Ankara İdlib'e operasyona hazırlanıyor!

İdlib'e yönelik bu Pazar gerçekleşmesi beklenen operasyonların Heyet Tahrir el-Şam'a yönelik olduğu ifade ediliyor.

GÜNDEM 23.09.2019, 17:57 24.09.2019, 15:31
Ankara İdlib'e operasyona hazırlanıyor!

Ankara ilk kez bu Pazar Suriye’deki aşırı köktenci grup Hayat Tahrir el-Şam’a yönelik Zeytin Dalı’nın devamı niteliğindeki askeri operasyonlara başlayacağını duyurdu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından birinin yaptığı açıklamaya göre Türkiye çökmenin eşiğindeki El-Nusra bağlantılı El Kaide uzantısı örgüte yönelik askerî operasyona hazırlanıyor.

Danışman, İdlib’de Heyet Tahrir El Şam varlığının Rusya ve Suriye Rejiminin İdlib’e yönelik müdahalelerine zemin sağladığını ifade etti.

Geçtiğimiz hafta Astana Zirvesi kapsamında Ankara’da yürütülen Türkiye, İran ve Rusya liderlerinin yaptığı görüşmede Suriye krizi görüşülmüş, Fırat’ın Doğusundaki terörist odaklara yönelik mücadeleyle ilgili mutabakata varılmıştı.

Askerî kaynaklar Ankara’nın Heyet Tahrir El Şam’ı daha önce örgütü tasfiyeye ikna etmeye çalıştığına ve içerden yıkmanın yollarını aradığına yönelik ifadeler kullandı. Bu yöntemin işe yaramamasının ardından askerî seçenek Rusya’nın da desteğiyle beraber Türkiye’nin tıpkı Afrin’de olduğu gibi bölgede tam kontrolü sağlaması için uygulamaya kondu.

Kaynakların ifadesine göre Ankara İdlib’den geçen M4 ve M5 karayollarını kontrol etmek istiyor. Bu otoyollar rejimin kontrolündeki şehirler Halep ve Hama’yı ve Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’yi birbirine bağlaması anlamında bölgede stratejik olarak önemli addediliyor.

Türkiye hâlihazırda tampon bölge oluşturulması kapsamındaki anlaşma uyarınca İdlib’de 12 gözlem noktasını kontrol ediyor.

Nisan ayında Rusya destekli Suriye rejimi de Heyet Tahrir el-Şam liderliğindeki muhalif ve terörist odaklara yönelik operasyonlar düzenlemişti. 

Uzmanlar göre Ankara’nın şu anki tutumu Heyet Tahrir el-Şam’a çok fazla seçenek bırakmıyor. Örgütün seçenekleri kendi kendini tasfiye etmek ya da Rusya ve ABD destekli Türk askeri operasyonlarıyla baş etmek arasında gidip geliyor. Uzmanların beklentileri Heyet Tahrir el-Şam’ın saldırılara yanıt veremeyeceği yönünde şekilleniyor. Bunun yanında Heyet Tahrir el-Şam’ın bir miktar taviz vermek zorunda kalması hâlinde Ankara’nın Rusya’ya karşı pozisyonunu güçlendirebileceği iddia ediliyor. Bu durumun esasında bölgenin geleceği açısından Sochi Anlaşmasının önemini ortaya döken bir niteliği olduğu belirtiliyor.

Sochi mutabakatı

Moskova, Ankara ve Tahran arasında 2017’de varılan Sochi mutabakatı çerçevesinde, Türkiye’nin İdlib’de HTŞ’nin etkinliklerini denetlemek ve çatışmasızlık tesis etmekle görevli 12 askerî gözlem noktası bulunuyor. 

Bunun yanında Türkiye, İdlib’de doğrudan askerî güç kullanmayı gerektirecek belli sorumlulukları almıştı. İdlib çevresinde 15-20 kilometre derinliğinde bir silahtan arındırılmış bölge kurularak radikal terörist grupların 15 Ekim’e kadar bu bölgeden çıkarılması, bölgedeki milislere ait ağır silahların 10 Ekim’e dek silahtan arındırılmış bölgeden temizlenmesi, yukarıda da bahsi geçen M4 ve M5 karayollarının yılsonuna kadar güvenliğe kavuşturulması ve trafiğe açılması Türkiye’nin sağlaması gereken şartlar arasındaydı. Uzmanlara göre Soçi anlaşmasıyla askerî bakımdan da tıpkı İran ve Hizbullah gibi Suriye’nin terörle mücadele ortağı hâline gelmiş oldu.

Heyet Tahrir el-Şam

Örgüt, El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’nden bir örgüt. Esad’ı devirmek için El Kaide’nin merkez komutanlığı ve DEAŞ tarafından 2012’de kuruldu.

El Nusra’nın 2013’te ikiye bölünmesinin ardından DEAŞ lideri Ebu Bekir Bağdadi, El Nusra ve DEAŞ’ı kendi komutası altında bir araya getirmeye çabaladı. Fakat El Nusra bunu reddederek grubunun El Kaide’ye bağlı olduğunu duyurdu.
Başlangıçta güven tesis edebilmek için muhalif gruplar arasında karışan El Nusra, bir süre sonra daha da aşırılaşarak diğer grupları dışarıda bırakacak düzeyde bir kontrolü ele geçirdi.

