AB kararlarına tepki: Zamanlama manidar!

Dışişleri Bakanlığı, AB Dış İlişkiler Konseyi'nin aldığı kararların Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürme kararlılığını hiçbir şekilde etkilemeyeceğini duyurdu. Bakanlık, bu kararların, 15 Temmuz hain darbe girişiminin üçüncü yıl dönümü gibi Türk halkı için çok önemli bir günde alınmış olmasının manidar olduğunu da bildirdi.

GÜNDEM 16.07.2019, 08:36 16.07.2019, 08:38
AB kararlarına tepki: Zamanlama manidar!

Dün Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının katılımıyla Brüksel'de Dış İlişkiler Konseyi Toplantısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, bu toplantıda alınan kararlara ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu.

Açıklamada, "AB Dış İlişkiler Konseyinin dün yaptığı toplantıda aldığı kararlar, ülkemizin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürme yönündeki kararlılığını hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Bu kararlarda, Kıbrıs Adası'nın doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip Kıbrıs Türklerinden hiç bahsedilmemesi ve Kıbrıs Türkleri yokmuş gibi hareket edilmesi, AB'nin Kıbrıs konusunda ne kadar ön yargılı ve taraflı olduğunu göstermektedir." ifadelerine yer verildi. 

Alınan kararların, Rum/Yunan ikilisinin, AB üyeliklerini kendi maksimalist pozisyonları doğrultusunda suistimal ettiklerine ve diğer AB ülkelerinin de buna alet olduklarına" dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

"Geçmişte de defaaten vurguladığımız üzere, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerimizin, kendi kıta sahanlığımızdaki haklarımızın korunması ve Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin, Ada'nın hidrokarbon kaynakları üzerindeki eşit haklarının korunması olmak üzere iki boyutu vardır. İlk boyutta, Türkiye'nin Kıbrıs meselesi çözülmeden GKRY ile deniz yetki alanlarını sınırlandırmak için görüşmelere başlaması söz konusu değildir. Zira Kıbrıs Cumhuriyeti, 1963'ten beri Kıbrıs Türklerini temsil etmediği için, bizim ve Kıbrıs Türklerinin gözünde gerçek bir devlet değildir."

"Kıbrıs meselesinin çözümsüz kalmasının sebebi Rumlar"

Açıklamada, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların siyasi eşitliği üzerine kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, 1963'te sona erdiği anımsatılarak, "Kıbrıs meselesinin bugüne kadar çözümsüz kalmasının sebebi de Kıbrıslı Rumların 1963'ten bu yana Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini kabul etmemesidir." değerlendirmesi yapıldı.

Kıbrıs Rum Yönetimi'nin muhatabının Türkiye değil, KKTC olduğu vurgulanan açıklamada, "AB'nin bu gerçekleri kabul etmeden, Kıbrıs Türklerini azınlık olarak değil, Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olarak görmeden, Kıbrıs meselesini anlaması ve yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir." ifadesi kullanıldı.

"AB'nin Türkiye aleyhinde kararlar alması yapıcı olmayan bir hareket tarzı"

Açıklamada, şu ifadelere de yer verildi:

"İkinci boyutta bir çözüm bulunması ise ancak Kıbrıs Türklerinin haklarının garanti altına alınması ile mümkün olabilir. Bu bağlamda, Kıbrıs Türklerinin, 13 Temmuz'da yaptığı ve ülkemizin de tam destek verdiği kapsamlı iş birliği önerisi çözüm için önemli bir fırsat teşkil etmektedir. AB'nin bu fırsatı değerlendirmek ve hidrokarbon kaynakları konusunda Ada'daki iki tarafı bir araya gelmeye teşvik etmek yerine, Türkiye aleyhinde kararlar almaya yönelmesi etkisiz, gerçeklikten kopuk ve yapıcı olmayan bir hareket tarzıdır."

Türkiye'nin, hem kendi haklarını, hem de Kıbrıslı Türklerin haklarını bundan önce olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla korumayı sürdüreceğine dikkat çekilen açıklamada, Türkiye'nin bu yöndeki faaliyetlerini daha da artıracağı belirtildi. 

"Kararların Türk halkı için önemli bir günde alınmış olması manidar"

Açıklamada, "Bu hususta, Kıbrıs Türklerine verdiği sözleri 26 Nisan 2004'ten beri tutmayan AB’nin bize söyleyeceği bir sözü de yoktur. Bu kararların, 15 Temmuz hain darbe girişiminin üçüncü yıl dönümü gibi Türk halkı için çok önemli bir günde alınmış olması da manidardır." değerlendirmesi yapıldı. 

AB'nin Doğu Akdeniz kararları

AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının katılımıyla Brüksel'de Dış İlişkiler Konseyi Toplantısı düzenlenmiş, toplantıda sonuç bildirgesi yayımlanmıştı. 

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetlerinin yasa dışı olduğu ileri sürülen bildirgede, AB'nin bu duruma yönelik çeşitli kararlar aldığı ifade edilmişti. 

Yorumlar (0)