İklim krizine yönelik kanun çalışmaları devam ediyor

İklim krizi giderek daha büyük bir küresel kriz olmaya devam ediyor. Konya’da düzenlenen İklim Şurası’nda konuşma yapan Prof. Dr. Levent Aydın iklim değişikliğini önlemek adına kanun düzenlemesi için çalışmaların devam ettiğini açıkladı.

GÜNDEM 25.02.2022, 16:07
İklim krizine yönelik kanun çalışmaları devam ediyor

İklim krizi giderek daha büyük bir tehdit olmaya devam ediyor. Sera gazı salınımı yıllık olarak 51 milyar tonu bulurken iklim değişikliği sebebiyle pek çok canlı zarar görüyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen İklim Şurası’nda enerjiden bilime, ekolojiden sanayiye kadar pek çok kalemde iklim değişikliğinin etkileri değerlendirildi. Komisyonda Sera Gazı Azaltım ve Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi olan Profesör Doktor Aydın da iklim değişikliğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Aydın yapılan çalışmaların ilk olarak çevrim içi gerçekleştirildiği daha sonra ise yüz yüze görüşmelerin başladığını aktardı.

“İklim değişikliği değişimden çıkarak artık bir krize dönüşmüş durumdadır. Bu krizden kurtulmamız için atmosfere saldığımız sera gazı miktarını azaltmamız gerekiyor. Bu şekilde iklim daha yavaş bir şekilde değişecek. İklim hızlı bir şekilde değiştiğinde kuraklık ve sel gibi aşırı doğa olayları daha sık yaşanmaya başlıyor. Bu da ilk başta ekosistemi olmak üzere tüm canlı yaşamını kökten etkiliyor. Sera gazı salınımını azaltarak bunun önüne geçmeye çalışacağız.”

Küresel sıcaklık sanayi devriminden bu yana 1,2 derece arttı

Küresel sıcaklık sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,2 derece arttı. Bu ufak bir değişiklik olarak görülebilir ancak küresel sıcaklık sadece 4 derece düştüğünde buzul çağı dediğimiz dönemler yaşanıyor. Aynı şekilde sıcaklık 5 ila 6 derece arttığı sıralarda da kutup bölgelerinde yer alan buzullarda timsahların yüzmesi mümkün oluyor. Aydın da bu küçük gibi görünen değişimlerin oldukça yıkıcı olabileceğini söyleyerek sözlerine devam etti.

Sera gazlarını azaltmaya yönelik yeterli adımların atılmaması halinde iklim değişikliğinin olası etkileri ile mücadele etmek için uyum politikalarının devreye girmesi gerekiyor. Bu uyum politikalarının ve sera gazı azaltımlarına ilişkin konuların eş zamanlı olarak yürütülüp şekillenebilmesi adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kararlar ilk adımda Şura’da daha sonra da İklim Kanunu’nda yer alacak.

Enerji sektörü en çok ön plana çıkan sektör

Sera gazını azaltmak için atılacak adımlarda en çok ön planda olan sektörün enerji sektörü olduğunu aktaran Aydın sözlerine şu şekilde devam etti:

Son olarak Isparta’da yaşanan olaylar bu duruma acı bir örnek olarak verilebilir. Kar yağışının artmasının ardından şehirdeki elektrik şebekeleri arızalanmış ve ileti hatlarının kopmasıyla beraber şehir iki gün boyunca elektriksiz kalmıştı. İklim değişikliğinin faydaları küresel olsa da maalesef etkileri yerel olabiliyor. Yerel ya da lokal olarak gerçekleşen bu tür olumsuz etkileri yurt içindeki ve yurt dışındaki finans kaynakları ile fonlanan uyum politikaları ile bertaraf etmeliyiz.

Doğalgaz, petrol ve gıda fiyatları oldukça etkileniyor

İklim değişikliğini ekonomik olarak en çok etkilediği kalemler doğalgaz ve petrolün yanı sıra gıda sektörü olarak görülüyor. Ayrıca elektrik ve enerji alanlarında kömürün payı oldukça yüksek. Salınımın neredeyse üçte biri düşük kaliteli linyit ve kömürden kaynaklanıyor. Bu nedene kömürün oluşturduğu emisyonu azaltabilmek için alternatif kaynaklara yönelmenin önemini vurgulayan Aydın sözlerine şu şekilde devam etti:

Fosil yakıtlar tüketildiği zaman toprak ve havaya zarar veriyoruz. Ancak yenilenebilir kaynaklarda bu etkiler oldukça az olduğu için potansiyel olarak çok daha ucuz olabilirler. Yenilebilir kaynakların maliyeti doğalgaz ve kömürün maliyetinin altına düştüğünde bu dönüşüm rayına oturarak kendiliğinden gerçekleşecektir. Ancak bu geçişin yakalanması zaman alabilir.

İletim ve dağıtım hatlarına gerek duyulmayabilir

Yakın bir gelecekte ihtiyacımız olan elektriği yerinde üretilebilir yenilenebilir enerji kaynakları ile gerçekleştirirsek bu enerjiyi binlerce kilometre iletmek ve dağıtmak için altyapıya ihtiyaç kalmayabilir. Türkiye’de var olan rüzgar ve güneş potansiyeli ile birlikte yerli ekipmanlarla oluşturulacak santraller ekonominin rahatlamasına yardımcı olarak dış etkilere karşı da daha dayanıklı olmasını sağlayabilir.

Yorumlar (0)