2017 yılının Ocak ayında hükümete muhalif Sünni silahlı gruplardan müteşekkil koalisyon, Heyet Tahrir el-Şam adını aldı. El Kaide’yle bağlarını koparmış olduğunu iddia eden örgüt El Nusra tarafından yönetiliyordu.

Türkiye ve Heyet Tahrir El-Şam 

Türkiye ile Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) arasındaki ilişkiler, bölgedeki gelişmeler ve Suriye'de savaş alanındaki ve HTŞ'nin tutumundaki değişikliklere bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Öte yandan da hem Türkiye, hem ABD ve bölgedeki müttefikleri hem de Rusya ilişkilerine bağlı olarak da seyrediyor.

HTŞ ve Türkiye arasındaki ilişkilerin ilk başlardaki düşmanlık ilişkilerinden zamanla belli değişimler göstererek devam ettiği biliniyor. HTŞ, Türk devriyelerinin kontrolü altındaki bölgelere girmesine izin vererek daha önce varlığını onaylamadığını ifade etmesine rağmen, Suriye'nin kuzeyindeki Türk gözlem noktalarını korumuştu.

Bölgedeki iki aktör arasındaki göreli ittifakın çıkarların çatışması ve ortaklaşmasına bağlı olarak bu aşamaya geldiği biliniyor. Chatham House’tan Sultan Kanj’ın analizine göre Türkiye, HTŞ' ye, Ankara ve Moskova arasındaki müzakerelerde Suriye rejimine ve Rusya'ya baskı uygulamak için bir araç olarak ilgi duyuyordu. Öte yandan Türkiye'ye sızmaya çalışan DEAŞ'ın gizli hücrelerini araştırması "Ankara’nın ulusal çıkarlarına hizmet ediyor" şeklinde yorumlanıyordu. 

Türkiye ile yakınlaşmayı devrime ve Suriye cihad hareketine öldürücü bir hamle olarak gören bir HTŞ kanadının varlığından söz ediliyordu. Bu hizip, Rusya ve Türkiye'yi Suriye'deki durumla ilgili olarak az çok anlaşmış kabul ederek temkinli yaklaşıyordu. DEAŞ’ın yenildiği Suriye’de daha pragmatik yöntemler izleyerek bir denge siyaseti güden HTŞ’nin politikalarına dair Ortadoğu Enstitüsü’nün deneyimli isimlerinden Charles Lister ise “HTŞ için her şey karmaşık bir dengeyi sürdürme çabası; yerel nüfusla ilişkilerde denge, rakip muhalif gruplarla denge, El Kaide’ye sadık kalanlarla denge, Türkiye’yle ve Rusya’yla denge... HTŞ, yerel sivil nüfusla köprüleri yakmayı göze alamaz. Keza aynı şekilde, bir yanda sivillerin olduğu herhangi bir tarafa karşı zayıflık ya da zafiyet de gösteremez. Sınırlarından ötesindeki düşmanların saldırılarını engellerken, diğer taraftan aynı anda hem savunucu hem de yönetici olmak zorunda gibi görünüyor.” şeklinde yorumluyordu.

Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi adlı düşünce kuruluşundan Nicholas Heras konuyla ilgili yorumunda “Heyet Tahrir Şam, Selefi Sünni İslam'ın katı bir yorumuna dayanan devlet inşa etmede DEAŞ’la aynı nihai hedefi paylaşıyor fakat onlardan daha kurnaz bir yol izliyor... İdlib içlerine kök salan HTŞ’yi bitirecek tek yol, grubu vilayetten söküp çıkarmaktan geçiyor. Bu yöntem de çok sayıda insanın ölmesine ve yerlerinden edilmesine yol açacak.” diye devam ediyordu.

Ve İdlib

İdlib vilayeti Suriye’nin kuzeybatısında bulunan kuzeydoğudan Halep, güneyden Hama, batıdan da Lazkiye vilayetleriyle sınırı olan kuzeyinde ise Suriye-Türkiye sınırı bulunan bir vilayet olarak nitelendirilebilir.

İç savaşa dek İdlib’de yaklaşık 1.5 milyon insan yaşadığı biliniyor. Vilayetin idari merkezi olan ve aynı ismi taşıyan şehrin nüfusu ise yaklaşık 165 bin dolaylarında seyrediyordu. Bütün Suriye’de olduğu gibi İdlib vilayetinde de etnik anlamda çok renkli bir nüfus bulunuyordu. Sünni Araplardan başka Suriye Türkmenleri, Hıristiyan Araplar ve Kürtler de nüfusun önemli parçaları olarak yer alıyordu. 

Önceden etnik ve dini gruplar arasında çelişkiler olduğu bilinse de iç savaşa dek bunların sıcak çatışma haline dönüşmediği biliniyordu. İç savaşla beraber yan yana yaşayan bu gruplar farklı aktörlerin politikaları etkisiyle savaşmaya ve çatışmaya hazır bir niteliğe büründü.

Türkiye sınırına yakınlığı ve Türkmen nüfusunun varlığı, Ankara’nın İdlib’e yönelik ilgisinde belirleyici rol oynuyor. Türkiye’de, terör örgütü PKK ile yakın ilişki içinde bulunan grupların güçlenmesini ulusal güvenliği için tehdit olarak algılıyor. Bu nedenle Türkiye hükümeti, Suriye’deki askerî operasyonunu, öncelikle, iç siyasetindeki ayrılıkçı eğilimlerin yayılmasıyla mücadelenin de bir parçası olarak görüyor.

Yorumlar (0)