Kalın: S-400'ler aktif olarak kullanılacak

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, S-400'lerin çok yakın bir tarihte teslimatının başlayacağını, bunun hava savunma güvenliği ihtiyaçları çerçevesinde hayata geçirilen bir proje olduğunu ve dolayısıyla aktif olarak kullanılacaklarını duyurdu.

GÜNDEM 05.07.2019, 09:12 05.07.2019, 10:17
Kalın: S-400'ler aktif olarak kullanılacak

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu. 

Kalın, toplantının gündeminde iç ve dış güvenlik, ekonomi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G-20 temaslarının olduğunu bildirdi. 

Kalın'ın konuşmasından önemli satır başları şöyle:

S-400'ler aktif bir şekilde kullanılacak

İbrahim Kalın, S-400 hava savunma sistemlerinin tam olarak teslim alınacağı, sistemin nereye konuşlandırılacağı ve sistemin aktif şekilde çalışıp çalışmayacağı yönündeki soruları yanıtladı. Kalın, S-400 konusunun ülkenin hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmış bir süreç olduğunu ve artık nihai aşamaya hızla ilerlendiğini bildirdi. 

Daha önce Patriot savunma sisteminin alınması için uzun mesailer harcandığını ancak Türkiye'nin beklentilerini karşılayacak bir teklif verilmediği için S-400 alternatifinin gündeme geldiğini ve bunun hayata geçirildiğini aktaran Kalın, şu şekilde konuştu:

"S-400'ler yakın bir zamanda, size tam gününü vermeyeceğim ama çok yakın bir tarihte teslimatı başlayacak ve aktif bir şekilde kullanılacak. Yani bazı görüşler, teoriler ya da senaryolar ortaya atılıyor, 'Getirilecek ama kullanılmayacak, kutusunda duracak, aktif hale getirilmeyecek.' Biliyorsunuz bu, ülkemizin hava savunma sistemi ihtiyaçları, hava savunma güvenliği ihtiyaçları çerçevesinde hayata geçirilen bir projedir ve bunu egemen bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti kararını vermiştir ve bunu da aktif olarak kullanacaktır. Fakat bu bizim mevcut özellikle NATO sistemi içerisinde yer alan güvenlik sistemimize bir tehdit ya da tehlike oluşturacak bir savunma sistemi değildir. Adı üstünde her şeyden önce bir savunma sistemidir, bir başka ülkeye karşı bir taarruz sistemi değildir. Bir başka ülkeye tehdit oluşturması zaten söz konusu değildir. Tam tersine ülkemizin savunma ihtiyacını karşılamak amacıyla getirilen bir sistemdir. Dolayısıyla bir başka ne NATO sistemine ne diyelim ki F-35'lere geldikten sonra ya da mevcut hava savunma sistemimize tehdit oluşturacak bir yönü, boyutu kesinlikle bulunmamaktadır. S-400'lerin nereye konuşlandırılacağı konusunda da çalışmaları Milli Savunma Bakanlığımız, Hava Kuvvetleri Komutanlığımız ve kuvvet komutanlıklarımız birlikte yürütüyorlar."

S-400'ler Türkiye'nin ihtiyaçları çerçevesinde ortaya çıkmıştır

Bunun bir süreç olduğunu ve birçok teknik boyutu bulunduğunu belirten Kalın, "Eğitim boyutu var, konuşlanma boyutu var, aktif hale getirilmesi boyutu var, işletilmesi boyutu var. Bu komplike bir sistem bildiğiniz gibi. Bununla ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar, nihayete erdiği zaman bunu da kamuoyuyla paylaşırız. Ama dediğim gibi S-400'ler Türkiye'nin ihtiyaçları çerçevesinde ortaya çıkmış bir tercihtir ve bu yönde de Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu irade çerçevesinde de çok yakın bir zamanda, günler içerisinde diyebilirim bu sistem gelecek, Türkiye'de konuşlandırılacak ve kullanılacaktır." şeklinde konuştu. 

