Barış Pınarı Rusya ve Suriye için akacak mı?

ABD'nin Suriye'den çekilmesi, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtıyla beraber Suriye'de Rusya ve İran'ın ne beklediği merak konusu.

GÜNDEM 08.10.2019, 17:50 08.10.2019, 17:51
Barış Pınarı Rusya ve Suriye için akacak mı?

Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna başlattığı Barış Pınarı operasyonu Türkiye Amerika ilişkilerinde ve Amerika'nın Ortadoğu politikasında belli bir değişime işaret ediyor. Bölgenin Rusya ve İran gibi diğer aktörleriyle beraber değerlendirilince oluşan resmin ne olduğu ise kamuoyu açısından bir merak konusu olma özelliğini koruyor.
Rusya basın sözcüsü Dimitri Peskov'un da altını çizdiği ve daha evvel İran Dışişleri Bakanı Muhammed'in de vurguladığı noktanın Suriye'nin toprak bütünlüğü ve Türkiye'nin kendi güvenliğinin eş zamanlı olarak sağlanması olduğu basına yansıyan gelişmeler arasında.

Rusya ne bekliyor?

Rusya dış politikasının değişen yüzünün yansımalarının özellikle dünyanın kanayan ve kaynayan bölgelerinin başında gelen Ortadoğu'da bir cisim kazandığı pek çok analist tarafından da ifade ediliyor. Bölgenin doğrudan yerleşik aktörleri haricinde Rusya'nın ve Amerika'nın yürüttüğü silahlanma ve diplomasi savaşını Ortadoğu da özellikle de Suriye'de anlamak mümkün görünüyor.

ABD'nin bir rolü yok

Sputnik'e konuşan Yuri Poçta'nın Rusya yorumu Türkiye ve Suriye arasında temasın gerekli ve kaçınılmaz olduğu yönünde şekilleniyor. Türkiye'nin de kendi jeopolitik çıkarlarını korumak zorunda olduğunun altını çizen profesör, Rusya'nın bölgedeki tavrının tüm tarafların beklenti ve kaygılarının giderilmesine ilişkin bir siyasa yürütmek olduğunu ifade ediyor. Ancak ABD'yi bu bölgede bir fazlalık olarak gören Poçta, bugün haberlere de yansıyan şekilde ABD'nin artık desteğini kestiğini gösterdiği SDG'nin hem Suriye rejimi hem de Türkiye için negatif bir unsur olduğunu kaydediyor.

Adana Mutabakatı hatırlatması

İlerleyen dönemde Suriye ve Türkiye arasındaki sınır bölgesi başlığında bir uzlaşının tesis edilebilmesi için Rusya'nın destek vereceğini ifade eden Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Adana Anlaşmasına vurgu yaparken hukukî zeminin buraya dayanılarak kurulabileceğini işaret etmişti. Ki bu durumda Rusya’nın bölgedeki bir diğer müttefikî olarak bilinen İran’ın Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in benzer vurgusunu hatırlatıyor. Zarif “Amerika, Suriye ile ilişkisi olmayan işgalci bir güçtür. Suriye’de olması için ne bir izni vardır ne de ona olan bir güven. Suriye’de terörizmle mücadele ve barışa ulaşmak sadece o ülkenin toprak bütünlüğü ve halkına saygı ile başarıya ulaşacaktır” ifadelerini kullanıyor. Zarif’e göre Türkiye Suriye ilişkilerinin çerçevesi AdanaMutabakatı dahilinde gerçekleşmeli.

Adana Mutabakatı temelde 1998 yılında terör örgütü PKK’nın Suriye ayağının bitirilmesi ve Suriye’nin terör desteğini bitirdiğine taahhütü temelinde şekillenen bir sözleşme olarak biliniyor. 2010’da güncellenen 23 maddelik mutabakat PKK uzantılarına karşı ve terörle ortak mücadelede güvenlik temelli bir işbirliğini öngörüyordu.
Astana zirvesinde Ankara’da buluşan Moskova ve Tahran’ın Adana Mutabakatı vurgusu Amerika’nın bölgeden çekilmesiyle belirsizliği artan bölgeye dair istikrar çağrısı olarak okunuyor.

Suriye'de ne arıyor?

