Demokrasi tarihinde kara leke: İdam!

Tarihte bugün... 27 Mayıs 1960'da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askerî darbenin ardından Adnan Menderes, 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda asılarak idam edildi.

GÜNDEM 17.09.2019, 06:01 17.09.2019, 07:15
Demokrasi tarihinde kara leke: İdam!

Adnan Menderes, 1899 yılında Aydın'da varlıklı bir çiftçinin oğlu olarak dünyaya geldi. Eğitim hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi'nde başlayan Menderes, İzmir Amerikan Koleji'nden mezun oldu.

Üniversite eğitimini ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Yedek subay eğitimi alan Menderes, sıtma hastalığına yakalanması nedeniyle Birinci Dünya Savaşı'na katılamadı. Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği başarılardan dolayı İstiklal Madalyası'na değer görüldü. 

Menderes, 1929 yılında Evliyazade Fatma Berin Hanım ile evlendi. Bu evliliğinden Yüksel, Mutlu, Aydın olmak üzere 3 oğlu oldu.

Siyasi kariyerine ilk adım

Adnan Menderes, 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir kolunu organize etti. 17 Kasım 1930 tarihinde partinin kendini feshetmesinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) geçti ve 1931 seçimlerinde Aydın milletvekili olarak seçildi.

Menderes, "Çiftçiyi Topraklandırma Yasası" görüşülürken siyasi hayatına yön verecek sert bir çıkışta bulundu. Bu çıkış, çok partili hayata geçiş ile sonuçlanacaktı. Söz konusu tasarı, ülkedeki ekonomik durgunluğun giderilmesi amacıyla büyük toprak sahiplerine ait mülklerin bir kısmının topraksız köylüye dağıtılmasını öngörüyordu. Fakat Menderes ile birlikte bazı milletvekilleri, özel mülkiyete tecavüz edilmek istendiğini ileri sürerek bu tasarıya karşı çıktılar.

Menderes, Türkiye'de bulunan arazilerin yüzde 70'ten fazlasının devletin mülkiyetinde olduğunu ve İsmet Paşa'nın geriye kalan özel mülkleri de devletleştirerek Sovyetler Birliği'ndeki gibi tarımı kolektifleştirmek istediğini bildirdi. Bunun üzerine CHP'li Celal Bayar, Fuad Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koraltan Dörtlü Takrir'i sundu.  Menderes ve Köprülü, 1945 yılında "parti içi muhalefet" nedeniyle CHP'den ihraç edildi. Celal Bayar da milletvekilliğinden istifa etti.

Çok partili hayata geçildi!

CHP'den ayrılan Celâl Bayar, Fuad Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koraltan, 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'yi (DP) kurdu. Böylece Türkiye, çok partili hayata geçmiş oldu.

1947 yılında yapılacak genel seçimler, CHP tarafından bir yıl öne alındı. Henüz kurulalı 6 ay olan DP, tereddüt yaşasa da seçimlere girme kararı aldı. CHP, 21 Temmuz 1946 tarihinde yapılan seçimleri yüzde 85,4 oy ile kazandı. DP ise yüzde 13,1'lik oy oranı ile ikinci sırada yer aldı. Menderes, Kütahya milletvekili olarak yeniden meclise girdi.

DP, seçimlerde usulsüzlük yapıldığına ve seçim yasasının antidemokratik hükümleri olduğuna yönelik eleştirilerde bulundu. Bu yüzden 1946 seçimleri, "hileli seçimler" olarak anıldı. CHP, "seçimin baskı ve müdahale altında gerçekleştiğine" dair açıklamalarda bulunan DP'yi "halkı ayaklanmaya kışkırtmak" ile suçladı. CHP, bu argümanı 1950 yılında gerçekleşecek seçimler öncesinde de kullandı ve DP'nin henüz iktidara gelmeden "bölücülük" yaptığı şeklinde bir imaj oluşturdu. Bu iddia, DP aleyhine 1960 darbesine giden süreçte de en kritik argümanlardan biri olarak kullanılacaktı.

Demokrat Parti ilk zaferini kazandı

14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimlerde, "gizli oy, açık tasnif" yöntemi ilk defa uygulandı. Demokrat Parti, "Beyaz İhtilâl" olarak adlandırılan bu seçimlerde yüzde 55,2 oy alarak ilk büyük zaferini kazandı. CHP ise yüzde 39,9 oy oranı ile 27 yıllık iktidarını kaybetti. DP 416 milletvekili ile meclise girerken, CHP 69 sandalye kazanabildi. 

Celal Bayar, 22 Mayıs 1950'de Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Aynı gün Adnan Menderes başkanlığındaki ilk DP hükümeti kuruldu.

Neler yaptı?

Adnan Menderes, halkla iç içe bir siyasetçi portresi çizdi. İlk icraatlarının başında Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun TBMM'ye sunulup kabul edilmesi vardı.

Kore Savaşı, 25 Haziran 1950'de başlamış ve Birleşmiş Milletler (BM) Kore'ye asker gönderme kararı almıştı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut ve TBMM Başkanı Refik Koraltan'ın katılımıyla düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısında Kore'ye asker gönderme kararı alındı. Türkiye, savaşa Tahsin Yazıcı komutasındaki 4 bin 500 kişilik bir tugay ile katıldı. Bu sayı, daha sonra 6 bine ulaştı. Türkiye, bu hamleyle birlikte 1952 yılında NATO'ya kabul edildi.

