Avrupalı aşırı sağcı siyasetçiler Rusya paradoksu yaşıyor

Putin ile yakın ilişkileri olan Avrupalı aşırı sağcı siyasiler, Ukrayna’ya karşı Rusya’nın başlattığı saldırıların sonrasında geçmişteki söylemlerini, yaşadıkları çelişkiyi ve Rus lider Putin ile vermiş oldukları görüntüleri unutturmaya çalışıyorlar.

GÜNDEM 14.03.2022, 17:59
Avrupalı aşırı sağcı siyasetçiler Rusya paradoksu yaşıyor

Bazıları Moskova’ya yaptığı sık seyahatleriyle, bazıları Kırım’ın yasa dışı ilhakından kaynaklı Rusya devletine uygulanan yaptırımların kaldırılması talebiyle, bazıları ise Rusya’dan kendi partisine kaynak tahsis ettiği iddiası ile gündeme gelen Avrupa’nın aşırı sağcı siyasileri, Rusya devletinin "Eski Kıta"da ki başka bir ülkeye saldırması ile birlikte derin bir paradoks yaşıyor.

İşte Avrupa’nın aşırı sağcı liderlerinin savaş başladıktan sonra değişen tutumları;

Fransa'da ilk destekçi: Le Pen

Fransa’da aşırı sağcı siyasilerden biri olan Marine Le Pen, Rus liderine desteğini açık şekilde dile getirmişti. Mart 2017 tarihinde Putin’le bir araya gelen Le Pen, Ukrayna’ya karşı olan görüşlerinin Rus devletiyle örtüştüğünü dile getirmişti. Le Pen’in Ulusal Birlik (RN) Partisi, 2015 yılında Rus bankasından 9 milyon avro kadar kredi almıştı.

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırmasının hemen ardından Le Pen’in 2017 yılında Rusya ziyareti sırasında Putin ile beraber çektiği fotoğrafların bulunduğu ve halihazırda dağıtımı yapılmamış binlerce broşürün imha edilmesi için talimat verdiği iddialar arasında.

Putin ile yakın olarak bilinen başka bir aşırı sağcı siyasetçi de cumhurbaşkanı adayı olan Eric Zemmour. RTL radyosundan 6 Mart’ta yapılan habere göre Zemmour, 2015 yılında Rusya devleti tarafından Putin’in düşüncelerini savunan siyasetçi diye belirlendi.

2017 yılında Cumhurbaşkanı seçimlerinde adaylığını koyan sağcı, eski Başbakan François Fillon da Rus devletiyle yakın ilişkileri olan ve Rusya’nın Ukrayna hakkında görüşlerini destekleyen isimler arasında bulunuyor. Fillon, seçimleri kaybetmesinin hemen ardından Rusya’ya ait bazı şirketlerin yönetim kurulu üyeliğine getirilmişti. Fillon, Ukrayna’ya karşı Rusya’nın savaş açmasının ardından karşılaştığı tepkiler üzerine bu şirketlerdeki görevlerinden aldığı kararla istifa etti.

İtalyan Salvini de geçmişi unutturma derdine düştü. Kendisi zamanında Putin tişörtü giymişti

İtalya’da Lig Partisinin lideri, aşırı sağcı siyasetçi Matteo Salvini de Putin’e olan hayranlığı ile biliniyor. Savaş öncesindeki döneme kadar Rusya’ya verdiği destekle dikkat çeken siyasetçi, İtalyan basınında yer alan haberlere göre 2014 ile 2018 yılları arasında Moskova’ya 9 kez ziyarette bulunmuştu. Salvini, Rus devletinin ve Putin’in İtalya’daki büyük destekçilerinden biri olarak nitelendiriliyor.

Salvini, Moskova’ya yaptığı ziyaretlerden birinde, üzerinde Putin’in resmi olan tişört ile Kızıl Meydan’da poz vermişti. Putin için ‘başarılı bir devlet başkanı’ diyen Salvini, 2014 yılında Kırımın ilhakından dolayı Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılması gerektiğini savunmuştu.

Salvini’nin lideri olduğu Lig Partisi ile Putin’in partisi arasındaki iletişiminde dikkatlerden kaçmaması gerekiyor. 2019 senesinde Milano Cumhuriyet Savcılığı, Lig Partisi hakkında soruşturma açmıştı. Soruşturmanın nedeni ise partinin, Rus yatırımcılarla gizli petrol anlaşması yapması ve bu nedenle yatırımcılardan 65 milyon avro aldıkları iddiası.