MoscowTimes'tan Ruslan Mamedov Suriye'nin Rus dış politikasının birinci önceliği olmadığını belirtse dahi bölgenin Rusya açısından ekonomik değerinin altını çiziyor. Rusya'nın şu an ekonomik kazanımlara sahip olmak ve siyasi yolda kapitalizasyon yapmak ve ekonomik meselelerle Suriye'nin ötesine genişlemekle ilgili olduğunu ifade eden yazar, Suriye'nin Rusya  dış politikasının pratik tarafını yansıttığını belirtiyor.

Suriye-Rusya ilişkileri

Rusya'nın Suriye ile ilişkileri çok öncesinden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine dayanıyor. Bu durum daha 2015 yılında Rusya'nın bölgeye dair ilgisi açıkça ortaya çıkmaya başladığında da Putin tarafından dillendirilmişti. Bu tavrın ve vurgunun Suriye'de istikrarın sürmesi ve bir aktör olarak güçlü bir Suriye'yi ABD'ye yeğ tutmasından kaynaklandığı belirtiliyor.
MoscowTimes’tan Dmitry Trenin mütevazı düzeylerde askeri yatırım, en az kayıp ve asgarî maliyetle yürütülen Suriye politikasının SSCB çöktüğünden beri Rusya’nın bölgede en açık şekilde ilk kez ciddi bir aktör olarak görünüşü olarak dikkat çekiyor. 

Trenin'in ifade ettiği üzere enerji kaynağı,askerî mühimmat, nükleer teknoloji ihracatının haricinde Rusya'nın bölgede güvenlik bağları üzerine siyaset yürüten bir aktör oluşu ve uzun dönemde yürüttüğü siyasanın Amerika'nın bölgeden çekilmesiyle beraber nasıl bir yönde ilerleyeceği de merak konusu.

Trump'ın Suriye'den çekilme kararından çok önce Kremlin siyasi sermayesini ve katı gücünü bölgede ana uzlaşmacı haline gelmek için kullanıyordu. Görünen o ki Moskova herkesle arasını iyi tutuyor ama kimseyle şaşmaz dost ilişkileri de kurmuyordu. Washington'ın gönüllü bir şekilde Suriye denkleminden çekilmesiyle beraber Moskova'nın bölgedeki DEAŞ ve El-Nusra gibi devlet dışı terörist aktörlerin yükselişine karşı daha temkinli ve kırılgan bir hale gelecek olduğunu söylemek mümkün görünüyor.

Rusya’nın Suriye’deki temettü stratejisi halen devam ederken şu soru akıllarda kalmaya devam ediyor:

Kremlin bölgede ne kadar süre dayanabilir? 

Bu soruya Dimitri Florovski "Trump'ın “bitmeyen savaşları durdurmak” istemesi ile Tahran veya Riyad gibi yerel oyuncular daha az kısıtlanmış hissetmeye başlayabilir şeklinde yorum yapıyor. Yorumun devamında Florovski, Moskova ise kısa süre sonra kendini mezhep savaşlarının gölgesinde bir çatışmanın ortasında kalmış kavga eder halde bulabilir. Putin, aracı rolü etkin bir şekilde devam ettiremediği takdirde taraf tutmaktan başka çaresi kalmayabilir değerlendirmesinde bulunuyor.

Bölgede Rusya'nın kendine tehdit olarak algıladığı unsurlar hariç kendi müttefikleri olarak tanımlayabileceği Astana süreci aktörlerinden İran'ın bölgeye dair tutumunun nelere gebe olduğu da bir başka politika sorusu olarak durmaya devam ediyor.

Tahran ve Moskova bandı

Öncelikle Rusya ve İran ilişkilerine bakılırsa Moskova’nın Tahran’dan belli başlı beklenti ve kaygıları olduğu görülüyor. Bunların ilki Rusya’nın tıpkı Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Ukrayna’da Amerikan dostu hükümetlerin ardından ABD nüfûzunun Suriye’deki karşılığını kırmak istemesi olarak belirleniyor. İkincisi ise Rusya’nın El-Kaide ve DEAŞ çekincesi olarak ifadesini buluyor.

Öte yandan İran yine Rusya’yla paralel şekilde DEAŞ ve isyancı milislere ABD,Avrupa ve Körfez’deki müttefiklerinin desteğini birinci öncelik olarak belirliyordu. Bu konu haricinde İsrail’le varolan diplomatik gerginlikte Suriye’ye yansıyordu. Ki bunun en önemli göstergesi de Hizbullah’ın İran tarafından bölgede cesaretlendirilmesi ve yerel milis kuvvetleri arasındaki yerini alması olarak karşımıza çıkıyor.  