Diğer yandan, 1950-1954 yıllarında ekonomide kalkınma dönemine girildi. Bu dönemde serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecine hız kazandırıldı. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu kabul edilirken, gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlandı. En önemli girişimlerden biri de tarımda makineleşme çalışmalarının yoğunlaştırılması oldu. Ayrıca, ABD'nin ekonomik yardım paketi olan Marshall Planı'nın katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. Karayollarının yapımına hız verilmesi ve barajların inşa edilmesi de bu dönemin öne çıkan icraatları oldu.

11 Ocak 1954 tarihinde Adnan Menderes'in özel talimatı ile Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. 

Bir zafer daha...

2 Mayıs 1954 seçimlerine yüzde 88,63 oranında katılım gerçekleşti. Bu seçimlerde Demokrat Parti, yüzde 58,4 oy alarak 503 milletvekili ile meclise girdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalan parti, sivil ve askeri kanadın muhalefeti ile karşı karşıya kaldı.

"Mozaik çatladı"

6-7 Eylül Olayları, ülkedeki toplumsal çeşitliliği belirtmek için yaygın olarak yapılan 'mozaik' benzetmesine atıfta bulunarak, "Mozaik çatladı" ifadesiyle tarihimizde yerini aldı.

6 Eylül 1955 tarihinde İstanbul'da yaşayan gayrimüslimler, yalan bir haberle hedef haline getirildi. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Londra'da Kıbrıs temaslarını sürdürürken, Selanik'te Atatürk'ün evinin Yunanlar tarafından bombalandığına dair haberler yayıldı. 

Ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi, gayrimüslimlere ait ev ve iş yerlerini yakıp yıktı. Resmî kaynaklara göre bu kişiler, 4 bin 214 ev, bin 4 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika ve otel gibi yapıların da bulunduğu 5 bin 317 yeri tahrip etti. Kiliselerde bulunan kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildi. Ayrıca, İstanbul'daki 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

Fuad Köprülü, Yassıada'da olaylara ilişkin dava açılmasında büyük bir rol oynamıştı. 27 Mayıs 1960 darbesinden 8 gün sonra bir gazeteye açıklama yapan Köprülü, 6-7 Eylül Olaylarıyla ilgili dönemin Başbakanı Adnan Menderes’i ve Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu’yu suçlayarak "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur." diyecekti.

Atatürk'ün evinin bombalanmasının da bir tertip olduğunu iddia eden Köprülü, "Bizzat tertipçisi Menderes'tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir." ifadesini kullanacaktı. Ortaya atılan bu iddiaların üzerine darbeden sonra Yassıada'da hemen 6-7 Eylül Olayları davası açılmış, Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Subaylardan hükümete komplo!

Demokrat Parti, 1957 seçimlerinde oy kaybetmiş olmasına rağmen, 424 sandalye kazanmayı başarmıştı. Seçimlerden kısa bir süre önce gerçekleşen "9 Subay Olayı", ordu içinde bir grup subayın hükümete komplo hazırlamak suçundan tutuklanıp yargılanmaları şeklinde gerçekleşti.

DP'nin iktidara gelmesinin ardından Yarbay Faruk Güventürk’ün öncülüğünde kurulan örgüt, 1950'li yılların ikinci yarısında genişlemeye başladı.

Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu'nun hükümete yaptığı ihbar sonucu ortaya çıkan grup, DP iktidarına karşı darbe düzenlemek için kurulmuştu. 9 Subay Olayı, yaklaşık 3 yıl boyunca İstanbul'da etkinlik gösteren gizli örgütün kısa dönemde zayıflamasıyla son buldu.

Üniversite öğrencileri sokaklarda

Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinden sonra iktidara gelen DP, 10 yıl boyunca iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkeye hâkim olan gerilim ortamı, zaman zaman şiddetli bir şekilde kendini gösterdi.

Muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü'nün saldırıya uğradığı ve bazı yurt gezilerinin engellendiği iddiaları ortaya atıldı.

Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösteriler düzenlemeye başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi ile yaşamını yitirdi. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberlerle olaylar daha da yoğunlaştı. Ülkede yaşananlar, İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilmesiyle sonuçlandı.

5 Mayıs 1960 tarihinde Ankara’da bir öğrenci grubu, '555K' yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla bir gösteri düzenledi.

Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere gitti ve eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes'in boğazını sıktı. Adnan Menderes, "Ne istiyorsun?" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum." karşılığını aldı. Bunun üzerine Menderes, "Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?" dedi.

21 Mayıs'ta sokağa çıkan Harp Okulu öğrencileri, Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı.

Ordu yönetime el koydu 

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs günü olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini sunarak yönetime el koydu.

İhtilal, Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle duyuruldu. Bildiride şunlara yer verildi:

"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."

Gözaltılar, hapis cezaları, idamlar...

Milli Birlik Komitesi tarafından "ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü'" iddiasıyla gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye girdi. Milli Birlik Komitesi, TBMM ve Anayasa’yı feshetti ve siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, DP'li milletvekilleri, hükümet üyeleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile bazı üst düzey kamu görevlileri ve askerler gözaltına alındı. Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürülen Adnan Menderes, daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi.

Yassıada'da 14 Ekim 1960'ta başlayan yargılamalar, 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. 592 sanıktan 288'i için idam istendi ve Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamlarına oy birliğiyle karar verildi.

Aralarında eski milletvekilleri, eski bakan, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92 kişiye 6 yıl ile 20 yıl arasında ağır hapis, 94 kişiye 5 yıl ağır hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazılarına kısa süreli hapis cezaları verilirken, bazıları da beraat etti.

Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bu çağrıların üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası ise yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı idam edildi. O gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961'de İmralı Adası’nda sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra idam edildi.

Yorumlar (0)