1 Mayıs: "Cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım"

1 Mayıs İşçi Bayramı, diğer adıyla "Emek ve Dayanışma Günü" her sene dünya genelinde kutlanıyor. Bugün, 1800'lü yıllarda karın tokluğuna günde 14-15 saat çalışan işçilerin hak arama mücadelesiyle başlayan ve özür dilemesi durumunda idamdan kurtulacağı sözü verilen bir işçinin "Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım." sözleriyle hafızalara kazınan bir sürece dayanıyor. 

GÜNDEM 01.05.2020, 07:00 30.04.2020, 23:23
1 Mayıs: "Cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım"

1 Mayıs İşçi Bayramı, dünya genelinde işçi ve emekçiler tarafından haksızlıklarla mücadele etmek için kutlanıyor. Peki, Türkiye'de ilk defa 1923 yılında resmî olarak kutlanan bayram nasıl ortaya çıktı?

18'inci yüzyılın sonlarında İngiltere'de başlayan, daha sonra Kuzey Avrupa ile Kuzey Amerika'ya yayılan Sanayi Devrimi ile şehirlerde fabrikalar açıldı ve kırsal bölgelerden şehirlere büyük bir göç yaşandı. Bunun sonucunda şehirlerin nüfusu hızlı bir artış gösterirken, kırsal bölgeler terk edilmeye başlandı. İşçi sayısının artması nedeniyle çalışma koşulları oldukça kötü bir hal almaya başladı.

Fabrikalar harıl harıl işlerken, işçiler günde 14-15 saat aralıksız çalıştırılıyordu. Karın tokluğuna çalıştırılan işçiler, adeta "köle" gibi görülüyordu. Sadece yetişkinlere değil, çocuklara zorlu görevler veriliyordu. İşçiler, örgütlenme, grev ve iş yeri güvenliği gibi en temel haklarından bile yoksundu. Artık harekete geçmeleri gerekiyordu. Birilerinin bu düzene dur demesi şarttı. 

İlk adım Avustralya'dan...

Avustralya'nın Melbourne şehrinde 1856 yılında taş ve inşaat işçileri, günde 8 saat çalışabilmek için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş gerçekleştirdi. Kitlesel bir grev düzenleyen işçiler, seslerini ilk kez duyurabildi. Artık kendi gücünün farkına varan işçi sınıfı, kararlı olduğunu göstermek için mücadeleyi sürdürdü. Patronlar ise işçilerin uyanışını durdurmak için yöntemler aramaya başladı. 

İşçilerin uyanışı ABD'ye sıçradı

Avustralya'da başlayan uyanış, Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) de sıçradı. 

Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu liderliğinde 1 Mayıs 1886 tarihinde işçiler, "günde 12 saat, haftada 6 gün" olan çalışma sistemine karşı günde 8 saatlik çalışma isteğiyle iş bıraktılar. Chicago kentinde düzenlenen gösterilere yarım milyon işçi katılım gösterdi. 

Siyahiler ve beyazlar el ele...

Kentucky eyaletinin Luizvil kentinde ise 6 binden fazla siyahi ve beyaz işçi, beraber yürüyüş düzenledi. O dönemde Luizvil kentinde bulunan parklar, siyahilere kapalıydı. İşçiler, sokaklarda birlikte yürümelerinin ardından Ulusal Park'a girdi. Gazeteler, her eyalet ve kentte siyahi ve beyaz işçilerin beraber düzenlediği gösterilere ilişkin, "Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu." değerlendirmesinde bulundu. 

İşverenler sokak çeteleri ile anlaştı

Adeta tarih yazılıyordu... İlk defa işçi sınıfı, kararlı ve örgütlü şekilde tepkisini gösteriyordu. İşçiler, üretimden aldıkları gücü kullanırken, işverenler ne yapacaklarını şaşırdı. İşçilerin direnişini kırmak üzere harekete geçen işverenler, sokak çeteleri ile anlaşma sağladı. Çeteler, hem işçilere saldırdılar hem de greve engel olmaya çalıştılar. 

İşçiler ile sokak çeteleri arasında çıkan kavga esnasında polis tarafından işçilerin üzerine ateş açıldı. Bunun sonucunda 4 işçi hayatını kaybetti. 

