Çavuşoğlu New York Times'a yazdı: Türkiye, Kürtlerle savaşmıyor

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Fırat'ın doğusuna yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın ABD basınında "Kürtlere yönelik saldırı" olarak resmedilmesinin dehşet verici olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin ABD ile olan 67 yıllık NATO müttefikliğinin geçici ya da taktiksel olmadığına ve yanlış anlaşılmaların ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti.

Bakan Çavuşoğlu, ''Türkiye sınırındaki terör tehlikesini ortadan kaldırmak ve ulusal güvenliğini sağlamak için bu harekâtı başlattı. Bu harekât, orada yaşayan Suriyelileri terör örgütlerinin tiranlığından kurtaracak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine tehdidi ortadan kaldıracak. Böylelikle bu gelişmeler yerinden edilmiş Suriyelilerin güvenli ve gönüllü ülkelerine dönüşüne imkân sağlayacak." ifadelerini kullandı. 

"ABD, YPG ile ilişkisini kesmedi"

Türkiye'nin sınırında bir terör koridoruna asla izin vermeyeceğini vurgulayan Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda olduğu gibi defalarca güvenli bölge oluşturulması ve ABD'ye teröristlere maddi destek sağlamayı sonlandırması için çağrıda bulunulduğunu ancak Amerikan güvenlik bürokrasinin YPG/PKK ile ilişkisini kesemediğini anımsattı.

"PYD'liler DAEŞ militanlarını Türkiye'ye sokmaya çalıştı"

Çavuşoğlu, ağustos ayında yapılan askeri görüşmelerde PYD/YPG'den arındırılan yerlerde güvenli bölge oluşturulması konusunda mutabık kalındığını hatırlatan Çavuşoğlu, "Fakat ABD, bunu uygulamadı ve bize bu terör grubu Suriye'de kendini güçlendirirken zaman kazanmaya çalıştığı izlenimi verdi. PYD/YPG dünyaya kendini DAEŞ ile savaşan grup olarak tanıtıyor olabilir ancak aynı zamanda Türkiye'ye doğru kazdığı tünellerden PKK için patlayıcı madde kaçakçılığı yapıyor. Örgüt üyelerini DAEŞ militanlarını Türkiye'ye sokmaya çalışırken yakaladık.''

"Bizim savaşımız teröristlere karşı"

BBC televizyonunun Kasım 2017'de Suriye Demokratik Güçlerinin Rakka operasyonu sırasında DAEŞ'li teröristlerin kaçmasına izin verdiği gizli anlaşmayı, yaptığı haberiyle ortaya çıkardığını hatırlatan Çavuşoğlu, "Bizim harekete geçmemiz gerekiyordu. Bazıları Suriye'deki Kürt nüfusun güvenliğinden endişe etti. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Türkiye Kürtlerle savaşmıyor. Bizim savaşımız teröristlere karşı. 'Türkler Kürtlere karşı' şeklindeki her türlü tasvir kötü niyetli ve yanlıştır. Kürtler bizim düşmanımız değil." açıklamasında bulundu.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin, PKK ve çocukları savaştıran, muhalifleri sindiren, demografiyi değiştiren ve kontrol ettiği alanları zorla silah altına alan PYD/YPG'yi hedef aldığını kaydeden Çavuşoğlu, "PYD/YPG boyunduruğundaki Kürtler, Araplar ve Hıristiyanlar özgür kaldığında daha iyi durumda olacak. Dünya Süryaniler Konseyi ısrarlı şekilde bu noktaya değiniyor." ifadelerini kullandı.

"En fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye"

Türkiye'nin harekâta başlamadan önce sivillere yönelik riskleri en aza indirgemek ve insani krizi engellemek için her türlü önlemi aldığını bildiren Çavuşoğlu, son birkaç yıldır Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda Arap, Kürt ve Türkmen çok sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığını kaydetti. 

Çavuşoğlu, 300 bini Kürt olan çoğu mültecinin teröristler tarafından yerlerinden edildiğini anımsatarak, "Onlarla ekmeğimizi ve kamu hizmetlerimizi paylaştık. Dünyada en fazla insani harcama yapan ve en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye." ifadesini kullandı.

"365 bin mülteci evlerine geri döndü"

Türkiye'nin Suriye'nin kuzeybatısında 2016-2017 yıllarında Cerablus ve çevresini, 2018 yılında Afrin'i teröristlerden temizlediğini kaydeden Çavuşoğlu, bu operasyonların ardından terör mağduru halkların barış ve düzen içinde yaşamaya başladığını ve 365 bin mültecinin Suriye'nin kuzeybatısında evlerine geri döndüğünü bildirdi.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin 230 bin öğrenci için okul, 6 hastane kurduğunu ve 55 ambulans sağladığına dikkat çekerek, ticaret için bir sınır kapısının açılmasıyla da işletmelerin yeniden hayata geçtiğini ifade etti.

"DAEŞ'e karşı sahada askeri olan tek ülke biziz"

Çavuşoğlu, makalesinde şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'nin daha önceki harekâtlarını koalisyonun harap edilen Rakka operasyonuyla karşılaştırırsanız bizim terörle mücadele operasyonlarımızı ne kadar dikkatli yaptığımızı görürsünüz. Önceki harekâtlardan öğrendiğimiz dersler bu harekâtın daha da iyi olmasına yardım edecek. PKK/PYD/YPG, DAEŞ'e karşı mücadelenin onlar olmadan sekteye uğrayacağı iddiasıyla uluslararası topluma şantaj yapıyor ancak o cani teröristlere karşı savaş sekteye uğramayacak özellikle de müttefiklerimiz plana sadık kalır ve Türkiye ile iş birliği yaparsa. DAEŞ'e karşı sahada askeri olan tek ülke biziz. DAEŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele herkesin katkısıyla ve iş birliğiyle devam etmek zorunda."

"Her ülke üzerine düşen sorumluluğu üstlenmeli"

Bazı Avrupa ülkelerinin DAEŞ'e katılan vatandaşlarını geri alma konusunda isteksiz olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, sorunu ötelemenin bir çözüm olmadığı ve bu ülkelerin kendilerine düşen sorumluluğu üstlenmeleri gerektiğini aktardı.

Türkiye'nin, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin tekrar ortaya çıkmayacağı konusunda teminat verdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Suriyeli mültecilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin dikkatli bir şekilde planlanması ve yönetilmesi gerektiğinin farkındayım ve bunun uluslararası hukuka uygun ve ilgili BM örgütleriyle iş birliği içinde yapılması gerek. Suriye birçok etnik kökenden insanın olduğu bir ülke ve Suriye krizine siyasi çözüm bulununcaya kadar uygulanabilir ve temsili yerel yönetimler kurulmalı. Türkiye, son operasyonunun ardından Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerde bunu yansıtacak yerel yönetimler kurulmasına yardımcı oldu."

"Suriyeliler evlerine dönmek istiyor"

Suriyelilerin yeterince acı çektiğini ve evlerine geri dönmek istediğini belirten Çavuşoğlu, makalesini şöyle sonlandırdı:

"Biz milyonlarca mültecinin geri dönmesi için gerekli olan barışçıl koşulların yaratılması için inisiyatif alıyoruz. Hâkim olan yanlış algının aksine harekâtımız sorunun insani boyutunun ele alınmasına, Suriye'nin birliğinin korunmasına ve siyasi sürece katkıda bulunacak."