Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, CHP'li Altay'a sert tepki: 'Be edepsiz, be ahlaksız...'

Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'li Engin Altay'ın 'Adnan Menderes' benzetmesine ilişkin "Be edepsiz, be ahlaksız, biz bu yola kefenimizle çıktık" sözleriyle cevap verdi.

GÜNDEM 21.04.2021, 16:45 22.04.2021, 12:38
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, CHP'li Altay'a sert tepki: 'Be edepsiz, be ahlaksız...'

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin meclisteki grup toplantısında gündemdeki konulara yönelik önemli açıklamalarda bulundu.

“Be edepsiz, biz bu yola kefenimizle çıktı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir tv programında sarf ettiği “Rahmetli Adnan Menderes de bir ara dinci cenahlara yüz vermişti. Menderes sonra Atatürk'ü Koruma Kanunu yapmak zorunda kaldı. Umarım Erdoğan'ın da sonu Menderes'e benzemesin...” sözlerine yanıt verdi. Altay’a tepki gösteren Erdoğan, “Be ahlaksız, be edepsiz bu yola biz kefenimizle çıktık” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"2002’den bu yana neler yaşamadık ki? Karanlık cinayetlerden Cumhuriyet mitinglerine kadar birçok toplum ve siyaset mühendisliği taktikleriyle karşı karşıya kaldık. Partimize kapatma davalarından gece bildirilerine kadar pek çok hukuksuz, çirkin olaylara maruz kaldık. Şimdi de bir edepsiz, bir ahlaksız çıkmış benim akıbetimin de Menderes gibi olabileceğini ümit ettiğini dile getiriyor. Be edepsiz, be ahlaksız, bu yola çıkarken biz kefenimizle çıktık. Biz hiç ölümden korkmadık. İmanımızın gereği olarak görevimiz, ölümü korkutmaktır ve biz bu yolculuğumuzu da hep bu şekilde devam ettireceğiz. Ama siz ölüm denildiğinde kaçacak delik arayanlardansınız. Menderes'in akıbetinden mutlu mu oluyorsunuz? O akıbeti hazırlayan da sizlerdiniz çünkü. Bize şimdi bu akıbeti mi anımsatıyorsunuz? Boşuna gayret etmeyin; biz bunların hepsine hazırız evelallah. Biz 15 Temmuz'da zaten bunu gördük ki bunları hazırlayanlara ülkeyi mezar ettik.”

15 Temmuz gecesini hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Genel başkanın tankların arasından kaçarak Bakırköy Belediyesi'ne gittiğinde biz milletimizle beraber yalnızca ülkemize değil bütün dünyaya selam vermiştik. O gün dik durduk ve asla geri durmadık. Fakat siz Bakırköy Belediyesi'ne kaçıp çay-kahve sohbetine dalıp oradan bizi seyrettiniz; siz daha çok izleyeceksiniz ve ama biz aynı kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. Öyle basın toplantılarıyla benim akıbetimin şöyle olacağından bahsetme. Biz buna inandık: 'Her nefis ölümü tadacaktır.' Ama sizin değerlerin içerisinde böyle bir durum yoksa onu artık ben bilmem. Ama sen de tadacaksın, bunu da bil. Bu yolculuğumuz bir vatan yolculuğu, vatanı ayağa kaldırma yolculuğudur. Bu yolda nefsimiz feda olsun dedik ve yola bu şekilde çıktık."

3 yeni bakan ataması

Dün Resmî Gazete’de yayınlanan kararla 3 yeni bakan atamasını gerçekleştirdiklerini açıklayan Erdoğan, bir bakanlığı da ikiye böldüklerini ifade etti ve şunları aktardı:

"Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk’a şu ana kadarki hizmetleri için teşekkürlerimi iletiyorum. Kabinemizde birlikte yürüyeceğimiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Prof. Dr. Vedat Bilgin’e, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık’a, Ticaret Bakanımız Mehmet Muş’a buradan başarılar diliyorum. Meclis Grubumuzla Genel Merkezimizle, kabinemizle ve bütün teşkilatlarımızla artık 2023’e odaklanmamız gereken bir döneme giriyoruz. 20 yılı geride bıraktığımız döneme bakıldığında görüyoruz ki: Kuruluş döneminin ardından Cumhuriyet devrinin en üretken, en verimli ve en çok mücadele yaşanan dönemi, bu 20 yıllık süreçtir."

“Ekonomik krizlerle mücadele ettik”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıkları yatırımlar sonucunda Türkiye büyüdükçe, karşılaşılan problemlerin ve saldırıların çapının da büyüdüğünü vurguladı ve şunları aktardı:

"Hatırlarsınız ki Türkiye, sanayi sektöründe dışa bağımlı olduğu süreçlerde, tedarikteki yaşanan küçük bir aksilik, her anlamda ülkenin tökezlemesine neden olabiliyordu. Ticaretimizin derinliğinin sığ kaldığı dönemlerde, distribütörlük haricinde üretime ve yatırıma dayalı uzun vadeli girişimlere kimse cesaret edemiyordu. Tarımımızın yalnızca kendimize yeterli olduğuyla övünürken, bu alanda dünyanın en önemli ihracatçıları arasında neden yer almadığımız sorusu akıllara bile gelmiyordu. Turizm potansiyelimizi de ciddi anlamda sadece bizim teşvik politikalarımızla, küresel ve bölgesel diplomasimizle değerlendirebildik. Ülkemizin, küçük dalgalanmalar karşısında bile ekonomik ya da siyasi krize girme riskiyle karşılaştığı birçok dönem geçirdik.”