Salvini’ den ‘U dönüşü’

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırılarının ilk günlerinde olayı isim vermeden kınayan Salvini, Ukrayna’nın Roma Büyükelçiliği’ne bir dayanışma ziyareti yapmıştı. Salvini, 8 Mart tarihinde ise Polonya-Ukrayna sınırında yer alan Przemysl'i ziyaret etmişti. Przemysl Belediye Başkanı Wojciech Bakun, burada Salvini’ye zamanında giydiği ve üzerinde Putin’in fotoğrafı olan tişörtü vererek şunları söyledi: “Sizin arkadaşınız Putin yüzünden bu insanlar bugün burada. Bu yüzden ben sizi kabul etmiyorum ve size saygı duymuyorum.". Belediye başkanın bu sözleri dünya basınında büyük ses getirdi. İtalyan basınında ise Salvini’nin bu davranışı, "geçmişi unutturmak için adımlar" ve "U dönüşü" olarak yorumlandı.

Almanya'da Rusya yanlısı aşırı sağcı AfD

Almanya'da senelerdir Rusya yanlısı siyaset izleyen ve aşırı sağcı olan Almanya için Alternatif (AfD) Partisi, Rusya devletinin Ukrayna devletine saldırışınsan sonra savaşı kınamak konusunda çelişkili davranışlar sergiledi.

Parti yönetimi, Rusya hakkında dikkatli bir dil kullanmaya çalışırken, partinin bir başka bölümüyse Rusya'ya yönelik sert açıklamalardan çekinmiyor.

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 24 Şubat tarihinde açtığı savaşa dair AfD'nin eş başkanları olan Tino Chrupalla ve Alice Weidel, duyurdukları ortak açıklamada, Rusya devletinin çatışmaları durdurmasını, askerlerini Ukrayna topraklarından çekmesini talep etti ve "Rusya'nın yaptığı saldırı hiçbir şekilde haklı bulunamaz." açıklamasını yaptı.

Yapılan açıklamada, Rusya devletinden ortak diye söz ederek, "İki ülke arasında yaşanan anlaşmazlıkların müzakere masasında konuşularak çözülmesi gerek. Karşılıklı güven ortamının oluşturulması adına Rus ortaklara inandırıcı tekliflerde bulunulması gerekiyor." denildi.

Weidel, mecliste yaptığı konuşmada Rus yanlısı bir tavır takınarak krizde gerilimin düşürülmesi gerektiği için Ukrayna’nın tarafsız ülke olmasının önemli olduğunu belirterek, ülkenin AB ve NATO’ya üye olmamasını söyledi.

"Rusya bizim düşmanımız değil."

Daha önceki senelerde Rusya'da üst düzey temaslarda bulunan Chrupalla da Alman basınına yaptığı açıklama ile Almanya’nın bu savaşta tarafsız kalmasını istedi ve "Rusya bizim düşmanımız değil." yorumunda bulundu.

Aşırı sağcı partiler Hollanda'da Rusya'ya destek konusunda ikiye ayrıldı

Hollanda'daki aşırı sağcı olan Demokrasi Forumu Partisi (FvD) lideri Thierry Baudet, Rusya'ya yönelik verdiği açık deste ile dikkat çekti. Bir başka aşırı sağcı olan Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders de Rusya'ya olan desteğinden geri vazgeçmiş durumda.

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri saldırısını kınamayan Baudet, bu savaşın nedeni olarak Batılı devletleri işaret etti.

Baudet, Twitter'dan yaptığı paylaşımda "Batı, 1999 yılında Sırbistan topraklarında uyguladığı hukuksuz savaştan bugüne kadar haydut gibi davranıyor. ABD/ NATO/AB tansiyonu yükseltmekten bir an önce vazgeçmeli." dedi.

PVV lideri olan Wilders ise Batılı devletlerin Ukrayna devletinin NATO üyeliği isteğine karşı çıkmayarak bir hata yaptığını dile getirirken, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı açtığı savaşın bir bahanesinin olmayacağını belirtti.

Göçmen karşıtı olarak öne çıkan Wilders, Rusya hükümetinin Ukrayna müdahalesini "Ukrayna devletinin toprak bütünlüğüne yönelik açık ve kınanması gereken bir ihlal" olarak ifade ederken, Hollanda'da Ukraynalı göçmenlere geçici bir yer açılması için Müslüman, Suriyeli ve Afrikalı mültecilerin ülkeden geri gönderilmesi gerektiği tavsiyesinde bulundu.