8 işçiye idam cezası

İşverenler, işçilerin mücadelesini bir türlü hazmedemedi. Bu nedenle işten çıkarmalar ve işçiler üzerindeki baskı giderek artmaya başladı. 1 Mayıs 1886'da yaşanan olaylar nedeniyle 8 işçi, idam cezasına çarptırıldı. 

Albert Persons, George Engel, Adolph Fischer ve August Spies, 8 saatlik iş günü mücadelesine önderlik ettikleri gerekçesiyle idam edildi. Persons, özür dileme koşuluyla affedileceğinin belirtilmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında hafızalara kazınacak sözünü söyledi:

"Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."

"Miras olarak tamamlanacak bir görev bırakıyorum"

İdam sehpasına gitmeden önce Personsi çocuklarına yazdığı mektupta, şu ifadeleri kullandı:

"Bu kelimeleri yazarken adlarınızın üstüne gözyaşlarım damlıyor. Bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız.

Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi... Benim hayatım ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz. Babanız, özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır.

Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum. Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız. Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun. 

Çocuklarım, değerli varlıklarım; bu mektubu yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocukları için ölen birçok kişinin ölüm yıldönümlerinde de okumanızı istiyorum. Yavrularım, elveda..."

1 Mayıs ortak bayram ilan edildi

İşçi önderleri için düzenlenen cenaze törenine yüz binlerce kişi katılım gösterdi. ABD'de gerçekleşen bu olayların ardından uluslararası işçi örgütleri de harekete geçti. 

İkinci Enternasyonal, 1889 yılında Paris'te kongre düzenledi. Söz konusu kongrede, işçilerin dayanışmaları amacıyla senede bir günün ortak bayram ilan edilmesine yönelik karar alındı. 

ABD'li işçi temsilcileri, idam edilen arkadaşlarının anısını yaşatmak üzere 1 Mayıs gününü tavsiye ettiler. Bu tavsiye kabul edildi. Böylece 1 Mayıs günü, 1890'dan başlamak üzere her sene işçilerin "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 

Türkler ilk olarak ne zaman kutladı?

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk 1 Mayıs, 1905 senesinde İzmir'de kutlandı. İzmir'in Basmane semtinde gerçekleşen kutlamalara Türklerin yanında Rum, Ermeni, Makedon ve Bulgar işçiler de katıldı. 

İşçi örgütlenmelerinin yaygın olduğu Selanik'te 1 Mayıs 1911'de liman, tütün ve pamuk işçileri tarafından gösteriler düzenlendi. Söz konusu gösterilere 14′ten fazla sendika ile bu sendikalara bağlı Bulgar, Yahudi, Türk ve Yunan işçiler katılım gösterdi. Yük arabası sürücüleri, liman ve yükleme-boşaltma işçileri ile mavnacılar o gün iş bıraktı.

İstanbul'da ilk kutlama 1912 yılında düzenlenirken, Ankara'da ise Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri kapsamında 1922 yılında kutlamalar yapıldı. 

1 Mayıs 1923 tarihinde ilk defa "resmi" anlamda işçi bayramı kutlamaları gerçekleştirildi. Fakat 1924 yılında "kitlesel" 1 Mayıs kutlamalarına yasak getirildi. 1925'te çıkarılan "Takrir-i Sükûn" yasası ile söz konusu kutlamalar, 1935'e kadar yasaklandı. Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından 27 Mayıs 1935 tarihli "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun" ile 1 Mayıs günü "Bahar ve Çiçek Bayramı" olarak ilan edildi ve ücretsiz tatil günü olmasına karar verildi. 

Türkiye'de ilk açık 1 Mayıs kutlaması, 1975'te İstanbul Tepebaşı'nda bir gazinoda gerçekleştirildi. 1976 yılında da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından Taksim Meydanı'nda 200 bin kişinin katıldığı bir kutlama düzenlendi.

Kanlı 1 Mayıs'a giden süreçte neler yaşandı?

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 1977 yılında daha kitlesel bir kutlama düzenlemek üzere hazırlıklara başladı. Kutlamanın tertip komitesi, İstanbul Emniyeti ile İstanbul Valiliği ile görüşmeler gerçekleştirdi. Yapılan görümler sonucu iç güvenliği Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK), dışarıdan gelecek güvenlik problemlerini de emniyet güçlerinin çözmesi hususunda anlaşma sağladılar. Ulaşım bakımından rahat ve merkezi olması dolayısıyla Taksim Meydanı'nın kutlama yeri olmasına karar verdiler.