“Ey Kılıçdaroğlu, hafızanı yokla!”

Kılıçdaroğlu’na da seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin iktidarda olduğu dönemlere atıfta bulunarak şunları kaydetti:

“Milletimizi birçok sosyal fay hattı üstünde bölerek birbiriyle çatıştırma çabalarına çok defa şahit olduk. Örneğin 1970’liler meşrep farklılıkları ya da ideolojik kutuplaşmalar üzerinden kardeşi kardeşe kırdırdılar. Benzer biçimde 90’lı yıllarda aynı kökenler üzerinden aynı oyunu sahneye sürdüler. Arada da ekonomiyi hiç boş bırakmadılar. Sadece birkaç milyar dolarlık bir spekülasyonla, hem de dünyada bu durumu tetikleyecek bir gelişme yokken 1994’te Türkiye’yi büyük bir krizin içine sürüklediler. Aradan çok fazla zaman geçmeden, bu sefer 2001’de, iç dinamiklerimiz üzerinden yeni bir krizi bu millete musallat ettiler. Ey Kılıçdaroğlu, hafızanı şöyle bir yokla bakalım eğer varsa... Gecelik faiz oranlarının yüzde 7 bin 500’e çıktığı, 20 bankaya el konulduğu ve milyarlarca dolarlık zararın hepsinin millete fatura edildiği dönemin aktörleri, şu an bize karşı bir kampanya yürüten CHP yöneticileriydi. Biz AK Parti olarak o dönemde, böyle bir Türkiye’yi devraldık.”

“Her seferinde milletimiz, bizi bağrına bastı”

Baskıların ve saldırıların hiçbirine boyun eğmediklerini ifade eden Erdoğan, daima ileriye atılarak bu saldırılara cevap verdiklerini söyledi ve şunları dile getirdi:

“Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde verilen ve tutulmayan sözler de başta olmak üzere uluslararası riyakarlıkları da unutmamak gerekiyor. Milletimizden aldığımız güç ve Rabbimize olan teslimiyetimizle bu yapılan baskıların hiçbirine boyun eğmedik, hep dik durduk ve çareyi daima milli iradeye gitmekte aradık. Hamdolsun ki her defasında da milletimiz bağrına bastı bizi ve güçlü bir şekilde 'yola devam' mesajını dünyaya verdi. Vesayet güçlerinin 50’li yıllardan beri izledikleri yöntemler işe yaramayınca, bu kez daha alçakça yöntemleri devreye sokmaya çalıştılar. 2013’te Gezi olaylarıyla sokaklarımızı kaosa sürüklemeye, 17-25 Aralık’ta emniyet-yargı darbesiyle milli iradeyi hançerlemeye çalıştılar. Bunlar da yeterli gelmeyince, PKK, DEAŞ, FETÖ gibi iplerini tuttukları bütün terör örgütlerini üstümüze saldılar. Sonra da 2016’da tarihimizin en acı olaylarından biri olan 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık. Fakat, bütün saldırılara geriye çekilerek değil, her zaman ileriye atılarak cevap verdik."

“128 milyar dolar diye bir rakam yok”

Gündemdeki ‘128 milyar dolar’ konusuna ilişkin de konuşan Erdoğan, ortada gerçek anlamda 128 milyar doların akıbetini anlama gibi bir arayışın olmadığını ve söylenenlerin hiçbirinin doğru olmadığını vurguladı ve şunları söyledi:

“Aslında gerçekten ortada 128 milyar doların akıbetinin ne olduğunu anlama arayışı olmadığı için söylenenlerde de doğru olan bir şey yoktur. Ne rakama yüklenen anlam ne de rakam doğru ve ne de bunun üzerinden yürütülen kampanyalar doğru. Hepsi baştan sona yanlış, baştan sona cehalet. Özellikle 2020 yılında tüm dünya için ciddi anlamda sıkıntılı bir süreç olmuştur. Bazı ülkelerin pandemiyle mücadele için aldıkları tedbirlerin toplamı 16 trilyon doları bulurken merkez bankalarının bilanço genişlemeleri ise 10 trilyon dolara ulaştı. Bu çalkantılarla geçen ekonomik iklim, doğal olarak ülkemizi de olumsuz anlamda etkilemiştir. Bu dönemde cari açığımız negatif yönde artımışken turizm gelirlerimiz ise düşmüştür. Yabancı sermayenin çıkışı ve reel sektörün Döviz cinsinden borcunu azaltma çabaları da dövize olan talebi artırmıştır. Bu süreçte vatandaşımızın tasarruflarını döviz ve dövizle alınan altına yöneltmleri ilave bir talebi ortaya koymuştur. Bu kapsamda iki yılda, Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar para, cari açığın finansmanı için kullanıldı. Yabancı sermaye çıkışına yönelik kullanılan miktar ise 31 milyar doları bulmuştur. Reel sektörün döviz cinsinden borçlarını azaltması için talep ettiği kaynak ise 50 milyar dolara yaklaştı. Vatandaşlarımız da bu süreçte 54 milyar dolar karşılığı olarak altın ve döviz alarak tasarruf tercihlerinde farklılığa gitmiştir. Görüldüğü üzere, yalnızca 4 kalemde 165 milyar dolar gibi bir rakam ortaya çıktı.”

Yorumlar (0)