Üçlü Zirve'de Suriye konusu ele alınacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G-20 Zirvesi'ndeki temaslarına ve ikili görüşmelerine işaret eden Kalın, şunları söyledi:

"O görüşmelerin önemli neticelerinden bir tanesi olarak ağustos ayı içerisinde daha önce Astana süreci çerçevesinde yaptığımız Üçlü Zirve'nin bir sonraki toplantısını Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde Türkiye'de yapmayı planlıyoruz. Türkiye, Rusya ve İran'ın katılacağı Üçlü Zirve, ağustos ayı içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Burada Suriye konusu etraflı bir şekilde ele alınacak. Bunun merkezinde İdlib olmakla beraber, Suriye'nin diğer bölgeleri, genel güvenlik durumu, siyasi geçiş süreci, anayasa komisyonu, mültecilerin evlerine geri dönmesi konuları da yer alacak. Bununla ilgili hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Tarihler üzerine çalışıyoruz."

Dörtlü zirve de Türkiye'de yapılacak

"Bunun devamında da geçen yıl Ekim ayında İstanbul'da yaptığımız Dörtlü Zirve'nin ikinci toplantısının yine Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde Türkiye'de yapılması konusunda da muhataplarla mutabık kalındı G20 Zirvesi'nde. Dolayısıyla burada da Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa liderlerinin katılımıyla muhtemelen ağustos ayının sonunda ya da eylül ayının başında yani BM Genel Kuruluna gitmeden önce bir dörtlü zirvenin yapılması planlanıyor. Burada da Suriye başta olmak üzere bölgedeki genel güvenlik konuları etraflı şekilde ele alınacak."

Tek taraflı dayatmacı politikalar herkese zarar verir

Kalın, bu toplantılarda ve görüşmelerde öne çıkan başlıklardan birinin 'küresel sistemin tek taraflı dayatmalarla yürümesinin ve işletilmesinin mümkün olmadığı konusu' olduğunu bildirdi. 

Her şeyin iç içe geçtiği küresel çağda sistemin tek bir ülkenin ya da yapının vesayetinde bulunmasının imkansız olduğuna dikkat çeken Kalın, şunları kaydetti:

"Tek taraflı dayatmacı politikalar, güven ve istikrarı zedeleyeci bir etkiye sahiptir. Ticaretten ekonomiye, teknolojiden siber güvenliğe, göç gibi büyük siyasi ve insani meselelerden diplomasiye, kültüre, insani yardımlara kadar her alanda çok taraflılık artık küresel sistemin dayattığı bir zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla burada özellikle ticaret, vergi gibi konuların bir ekonomik savaşın unsurları olarak kullanılmasına karşı ilgili ülkelerin işbirliği yapması, aralarındaki eşgüdümü artırması büyük önem arz etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız da zaten G20'deki temaslarında olsun Japonya ve Çin seyahatlerinde olsun bu konuları muhataplarıyla etraflı bir şekilde ele aldılar. Bu tür tek taraflı dayatmacı politikaların herkese zarar vereceği de aşikar olsa gerek."

Döviz kurundaki iyileşme sevindirici

Kabinede ekonomiyle ilgili konuların da görüşüldüğünü aktaran Kalın, "Döviz kurundaki iyileşme sevindirici bir haber. Sayın Cumhurbaşkanımızın G20'de yaptığı temaslar ve sonrasında oluşan olumlu hava çerçevesinde yaşanan olumlu gelişmeyi de devam edeceği yönünde değerlendiriyoruz." dedi. 

Bu yöndeki olumlu trendin Türk ekonomisinin özellikle turizm döneminde daha da güçlenmesini sağlayabileceğini belirten Kalın, ekonomi yönetiminin bu konuda gerekli önlemleri almayı sürdüreceğini ifade etti.

YİK'in bir icra değil, istişare kuruludur

Kalın, Yüksek İstişare Kurulunun (YİK) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş sürecinde gündeme geldiğini, uygulamasının ise yakınlarda gerçekleştiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet hizmetinde büyük tecrübeler elde etmiş kişilerin, bu tecrübelerini bugünkü ihtiyaçlar çerçevesinde değerlendirmelerini beklediğini ifade eden Kalın, kurul üyelerinin atandığını bildirdi.