Avusturyalı merkez sağ ve aşırı sağcı siyasilerin Rusya ile ilişkileri

Avrupa’nın doğu kapısı diye nitelendirilen Avusturya, devamlı tarafsızlık ilkesinden dolayı hem geçmiş zamanlarda hem de bugünlerde Rusya ile çok fazla alanda iyi ilişkiler yürütmekte.

Rusya ile iyi ilişkilerinden dolayı ülkede yakın zamanda iktidarın devrilmesine sebep olan skandalların yanında bir dönem de Avusturya siyasetinde etkileyici bir konuma sahip olan siyasilerin Putin ile yakın ilişkileri savaştan dolayı tekrar gündemde.

2017 yılında Avusturya’da iktidar olan aşırı sağcı Özgürlük Partisinin (FPÖ) o dönemdeki Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Heinz Christian Strache'nin sözde Rus iş adamı olan birinin yakınıyla devlet ihalelerini Rusya’ya verildiğinin yer aldığı görüntüler 2019 yılında ortaya çıkmıştı. Sonraki senelerde ise yolsuzluk suçlamasından dolayı siyasetten çekilmek zorunda kalan eski Başbakan Sebastian Kurz'un başında görev aldığı merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) ve FPÖ iktidarın sonunun gelmesine neden oldu.

Putin ile iyi ilişkileri olan başta Strache olmak üzere Özgürlük Partisinin mevcut Genel Başkanı Herbert Kickl de dahil bir çok aşırı sağcı siyasetçi, Ukrayna-Rusya savaşına dair mümkün olduğunca konuşmamaya çalışıyor. Aşırı sağcı siyasetçiler, ülkenin daima tarafsızlığını öne sürerek, üstü örtülü şekilde Rusya hükümetine mesaj veriyor.

Bunun haricinde Putin'le kurdukları samimi ilişkiler nedeni ile Rus enerji firmalarında çalışan biri eski başbakan diğeri ise eski dışişleri bakanı iki isim, yapılan eleştirilerin merkezinde yer alıyor.

Avusturya'da 2000-2005 tarihleri arasında başbakanlık yapan Wolfgang Schüssel'in Lukoil firmasının denetleme kurulunda yer alması tepkilere sebep oldu. Bu sert eleştiriler sonrasında Schüssel, görevinden istifa ettiğini açıkladı.

Eski Dışişleri Bakanı Karin Kneissl'ın 2018 yılında düğününe katılan Rus lider Putin'e yakınlığı sebebiyle Rus petrol firması Rosneft'in Denetim Kurulunda olması ve savaşa rağmen görevinden ayrılmaması, eski bakanı sadece Avusturya'da değil aynı zamanda Avrupa'da da eleştirilerin odağı haline getirdi.

Bu süreç içinde Putin'e yakın olan çok sayıda Rus iş insanının yaşadığı, yatırım yaptığı Avusturya'nın önemli enerji firmalarından ÖMV'nin Gazprom'la iş birliği, Rusya’dan yetkililerin katılımı ile her sene düzenli şekilde Viyana'da geçekleştirilen Avrupa Gaz Konferansı iki ülke arasında devam eden yakınlığı işaret eden dikkat çekici hususlar olarak ön plana çıkıyor.

Putin ile sık görüşen liderlerden biri Macaristan Başbakanı

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Vladimir Putin'in Avrupa Birliği (AB) ülke liderleri arasında yer alan önemli destekçilerinden birisi olarak gündemde.

12 senedir Başbakanlık görevini yürüten Orban, bu süre içinde Putin’le 4'ü Budapeşte'de 7'si Moskova'da, olmak üzere 11 defa bir araya geldi. Bu ikilinin son görüşmesi de Ukrayna-Rusya savaşından birkaç hafta önce, 1 Şubat 2022 tarihinde Moskova'da gerçekleşti.

AB'yi birçok konuda sert bir dille eleştiren Orban, Rusya devletine yaptırım uygulanması başta olmak üzere hiçbir stratejik konuda veto hakkını kullanmadı fakat sürekli Rusya'ya uygulanan yaptırımların hafifletilmesi gerektiğini veya bu yaptırımların kaldırılması gerektiğini talep etti.

Bununla birlikte 24 Şubat tarihinde başlayan Rusya’nın Ukrayna yönelik saldırılarında Orban, müttefikleri ile beraber hareket edeceklerine dikkat çekerek, " NATO ve Avrupa Birliği müttefiklerimiz ile birlikte Rusya devletinin askeri müdahalesini kınıyoruz." şeklinde konuştu.

Rusya'nın Macaristan devleti üzerinde etkisinin artması sebebiyle Macar hükümetinin dış politikası çok kez protesto edilmişti.

Yorumlar (0)