'Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz.' anlayışı aslında NATO'nun bir prensibidir. Bazı NATO ülkeleri bu yanlışı yapıyor. Onlar bu yanlışı yapıyor diye Türkiye de bu yanlışı yapmak durumunda değildir." 

"Maalesef terör örgütlerinin karşısında yer alan ülkeleri de şiddetle kınıyorum. Biz o zaman uluslararası terörle mücadele konusundaki toplantıları niye yapıyoruz? Birbirimizi aldatmanın anlamı var mı? Böyle terörle mücadele edilmez. Terörle mücadelede haysiyetli duruş, dik duruş gerekir. 'Terörle mücadele' diyeceksin, silahları göndereceksin. Şu anda koalisyon güçlerinin hepsinin terör örgütünün elinde silahları var. Bunları biz nereye koyacağız? Almanya'nın da İngiltere'nin de Fransa'nın da var. Hem terörle mücadele hem teröristlere silah desteği... Böyle bir şey olamaz." 

"Biz, şu anda bu anlaşmayı rejimle yapmadık"

Soru - "Rejim güçleriyle çatışma bekliyor musunuz?" 

Cevap - "Biz, şu anda bu anlaşmayı rejimle yapmadık. Biz, bu anlaşmayı ABD ile yaptık. ABD bize ne söz verdi? '120 saat burada size karşı herhangi bir şey olmayacak. Sizden de örgüte karşı herhangi bir şey yapılmamasını özellikle rica ediyoruz.' denildi. Biz de şu anda bu prensibimize uyuyoruz. Rejim eğer böyle bir yanlış yaparsa, rejim bizden cevabını alır. Salı günü niçin Soçi'ye gidiyorum? Soçi'de de bunları konuşacağız. Rejimin böyle bir yanlışın içerisine gireceğini tahmin etmiyorum. Eğer böyle bir yanlışın içerisine girerse, onlar da cevabını alır bunu bilmeleri lazım. Zaten de biliyorlar." 

"Biz böyle sürekli hayat boyu bu terör örgütleriyle uğraşacak halimiz yok. Suriye'de de rejim bu terör örgütleriyle mücadelesini verecek. Biz 'Terör örgütüyle savaşıyoruz' da demedik, mücadele veriyoruz dedik. Niye? Savaş kavramı o kadar ucuz kavram değil. Savaş kavramı devletler arasında söz konusudur. Terör örgütüyle mücadele verirsiniz." 

Yorumlar (0)