Bilge Kral İzzetbegoviç'in ölüm yıl dönümü

Bosna’nın özgürlük mücadelesinin canlı temsili Aliya İzzetbegoviç’in bugün ölüm yıl dönümü. Bilge Kral’ın hayatı, fikirleri ve mücadelesine dair detaylar haberimizde.

GÜNDEM 19.10.2019, 15:14 19.10.2019, 15:44
Bilge Kral İzzetbegoviç'in ölüm yıl dönümü

Yugoslavya’da ne olmuştu?

Yugoslavya’nın dağılışı da birbirine düşman hale getirilerek bölünen, birbirine düşman edilen diğer halkların ardındaki emperyalizmin kanlı ve kirli tarihine tanıklık ediyor.

Yugoslavya nasıl dağıldı?

Ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’nda işgal ordularından temizlemeyi başaran Yugoslavya Komünist Partisi Güçleri 1945’te seçimleri kazandı. Partizanlar adıyla bilinen bu grup tarafından 63’te yeni anayasa ile beraber “Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti” adını alan ülke önderi Joseph Broz Tito’nun Sovyet Lideri Stalin ile arasının açılması dolayısıyla “Kominform’dan ayrılarak bugün “öz yönetimci sosyalizm” diye bilinen bir sistemle anılıyordu.

1974 sonrasında ise daha da azalan merkeziyetçi yönetimle beraber Kosova ve Voyvodina bölgeleri özerklik elde etmişti. Görece özgürleştiği söylenen bu siyasi ortamda Kosova’daki Müslüman halklar daha geniş sosyal haklara sahip olmaya başlamıştı. Fakat Tito’nun liderliğiyle ve parti içi çatışmalara müdahil olarak önlediği gerginlikler ve radikal Sırp ve Hırvat grupların taşkınlıkları 1980 yılında gerçekleşen ölümünün ardından artarak devam ediyor ve Yugoslavya’nın modern dünyanın gözleri önünde yaşanacak katliamlarla dolu çözülmesine işaret ediyordu.

Hem ekonomik buhran hem de artan bölgesel özerkliklerin getirdiği milliyetçi çatışma ve bunların devlet kademesine yansıyarak siyaseti tıkaması sonrası farklı milletlerin beraberce yaşadığı bu çatı etnik milliyetçi, radikal kavgalarla yıkılma sürecine girmişti. Slovenya’nın 1991’deki kopuşunun ardından Hırvatistan, onun ardından 1992’de Aliya İzzetbegoviç liderliğinde Bosna bağımsızlığını ilan etmişti. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlar, pek çok Avrupa devleti, Amerika Birleşik Devletleri tarafından da tanınan Bosna’da katliamların tarihi bu aşamadan sonra yazılmaya başlanmıştı.

Bu aşamanın Bosna açısından simge ismi İzzetbegoviç’e dönersek

1925 yılının 8 Ağustos günü Bosna’da doğan Bilge Kral lakaplı lider, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda terörist bir grup olduğu iddiası ile yasaklanacak olan Miladi Müslimani(Genç Müslümanlar)de siyasî faaliyetlerine devam ettiği için 21 yaşında hapse girdi.

1956’da Hukuk fakültesinden mezun olmasının ardından siyasi mücadelesini gizlice de olsa devam ettirerek coğrafyada yaşayan Müslüman topluluk üzerindeki etkisi arttıkça rejimle çatışmaya başladı. 1970 yılında yaymladığı “İslam Deklarasyonu” ile daha da yoğun siyasal baskıyla karşılaştı ve 1983 yılında Tito’nun ölümünü takip eden krizler sürecinde 14 yıl hapse mahkûm edildi.1988’de ise Sovyetlerin dağılmasına az bir süre kala başka ülkelerin baskıları sebebiyle serbest bırakıldı. 1990’da girdiği ilk seçimden birinci çıkıp 6 Ocak 1991’de Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı unvanını kazandı. 1992’de Mart ayında gerçekleşen referandumla bağmsızlığın ilan edilmesinin ardından aynı yılın nisan ayında Sırplar tarafından açılan savaşla Bosna’nın ilk başkumandanı da oldu. 