Rusya ve Çin'in yükselen etkisi İran'ı bölgede cesaretlendiriyor olsa dahi tam olarak bir dayanak noktası sağlaması oldukça zor görünüyor. İran ve Amerika arasında tekrar edecek bir kriz durumunda Moskova'nın nasıl bir tutum sergileyeceği Tahran tarafında bir soru işareti olarak kalmaya devam ediyor. Çin geçtiğimiz Eylül ayında ABD'nin yaptırımlarına karşılık 400 milyarlık yatırım yapacağını açıklamış olsa da İran petrollerini almaya devam edip etmeyeceği yine de belirsizlik arzediyor. İran Trump'ın savaş stratejisinin azami baskı tutumundan geri çekilmeye doğru dönüdüğünü tespit edebiliyor olsa da bu çizginin nereye kadar esnediğini bilememek bölgeye dair muğlaklığın sürmesine sebep oluyor.

İran'ın 2014-2017 arasında Suriye'deki rejime önemli desteklerde bulunup petrol sevkiyatı gerçekleştirdiği de biliniyor. ABD'nin Süveyş Kanalı'nı Mısır vasıtasıyla kapatması sonrası ise İran Cebelitarık üzerinden hammadde ulaştırmayı denemiş ancak AB'nin Suriye yaptırımları da bu süreci baltalamıştı. SETA’nın analizinde belirtildiği üzere de İran’dan senelik 2-3 milyon varil petrol ithalatına dayalı olan Suriye enerji sektöründe Amerika’nın yaptırımlarıyla mücadele eden, önemli bir pazarı ve jeostratejik müttefiğini  de korumak isteyen İran’ın Amerika’nın çekilmesiyle beraber politikasının agresifleşmesi mümkün görünüyor.

Nitekim İran için Suriye önemli bir enerji pazarı özelliği arzetmesinin yanında İsrail’le olan mücadelesi açısından da önem teşkil eden bir coğrafya. Timeofısrael’de dün çıkan bir analizde Amerika’nın bölgeden çekilmesinin bazı uzmanlarca İran’ın İsrail’i karşısına alma konusunda daha agresif politikalar izlemesine ve Suriye ve Irak’taki Şii milislere olan saldırılarına misillemeler yapmasıyla sonuçlanabileceği şeklinde yorumlanıyor.

Son çıkan haberler doğrultusunda YPG/SDF güçlerinin Esad rejimi tarafında savaşacağını açıklaması ve Trump’ın 8 Ekim 2019’da saat 3.55’te attığı tweet ayrıca bölge siyasetinde değişen dengeler açısından düşündürücü bir nitelik teşkil ediyor. Trump attığı tweet’te “ ..şunun anlaşılması gerekiyor ki Suriye’de bölgede zaten 50 kadar askerimiz vardı ve o kuvvetler geri çekildi. Türkiye tarafından herhangi bir gereksiz ve kendiliğinden saldırı halihazırda kırılganlaşmış ekonomileri için çok kötü olur. Bölgede Kürtlere hem silah hem finansman olarak yardım sağlıyoruz!” açıklamasını yaptı.
Bilindiği gibi her ne kadar Rusya ve İran son dönemde Türkiye ile müttefik görüntüsünü korusa da asıl vurguları yukarıda da geçtiği gibi Suriye’nin toprak bütünlüğünde bir odak kazanıyor.  Kendisi de YPG/PKK uzantısı PJK ile bir iç güvenlik meselesi olarak mücadele eden İran açısından YPG’yi yanına almış bir Esed’in kazançlı olabileceği yorumları da yapılıyor. Meşru bir rejim tarafından kontrol altında tutulan bir milis kuvvetin Amerika’nın bölgeden elini çekmesiyle beraber İran açısından avantajlı bir konum yaratabileceği düşüncesi ön plana çıkıyor.

Trump’ın yapmış olduğu açıklamanın dikkat çeken bir başka yönü ise Türkiye’nin DEAŞ ile mücadelede tek başına kaalcağı yönünde ve bölgede DEAŞ’la savaşan bir kuvvet olan YPG/SDF kuvvetlerinin Esad tarafına geçmesi karşısında Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu gündeme geldiği anda özellikle Adana Mutabakatına vurgu yapan Rusya ve İran’ın tavırlarının ne olacağı ise halen merak konusu. Son çıkan haberlere göre Mevlüt Çavuşoğlu Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile telefon konuşması gerçekleştiriyor. 

Umur Gerenli/Habernediyor.com

Yorumlar (0)