Küresel durgunluk tartışmaları: İsteksiz hükûmetler

Küresel durgunluk tartışmalarını irdelediğimiz yazı dizisinin son yazısı hükûmetlerin uyguladığı (ya da uygulamadığı) maliye politikaları üzerine olacak.

EKONOMİ 02.12.2019, 16:35 02.12.2019, 17:18
Küresel durgunluk tartışmaları: İsteksiz hükûmetler

Uluslararası Para Fonu (IMF), hükûmetleri bütçeleri gevşetmeye çağırıyor fakat şu sıralar görülen durumlara bakıldığında maliye politikasının genişlemeci değil daralmacı olacağı yönünde bir fikir birliği mevcut.

Amerikan yatırım bankası Morgan Stanley, büyük ekonomilerdeki faiz dışı mali açığın, gayri safi yurtiçi hasıladaki oranının geçen yıl yüzde 3,5 seviyesinden yüzde 2,4 seviyesine düşeceğini tahmin etse de, gelecek yıl sadece yüzde 3,6’ya yükseleceğini düşünüyor.

Bazı hükûmetler daha fazla para harcıyor, ancak Çin ve Almanya mali teşvik için yeterli alana sahip olmasına rağmen yeterince genişlemeci politika uygulamıyor. Japonya ise satış vergisini artırdı.

Almanya ve "siyah sıfır"

Almanya'nın ulusal bir takıntısı haline gelen dengeli bütçe kavramı, "schwarze Null" ya da "siyah sıfır" olarak karşımıza çıkıyor. Bu kavram Almanya'nın 2014 yılında planlanan "borç almama" mevzusuna dayanıyor. 

Öte yandan borç kelimesinin Almanca karşılığı olan "Schuld" aynı zamanda "suçluluk" duygusu anlamı da taşıyor. Bu yüzden Almanya ekonomisi için dengeli bütçe kavramı oldukça önemli.

Son dönemlerde Almanya'nın bir ekonomik durgunluğa girmesi tartışmaları ortaya çıkmışken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve IMF, mali teşviklerin yapılması gerektiğini belirtmişti. Ancak Alman hükûmeti bu konuda çekimser davranıyor.

Mali teşviklerin yapılmaması ve sıfırda olmak sadece ekonomik durgunluğu elimine etmeyebilir, aynı zamanda inovasyonu  ve start-up şirketlerin çoğalmasını da engelleyebilir.

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin bu teşvikleri yapmaması sadece kendi ekonomisini değil aynı zamanda çevresindeki ekonomileri de olumsuz yönde etkiliyor. İhracat odaklı bir ekonomiye sahip olan Almanya, gelirini ihraç ettiği mallar üzerinden gerçekleştiriyor. Fakat kalan ekstra sermayenin tekrar değer yatırım amaçlı değerlendirilememesi düşük ücretlere sebebiyet veriyor. Bu durum ise fazlanın sürekli yüksek bir seviyede olmasına ve böylelikle diğer AB ülkelerine bir maliyet getirmesine yol açıyor.

Japonya'daki vergi artışları

Yılın başında Japonya tüketim vergilerini yüzde 8'den yüzde 10'a yükseltti. Bu vergi artışıyla birlikte Japonya'daki hükûmet geliri artış gösterirken, tüketim oranları düşüş yaşadı. Fakat vergi artışlarının sosyal harcamalar, özellikle de okul-öncesi eğitim için yapıldığı biliniyor.

Öte yandan, okul-öncesi eğitim için alınan bu vergiler aynı zamanda hükûmetin yüksek kamu borcu için de alındı. Fakat devam eden ticaret savaşları ve dünyadaki kötümser ekonomik durumun bu vergilerin yanlış bir zamanda alındığına işaret ediyor.

Ticaret savaşları Japonya'daki iş güvenini düşürdü ve belirsizlikler ülke ekonomisini kötü etkiliyor. Mali teşviklerin olmaması durumunda, ekonominin canlanması uzun bir zaman alabilir.

Dünyadaki gelişmiş ekonomilerin gereğinden fazla önlem aldığını söylemek mümkün görünüyor. Merkez bankalarının sıfır ya da negatif politika faizleri ile birleşince, ortaya çok da iyimser bir tablo çıkmıyor.

Halihazırda devam eden ve bir sonuca bağlanmayan Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki ticaret savaşı, düşen büyüme oranları, daralan sanayi, Brexit, politik belirsizlikler, yavaş merkez bankaları, sürekli düşen faiz oranları ve dahası. Hepsi şu anki durgunluğu besleyen faktörler ve acil bir çözüm üretilmez ise 2008-2009 krizinden daha uzun sürebilecek bir durgunluğa ulaşmamız oldukça olası.

Yazı dizimizin diğer yazılarına bakmak için ilişkili haberlerimize bakabilirsiniz.

Habernediyor.com / İrem Çorum

Yorumlar (0)