İdlib ateşkesi, önemi ve kayıplar

Dün Moskova'da gerçekleşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki kritik İdlib zirvesinde uzlaşmaya varıldı. İdlib'te gece yarısından itibaren ateşkes yürürlüğe girdi. Peki İdlib neden bu kadar önemli, ne kazanıldı, ne kaybedildi?

GÜNDEM 06.03.2020, 12:45
İdlib ateşkesi, önemi ve kayıplar

Hatay ile komşu Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kenti, son zamanlarda Türkiye, Rusya ve İran arasında gerçekleşen tartışmaların ve diplomatik görüşmelerin en önemli başlığı halini aldı. İdlib, 2011'den bu yana yaklaşık 9 yıldır süregelen Suriye'deki iç savaş ile bölgedeki güç mücadelesini etkileyecek ve de sonucunu tahsis edebilecek olduğundan kritik bir önem taşıyor.

Astana sürecinin sonunda çatışmasız bölge halini alan şehir, eli kanlı Suriye Devlet Başkanı Esad'ı devirmek isteyen tüm muhalif gruplar ve radikal örgütlerce son kale olarak görülmeye başladı.

İdlib'i Esad'ın tamamen ele geçirmesi durumunda Suriye iç savaşının seyri büyük ölçüde değişerek önemli bir adım atılmış olacak. Son zamanlarda İdlib'de devam eden çatışmalar ve gelişmelere bağlı olarak göç dalgalarına yenilerinin eklenmesi  söz konusu ve bu durum Türkiye başta olmak üzere Avrupa'yı endişelendiriyor.

İdlib'de kim ne istiyor?

Rusya ve Rusya destekli Esad rejimi Astana'da varılan mutabakatın teröristleri ve radikalleri kapsamadığına yönelik hareket ediyor. Bu kapsamda Rusya ve Esad İdlib'e askerî operasyon yaparak "teröristleri temizlemek" motivasyonuyla bölgeyi arındırarak mutlak egemenlik kurmak istiyor.

İran da aynı şekilde Nusayri olduğu bilinen Esad'ın arkasında durarak din ve mezhep motivasyonuyla hareket ediyor. Bölgedeki Şii gücünü ve etkisini devam ettirmek isteyen İran, Batı'dan gelecek tehditlere karşı da Suriye'nin hem tampon hem de müttefik ülke görevi görmesi arzusunda.

ABD'nin önceliğinin ise bölgedeki Kürtler ve radikal Kürt gruplar üzerinden kontrol sağlayarak Rusya'nın bölgede dominant bir kimlik kazanmasını önlemek olduğu söylenebilir. Öte taraftan Esad rejiminde kimyasal silah bulunduğu ve kullanıldığı düşünüldüğünden ABD'ye karşı oluşacak potansiyel tehditlerinin önceden engellenmesi ve önüne geçilmesi hedefleniyor.

Türkiye ise bölgedeki ılımlı muhalifler üzerinden kontrol sağlayarak Kürt grupların güçlenmesine müsaade etmek istemiyor. Arap Baharından sonra Esad ile köprüleri yıkan Türkiye Esadsız bir formül için gayret veriyor.

İdlib kimin kontrolünde?

Bugün İdlib'de on binlerce savaşçı yer alıyor. Bunlar içinde Ahrar El Şam ve Nur El Din El Zenki'nin olduğu Cabat Tahrir Örgütü, Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) ve Cabat El Vatan lil Tahrir ile ÖSO gibi çok sayıda farklı grup iç içe geçmiş durumda.

HTŞ ise İdlib'de şehrin bir kısmını kontrol ediyor. Üç milyon nüfusa ulaşan şehirde toplamda 30 bin kadar militan olduğu sanılıyor ancak sivil halkın ne kadarının 'sivil' olduğu ve bir çatışma sırasında nasıl bir role bürüneceği tam olarak kestirilemiyor.

Türkiye'nin eli ne kadar güçlü?

Türkiye görüşmelerde önemli bir aktör konumunda fakat İdlib'deki muhalif güçler kontrol altında tutulamıyor.

Türkiye bazı radikal gruplarının varlığını kabulleniyor ancak ayırt edilmesi son derece zor olan bu gruplar sebebiyle sivil bölge ve binaların bombalanmasını engellemeye çalışıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de İdlib'e müdahalenin gündeme gelmesi nedeniyle sınır hattında güvenlik önlemlerini arttırıyor. Yaşanabilecek göç dalgasına karşı hazırlıklara devam edilirken, TSK'nın İdlib'i çevreleyen gözlem noktaları da beton bariyerlerle desteklenmiş durumda.

Operasyonda zararı siviller görüyor

Çatışmalarda tıpkı 2011'den bu yana olduğu gibi yine esas zararı siviller görüyor. Son zamanlarda sıklığı artan operasyonlarda 1 milyona yakın Suriyeli Türk sınırında kamp kurmuş durumda ve bölgede adeta insanlık dramı yaşanıyor.

Bu durumun sebebi sivillerin muhalif örgütler ile birlikte İdlib'de sıkışmış olması. Esad, sivillerden operasyondan önce şehirden çıkarak teslim olmalarını bekliyor ancak teslim olanlara sonra ne olacağı ise belirsiz.

Göç etmeyip şehirde kalanlar için ise askerî müdaheleler süresince ciddi şekilde yaralanma ve ölüm riski söz konusu. Kuzeye göçenleriyse yolda ve sınırda büyük bir kriz bekliyor.

Ateşkes ile Türkiye ne kazandı, ne kaybetti?

gerçekleşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki kritik İdlib zirvesinde uzlaşmaya varılan "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıraya Ek Protokol" adlı metnin maddeleri şöyle:

*İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'deki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart Perşembe saat 00.01'den itibaren durdurulacak.

*M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğinde güvenli bir koridor tesis edilecek.

*Türk ve Rus devriyeleri, 15 Mart'ta M4 karayolunun Trumba'dan (Serakib'in batısı) Ain-Al-Havr'a kadar olan kesimi boyunca başlatılacak.

Metinde ayrıca, Suriye'de krize, Suriyelilerin öncülüğünde, BM'nin katkıları ile siyasi olarak çözüm sağlanabileceğinin altı çizildi. Bölgede "terörist olarak" tanımlanan grupların ortadan kaldırılması yönünde kararlılığa vurgu yapıldı. Ayrıca, sivillerin korunmasının, insani krizin tırmanmasının önlenmesinin ve Suriye'de yerlerinden edilen kişilerin evlerine dönebilmelerinin önemi vurgulandı.

Şu an Suriye'de değişik fraksiyonların hangi bölgeleri kontrol ettiğine ulaşmak zor olsa da, mutabakat öncesi Suriye'deki güncel durumu gösteren SyrianCivilWarMap, kuzeyde Türkiye sınırındaki Cilvegözü'nden güneyde Ma'arretül Numan'a kadar olan bölgenin muhaliflerin kontrolü altında olduğunu belirtiyor.

TSK'nın gözlem noktaları ise İdlib'i çevreliyor. Silahlı muhaliflerin yer aldığı bölgede anlaşmanın getirdikleri ve götürdükleri ise tartışma konusu. Kimi taraflar anlaşma uyarınca Türkiye'nin masadan güçlü bir şekilde ayrıldığını düşünürken, kimileri ise Türkiye'nin kazandıklarını bırakmak zorunda olduğu kanaatinde.

Anlaşmada netlik olmadığı düşüncesinde birleşenler de varken genel görüş Rusya ve rejimin kazanımlarını kalıcı kıldığı yönünde.

Yorumlar (0)