Srebrenitsa’ya giden süreç

Nisan 1992’de radikal Sırp milliyetçileri saldırılarına başladı. 36 bin nüfusa sahip olan Srebrenitsa ele geçirildiyse de Boşnaklar kasabayı geri kazanmayı başardı. 1993 yılına gelindiğinde çevre bölgelerdeki çatışmalar sebebiyle küçük gruplar halinde kaçan Boşnakların göçüyle nüfus neredeyse ikiye katlanıp 60 bine çıktı. Temel ihtiyaç malzemelerinde kıtlık baş göstermeye başladı. Çetnik diye bilinen milliyetçi Sırpların saldırılarını durdurmak için bölgeye gelen Birleşmiş Milletler Barış Gücü bölgede koruma gerekçesine dayandırarak Müslümanların elindeki silahları topladı. Şehrin iki yıl gibi uzun bir süre boyunca kuşatma altında kalmasının ardından açlık ve hastalıktan can kayıpları baş göstermeye başladı. 

Tarihler Temmuz 1995’i gösterdiğinde

Kriyava 95 adı verilen operasyon Sırp kuvvetlerin lideri Radko Miladiç tarafından başlatıldı. BM Barış Gücü’nden 30 Hollandalı askerin rehin alınıp Srebrenitsa’ya saldırıların had safhaya ulaştığı evrede Bosnalıların silahlarını geri alma talepleri Thomas Karremans adlı Hollandalı komutan tarafından reddedildi.

Sırp ordusunun kenti top ateşine tutup rehin BM askerlerini öldüreceğini açıklamasıyla NATO yalnızca iki F-16 uçağıyla kent üzerinde bir uçuş yaptı ve 10 Temmuz’u 11 Temmuz’a bağlayan gece Thomas Karremans rehinelere karşılık kenti Sırplara teslim etti. 

Ertesi gün Srebrenitsa katliamının mimarlarından Mladiç’in yaptığı açıklama ise “Türklerden öç alma vakti gelmiştir.” şeklindeydi. 11 Temmuz 1995 tarihinde yalnızca Srebrenitsa’da Sırplar tarafından yapılan kıyımla 8372 silahsız Boşnak’ın katledildiği kayıtlara geçerken, kimlikleri bulunmasın diye parçalanarak toplu mezarlara gömülen bu cesetlerin 2000 yılına dek ancak 4700’ü çıkartılabilmişti.



Savaş bitip de takvimler Aralık 1995’i gösterdiğinde geride 300 binden fazla ölü, evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmış 2 milyon insan vardı.

Dostların sessizliği  

İşte sevenlerince Bilge Kral diye bilinen Aliya’nın ömrü modern savaş tarihinin en uzun kuşatmasına, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliama da tanıklık etmek zorunda kalmıştı. 14 Eylül 1996’da yapılan Dayton Anlaşmasıyla Bosna-Hersek’in bağımsız bir devlet şeklinde tanınmasını sağlayan lider oldu. 1998’de katılmak istemediği seçimlerde yine de çevre baskısıyla aday olup başkanlığı kazandı. 2000 yılında artık el vermeyen sağlığı sebebiyle görevini ifa edemeyip 19 Ekim 2003’te hayata veda etti. Tüm mücadelesini ve fikir dünyasını ise “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanların sözleri değil dostların sessizliği olacaktır.” sözleriyle ifade etti. 