"Cumhurbaşkanımızın tasarrufunda olduğu için buraya ilaveler olabilir." ifadesini kullanan Kalın, YİK üyelerinin eski Meclis başkanları Bülent Arınç, İsmail Kahraman, Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin ve Yıldırım Akbulut olduğunu belirtti. 

YİK'in bir icra değil, istişare kurulu olduğuna dikkat çeken Kalın, şunları söyledi:

"YİK ilk toplantısını yaptı. Fakat çalışma esas ve usulleriyle ilgili çalışma şu anda devam ediyor. Bu tamamlandığı zaman ilgili birimlerimiz tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Onaylandıktan sonra da zaten Resmi Gazete'de yayımlanacak. O zaman tablo biraz daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Belli periyotlarla elbette toplanacak. Diğer politika kurullarında olduğu gibi YİK'te uzmanlardan, devletin değişik kurumlarından, birimlerinden brifingler alabilecek, raporlar hazırlayıp, bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edecek. Cumhurbaşkanımızın uygun gördüğü miktarda ya da periyotta da bunlar belki bir kısmı kamuoyuyla da paylaşılabilir ya da tamamen makama arz edilmek suretiyle de değerlendirilebilir."

Kabine revizyonu bugün iyibariyle gündemimizde yok

Kabine revizyonu iddialarına da değinen İbrahim Kalın, şu şekilde konuştu:

"Kabine değişikliği konusuna geçen hafta Meclis grup konuşmasının çıkışında Sayın Cumhurbaşkanımız aslında gayet güzel net bir cevap verdi. Bu kendi tasarrufunda ve uhdesinde olan bir konudur. Cumhurbaşkanımız, toplumun nabzını en iyi tutan siyasi lider olarak bu süreçlerden defalarca geçmiş, tecrübesi olan bir liderdir. Bunun ne zaman, ne şekilde, ne kapsamda yapılacağını da kendisi değerlendirir. Kamuoyunun konuştuğu mevzular, talepler vesaire tabii ki bunlar dikkate alınır. Çünkü Cumhurbaşkanımız siyasi hayatı boyunca her zaman bu istişarelere önem vermiş bir liderdir ama bunun kendi tabiriyle sipariş usulüyle olmayacağı, birtakım kampanyalarla olmayacağı, birtakım baskılarla olmayacağı da aşikar olsa gerektir. Dolayısıyla bu konuda kendisi de değerlendirmelerini yapar ama bugün itibarıyla böyle bir şey gündemimizde yok. Fakat kendisi değişik unsurları dikkate alarak farklı mülahazalar neticesinde bu yönde bir tasarrufta bulunabilir."

Kalın, sözlerine şöyle devam etti:

İcranın başı olarak o kendi uhdesinde olan bir konudur. Tabii ki bakanlar Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın mesai arkadaşlarıdır. Bakanlıklar da devletin ve milletin hizmeti için farklı görevleri üstlenmiş önemli kurumlarımızdır. Bu konuları konuşurken 'işte bugün oldu, yarın oldu, şu liste yayınlandı, bu liste yayınlandı' türü şeylere itibar edilmemesi isabetli olur. Böyle bir şey söz konusu olduğunda bu zaten devletin tepesi, başı tarafından yapılır, sevk ve idare edilir, kamuoyuyla da paylaşılır."

Libya saldırısı, bir savaş suçudur

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Libya'daki gelişmeleri de değerlendirdi ve yaşanan hadiselerden dolayı kaygılandıklarını bildirdi. 

Hafter ve ona yakın kuvvetlerin dün bir mülteci kampını bombalaması ve burada 50'nin üzerinde kişinin yaşamını kaybetmesinin büyük bir facia olduğunu ifade eden Kalın, bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınadıklarını anımsattı. 

BM İnsan Hakları temsilcisinin ifadesi ile 'bu saldırının bir savaş suçu' olduğuna dikkat çeken Kalın, bununla ilgili de Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi başta olmak üzere Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların gerekli girişimlerinde bulunduğunu söyledi. 