Fakat 1 Mayıs kutlamalarına Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) politikalarını eleştiren bazı Maoist sol gruplar da katılmak istediklerini bildirdi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), olay çıkarma ihtimali ve kendi disiplinlerini bozacağını öngördüğü bu grupları kutlama alanına almak istemedi ancak ilerleyen süreçte kabul etmek durumunda kaldı. 

"İnşallah aldanırız, ama kanlar akacak"

1 Mayıs 1977 öncesinde gazetelerin bazıları, o gün olayların çıkacağına ve insanların ölebileceğine ilişkin köşe yazıları yayınladılar. 

Tercüman Gazetesi'nden Ahmet Kabaklı, kutlamalara ilişkin, "Yarın 1 Mayıs. DİSK, TİP ve CHP militanları, yarın İstanbul, Ankara ve bütün yurdu kana bulaması mümkün kışkırtma ve tecavüz hareketlerine girişebileceklerdir. Polisle vuruşmalar muhtemeldir, cinayetler işlenebilir, mallara canlara kıyabilirler. Taktik icabı, kendi aralarında dövüşebilirler, saf vatandaşlar bu arada ölebilir." ifadelerini kullandı. 

Gazeteci Rauf Tamer, 1 Mayıs 1997 tarihinde yayınladığı yazısında, "Arabalar tahrip edilecek. Camlar kırılacak. İnşallah aldanırız, ama kanlar akacak." gibi tahminlerde bulundu.

Kalabalığın üzerine ateş açıldı 

1 Mayıs 1977 tarihinde İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere farklı illerden İstanbul'a gelenler ile beraber yaklaşık 500 bin kişi, Taksim Meydanı'nda düzenlenen kutlamalara katıldı. Katılımın çok fazla olması nedeniyle kortejlerin alana giriş yapması uzun sürdü ve konuşmalar da uzadı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kemal Türkler, saat 19.00 sıralarında konuşmasının sonuna geldiğinde civardan silah sesleri duyuldu. 

Sular İdaresi binasının üstünden ve meydanda bulunan otelin farklı katlarından açılan ateş neticesinden insanlar paniğe kapılarak alandan uzaklaşmaya çalıştı. Kısa süre içerisinde InterContinental Oteli'nin üst katlarından da ateş açılmaya başlandı.

Ezilenler, boğulanlar, silahla vurulanlar...

İnsanlar canlarını kurtarmaya çalışırken, polis de panzerler ve ses bombaları ile kalabalığa müdahalede bulunmaya başladı. Topluluğun bir kısmı, kaçmak için Kazancı Yokuşu'na doğru yöneldi fakat buradaki bir kamyonun yolu tıkması nedeniyle yığılmalar ve ezilmeler meydana geldi. 

5 kişi silahla vurulma, 28 kişi boğulma ve ezilme, 1 kişi de panzer altında kalma nedeniyle hayatını kaybetti. Toplam 34 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarda, yaklaşık 130 kişi de yaralandı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından yayınlanan listede, 36 kişinin yaşamını yitirdiği bildirildi.

Ateşi kimlerin açtığı bulunamadı

Kanlı 1 Mayıs'ın ardından 470 kişi gözaltına alındı ancak hiçbirinin olay ile bağlantısı kurulamadığı için serbest bırakıldılar.

Tertip komitesi, bazı sol gruplar ile sendikalardan 98 kişi hakkındaki yargılamalar, 14 sene devam etti. Söz konusu yargılamalar sonucu kimse ceza almadı.

Herhangi bir devlet yetkilisi veya emniyet mensubunun yargılanmadığı dava, zamanaşımına uğrayarak düştü. Bunun üzerine dava, AİHM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) taşındı.

Günümüze kadar ateşi kimlerin açtığı tam olarak tespit edilemedi ve olay aydınlığa kavuşturulamadı. 

Son olarak...

Milli Güvenlik Konseyi, 12 Eylül darbesinin ardından 1 Mayıs'ı resmî tatil günü olmaktan çıkardı.

1 Mayıs, 2019 yılında "Emek ve Dayanışma Günü" olarak resmî tatil ilan edildi. 

Yorumlar (0)