Fikir dünyası

Yalnızca bir siyasî figür olarak değil aynı zamanda kitap ve fikirleriyle de toplumuna liderlik eden ve “"Tekrar hayata dönmem teklif edilseydi, reddederdim. Tekrar dünyaya gelmek zorunda olsaydım, kendi hayatımı tercih ederdim.” diyor Aliya İzzetbegoviç’. Onu anlatmanın zorluğunu Nihat Genç “Bu tarihi direnişin başında Aliya İzzet Begoviç vardı. Bütün suskunluklara ve suçlamalara göğüs gerdi... Aliya'yı bir edebiyatçı olarak anlatamayacağıma karar verdim. Belki birkaç yıl düşündükten sonra Aliya'ya layık sözler bulup nihayet bir Aliya yazısı yıllar sonra ancak yazabilirim. Şimdilik, mümkün değil... Üzülme Aliya. Makineler tek tek parçalanır, çürür, yıkılır, hurdaya döner! Makinelerin kalbi yoktur, semayı, kâinatı, önceyi, sonrayı bilmezler. Ama insanlar! İnsanlık teker teker ölür yeniden dirilir. Bu bomboş mezarda Boşnaklar değil, insanlık yatıyor!" sözleriyle anlatıyor.  
O halde Aliya İzzetbegoviç’in fikir dünyasını oluşturan ana başlıklarını kendi sözleriyle anlatmak daha doğru olabilir.

Avrupa ve medeniyet

“Onların gözünde biz Doğulu atalarımızla birlikte Asyalı bir tür olarak, yarı-vahşi insanlarız. Pekâlâ, öyle olsak bile ne değişir? Avrupa’nın medeni bir biçimde davranmalarını beklediği Avrupa kökenli halklar savunmasız insanları öldürdüler, camileri ve köprüleri tahrip ettiler. Biz bunu yapmadık. Bu nedenle, yurtdışına gittiğimde büyük bir gurur duyuyorum. Öncelikle olağanüstü bir cesaret ve direniş örneği gösteren, ikinci olarak da sıkıntılarımızın dehşetiyle yüzleştiğinde bile onuruna gölge düşürmeyen bir halka mensup olduğum için gururlanıyorum.”

Türkler ve Bosna’nın geleceği

“Türkler hükmetmiş olmasına rağmen Decani, Granica ve Sopocani manastırları yerlerinde duruyorlar. Türkler bunları tahrip etmediler. Çünkü inandığımız kitap, bu türden bir tahribatı reddediyor. İnsanlarımız bu kurala sadık kaldılar. Ve buna saygı gösterdiğimizde, kiliselere ve diğer dinlere saygı göstermek istediğimizde, yalnızca Avrupa demokrasisinin dünyanın şahit olduğu en iyi geleneğine uygun olarak davranmış olmakla kalmıyoruz, aynı zamanda kendi kutsal kitabımıza da dosdoğru bir biçimde ve harfiyen uymuş oluyoruz. Bu, bizim zaferimizin anahtarıdır”

Şiir nedir? 

“Şiir insan ruhu hakkında günümüz psikolojisinden daha çok şey söyler. Ruhu açığa çıkaranlar niçin psikologlardan ziyade şairlerdir? Niçin Freud ve Jung değil de Sheakespeare’dir? Şairler insanlığın hassas antenleridir”.

Hac nedir?

Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç’e göre Hac ibadeti bir “eşitlik” rüyası olarak tanımlanıyor. Kendi ibadet algısını Hermann Hesse’nin “Hac” eseriyle açıklayan liderin bir Dostoyevski okuyucusuda olduğu ifade ediliyor. Tıpkı Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’de dediği gibi onun da “Tanrı yoksa her şey mubahtır” sözünden mülhem bir dünya algısına sahip olduğu ifade ediliyor. Ona göre Tanrı birey üzerinde eylemlerine karşı bir sorumluluğun ifadesidir.

Sanat nedir?

“Yalnızca ilim adamları sayesinde hayatı anlamak mümkün değildir. Çünkü hayat fenomen olduğu kadar mucizedir de. Ağaç beni o kadar hayrete düşürüyor ki ona hayran oluyorum. Ressam Jean Dubuffet böyle diyor. Hayatı kavramak ve anlamak için tek yol hayret ve hayranlık olsa gerek”.

Ünlü lider Türkiye’deki siyasiler tarafından da anıldı

Ölüm yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviç’i hatırlatanlardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ydu.

Bir diğeri de Eski Başbakan Binali Yıldırım’dı. Twitter hesabındaki gönderisi şöyle:



Ayrıca İYİ Parti lideri Meral Akşener de Aliya’yı unutmayıp anımsayanlar arasında yer aldı.


  

Yorumlar (0)