Çatışmalarda 500'e yakın sivil hayatını kaybetti

Bu konuyla ilgili acil ve kapsamlı bir raporun hazırlanması ve soruşturma yapılması gerektiğini aktaran Kalın, şunları söyledi:

"Genel olarak Libya'daki tabloya baktığınız zaman geçtiğimiz nisan ayında, uluslararası toplumun ve BM'nin tanıdığı Sarrac hükümeti ile Hafter arasında bir anlaşma imzalanmış ve buna göre de Libya'da yeni bir siyasi sürecin başlaması konusunda mutabakata varılmıştı. Fakat bu anlaşmanın ilan edilmesinden birkaç hafta sonra Hafter bir askeri operasyon başlattı, Trablus'u kuşattı ve burada çatışmalarda 500'e yakın sivil hayatını kaybetti. Binlerce insan yerlerinden göç etmek zorunda kaldılar. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD, Rusya, Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkelerle yoğun bir diploması trafiği yürütmek suretiyle bu çatışma sürecinin ve Hafter saldırılarının derhal sonlandırılması gerektiği konusunda bir kamuoyu oluşturdu."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu temaslarına G-20'de de devam ettiğini belirten Kalın, şu anda Hafter'in saldırılarının Trablus ve civarında büyük oranda püskürtülmüş durumda olduğunu bildirdi.

Kalın, bu durumun Libya'nın istikrarı için yeterli olmadığını ve mutlaka siyasi bir sürecin başlaması gerektiğini vurguladı. Sarrac'ın Ulusal Mutabakat Hükümetinin Başkanı sıfatıyla yakın bir zamanda yeni bir ulusal uzlaşı süreci başlatacağını duyurduğunu bildiren Kalın, bunu Türkiye olarak desteklediklerini kaydetti. 

Hafter güçleri meşru hedef haline gelebilir

Hafter taraftarlarının gerçekleştirdiği askeri operasyonların, yasa dışı eylemlerin problem olmaya devam ettiğini ifade eden Kalın, Hafter'in Türk vatandaşlarına yönelik tehditlerinin ise kendilerinin bu konudaki kararlılığını tetiklediğini bildirdi. 

Türk vatandaşlarına ve Türk unsurlarına yönelik herhangi bir saldırı gerçekleştirilmesi durumunda Hafter güçlerinin meşru hedef haline geleceğini açık bir şekilde söylediklerine işaret eden Kalın, şunları söyledi:

"Onun üzerine de bildiğiniz gibi 6 vatandaşımız serbest bırakıldı. Şu anda da genel bir sakinlik durumunun olduğunu ifade edebiliriz bizim vatandaşlarımız açısından ama genel manada Libya'da bu gerilim devam ediyor. Bunun derhal sonlanması gerekiyor. Bizim Libya ile meşru ve uluslararası toplumun tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti ile ilişkimiz de BM çatısı altında devam etmektedir. Dolayısıyla bizim oradaki siyasi sürece iştirakimiz ve onun Libya halkının lehine neticelenmesi için çabalarımızı da bu çerçevede görmek gerekir. Bizim Libya ile çok köklü, tarihi, kültürel, ekonomik ilişkilerimiz var. Bunların tehlikeye atılmasına yol açabilecek adımlara izin vermeyeceğimizi de ifade etmek isteriz ama bundan daha önemlisi Libya halkının kendi iç barış ve huzurunun sağlanmasıdır."

Hafter taraftarları saldırgan tutumundan derhal vazgeçmeli

İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Geçmişte de bizim Libya devleti ile bir güvenlik ve savunma anlaşmamız var. Bunun tabii güncellenmesi, genişletilmesi Libya'nın barış ve istikrarı açısından da önem arz ediyor. Dolayısıyla biz bu süreci yakından takip etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde İtalya'nın başkanlığında bir dizi diplomatik girişim yapılacak. İtalyanlarla bu konu, geldiler bizimle istişare ettiler. Biz de bu sürece katılacağımızı ifade ettik ama burada Hafter taraftarlarının bu saldırgan tutumundan derhal vazgeçmesi ve uluslararası toplumun ve BM'nin tanıdığı meşru Sarrac hükümeti çerçevesinde bu sürecin yürütülmesi, işletilmesi büyük önem arz ediyor."

Yorumlar (0)