Kelebeklerin Amini duyuluyor mu?

Kadına Yönelik Şiddet konusunda en bilinen yanlışlardan biri de bunun gelişmemiş ülkelerde görülen ya da salt ekonomik sebeplere dayalı bir vaka olduğu yönünde şekilleniyor. Oysa 25 Kasım’da Avrupa’daki kadına şiddet tablosu bize hala Kelebeklerin Amini’ni fısıldıyor.

GÜNDEM 25.11.2019, 17:01 25.11.2019, 17:21
Kelebeklerin Amini duyuluyor mu?

Kadına yönelik şiddetin nedenleri pek çoğumuzun düşündüğü gibi salt ekonomik ya da eğitimle ilgili olmaktan ziyade toplumdan topluma biçim değiştirebilen evrensel temalar dahilinde çok boyutlu bir yapı arz ediyor. 

İlk olarak şiddetin ne olduğunu tanımlamak gerekirse bir kişinin cinsiyeti yahut toplumsal cinsiyetine yöneltilmiş fiziksel, cinsel ya da zihinsel zarara sebep olan davranışların tümünü kapsıyor. Manevi, bedensel, cinsel, iktisadî boyutlarda hem aynı anda hem ayrı ayrı karşımıza çıkabilen bu gerçeğin nedenleri genel olarak;

  • İdeolojik-kültürel öğretiler
  • Kadın cinselliğinin cezalandırılması arzusu
  • Tarihsel unsurlardan kaynaklı dengesiz iktidar ilişkileri 
  • Özel hayatın mahremiyeti meşrulaştırması
  • Yetersiz hukukî ve kamu politikası altyapısı olarak belirleniyor.

Bu noktada dünya genelinde tahmini olarak her üç kadından biri (%35) aile içi ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu sayıya dair uzmanların dikkat çektiği detay sayının sanıldığından daha da yüksek olabileceği yönünde çünkü raporlanmamış vakalar ve uluslararası veri tabanlarına girememiş pek çok vakanın da olduğu düşünülüyor.  

2017 senesinde kaydedilmiş vakalar içinde kasıtlı olarak cinayete kurban giden 87 bin kadından yüzde 58’inin hayatına eşleri ya da aile üyeleri tarafından son verildiği kaydediliyor.

Dünya genelinde 50 bin kadına tekabül eden bu kanlı sayı dünya ortalamasını 100 bin kadında 1,3’e getiriyor. Bu ortalamaya göre bölgeler bazında 100 bin’de 3,1 ile en yüksek ortalamaya sahip olan Afrika’yı 1,6 ile Amerika, 1,3 ile Avustralya, 0,9 ile Asya ve 0,7 ile Avrupa takip ediyor.

Avrupa’da Kelebeklerin Amini

Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının 2014 tarihli kadına yönelik şiddet çalışması çok somut bir gerçeği ortaya koyuyor.

Avrupa’da 15 yaşına dek her üç kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor.  

Avrupa’da kalifiye işlerde çalışan yahut üst düzey yöneticilik yapan kadınların 4’te 3’ü cinsel tacize maruz kalıyor ve bu kadınların yüzde 61’i hizmet sektöründe çalışıyor. 

Avrupa’daki tüm kadın nüfusun yüzde 55’i cinsel tacize uğrarken, 18-29 yaş arası  genç kadınların yüzde 20’si internet üzerinden çeşitli sosyal medya kanallarıyla taciz ediliyor.

Avrupa'da her 100 kadında cinsel taciz vakası(yüzde)

Gri-Gerçek vaka oranı-Mavi-Erkeklerin tahmin ettiği oran- Siyah-Kadınların tahmin ettiği oran
 

İnsan kaçakçılığı kurbanı olanların yüzde 80’inin de kadın olduğu belirtiliyor. 

2017 Kasım ayında yayımlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nin belirlediği şiddet ölçeği partner şiddeti, cinsel şiddet, tecavüz ve insan kaçakçılığı gibi ölçütleri temel olarak alıyor. Ayrıca bu şiddetin yaygınlığı ,açıklığı ve ağırlığı da değerlendiriliyor. Bu ölçekte Avrupa 100 üzerinden 27,5 gibi bir skor alıyor. Avrupa’da ülke bazında her 100 bin kadında partneri tarafından öldürülenlerin istatistiği ise şu şekilde belirleniyor. 

2015-16 yıllarında her 100 bin kadında partneri tarafından öldürülme oranı

2019 OECD verileri baz alınarak hazırlanan haritaya göre Avrupa genelinde hayatı boyunca fiziksel yahut cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranında yüzde 32’yle ikinci olan Letonya’nın üstünde ise birinci sırada yüzde 42 ile Türkiye yer alıyor.

Bu noktada Türkiye’nin ilk onaylayan devletler arasında yer aldığı İstanbul Sözleşmesi’nin hatırlanması ve uygulanmasının önemi ön plana çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi kadına şiddet konusunda uluslararası bağlayıcılığı olan ilk sözleşme olarak kaydediliyor. 2011 yılında imzaya sunulan sözleşmenin 2014 senesinde yürürlüğe girdiği biliniyor. Sözleşme fiziksel, cinsel, psikolojik şiddeti, zorla kürtaj, kadın sünneti gibi her alanda pek çok şiddet formunu içeriyor.

Sözleşmenin koyduğu sorumluluk çerçevesi öncelikle devlet görevlilerini kapsıyor. Bu noktada devlet kurumunu temsilen bu politikaları üretenler ve uygulayanlar sözleşme çerçevesinde hareket etmek zorunluluğuna sahip ve ayrıca her nereden gelirse gelsin şiddet mağduru kadınlara yönelik şiddetin faillerinin cezalandırılması ve zararın tazmini de devletin yükümlülükleri arasında yer alıyor. 

Sözleşmede imzacı olan 21 Avrupa ülkesi varken 7 Avrupa ülkesinin henüz sözleşmeyi imzalamadığı biliniyor. İmzalamayan ülkeler ise Bulgaristan, Birleşik Krallık, Macaristan,Letonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Litvanya olarak ortaya çıkıyor.

*Kelebeklerin Amini

Başlıkta bahsini geçirdiğimiz Kelebeklerin Amini de 25 Kasım’ın Dominik Cumhuriyeti’nde ortaya çıkış öyküsüyle ilgili.



Dominik’te diktatörlüğe karşı mücadele eden Patria, Minerva ve  Maria kardeşlerin cesetleri tecavüz edilmiş ve işkenceye uğramış bir vaziyette bulununca ülkede baskıcı yönetime karşı mücadelenin simgesi haline geldi. Ertesi gün gazetelerde araba kazası olarak geçilecek bu vaka 81 senesinde Dominik’te toplanmış olan kurultayda Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü ilan edildi. 1985’te ise Birleşmiş Milletler aynı günü aynı isimle uluslararası gündemin konusu haline getirecekti. İşte Kelebeklerin Amini adlı şiir de bu özgürlük ve dayanışma sembolü haline gelmiş üç kız kardeşin ismini anmak için Pedro Mir tarafından yazılmış şiirin adıydı.
 

Yorumlar (0)