Kapitalizmin bir türlü çöz(e)mediği sorun: yoksulluk

Ekonomideki en önemli soru, aynı zamanda en zor olanıdır: Niçin bazı ülkeler zenginleşirken bazı ülkeler yoksul kalıyor ya da yoksullaşıyor?

EKONOMİ 25.10.2019, 14:53
Kapitalizmin bir türlü çöz(e)mediği sorun: yoksulluk

2015 yılında, dünya nüfusunun yüzde 10'u günde 1.90 dolardan az parayla yaşadı. 700 milyondan fazla insan aşırı yoksulluk içinde kalıyor ve bu rakam dünyanın her yerinde gün geçtikçe artıyor, özellikle de Sahraaltı Afrika'da. 

Kalkınmadaki açıklıkları anlama konusundaki katkılarından ve bu açıklıkları iyileştirme çabalarından dolayı, Abhijit Banerjee, Esther Duflo ve Michael Kremer, bu yılki Nobel ekonomi ödülünü kazandı. Her üçü de Amerikalı. Banerjee ve Duflo birbirleriyle evli. Duflo, Nobel Ekonomi ödülünü alan ikinci kadın. Aynı zamanda da en genç Nobel ödülü sahibi.

Otuz yıl önce, ekonomistler çoğunlukla büyük resme baktılar ve kırsal ve tarımsaldan, kent ve sanayiye kadar büyük ölçekli yapısal dönüşümleri incelediler. Makroiktisatçılar, beşeri sermaye gibi değişkenler etrafında büyüme teorileri oluşturdular, daha sonra ilişkileri ölçmeye çalışmak için ülkeler arası büyüme regresyonları yürüttüler; örneğin, eğitim alınan sene sayısı ile kişi başına düşen gayri safi milli hasıla (GSYİH) arasındaki ilişki. Ancak veriler kıt ya da zayıftı ve ilgili olabilme potansiyeli taşıyan diğer faktörlerin çok büyük bir kısmı neyin neden olduğuna emin olmayı zorlaştırıyordu.

"Randomize çalışmalar" ile gelen yenilik

1990'ların ortalarında, Harvard Üniversitesindeki Kremer, farklı bir şey denedi. Pek çok bilim insanıyla ortak çalışmalar yaparak, yoksulluğu, çoğunlukla kimyacılar ve biyologlarla ilişkilendirilen yöntemlerle incelemeye başladı: randomize çalışmalar. Beşeri sermaye -sağlık, eğitim, beceri ve benzeri- kalkınma için gerekliyse, ekonomistlerin, bu değişkenlerin nereden geldiklerini anladığından emin olmaları gerekir. Bu fikirden yola çıkan Kremer saha çalışmaları yapmaya başladı ve Kenya'daki okullarda bir saha çalışması yürüttü. Okulları rastgele gruplara ayırdı. Bazı okullara politik müdahelede bulunulurken, bazı okullara bulunulmadı. Diğer şeylerin yanı sıra, öğretmenler için ek ders kitapları temininin ve finansal teşviklerin, öğrencilerin ilerlemesi üzerinde etkisinin olup olmadığını test etti.

Bu tür bir deney, “en zor soru”nun küçük bir bölümüne biraz ışık tuttu. Eğitim kaynakları, örneğin ders kitaplarının, öğrenme üzerinde etkisinin az olduğu ortaya çıktı. Öğrencileri daha sağlıklı yapmak, derse katılımlarının artması yönünde yardımcı oldu, ancak bu kesinlikle daha fazla öğrendikleri anlamına gelmedi. Deneylerin daha büyük bir önemi vardı: Bu deneyler, iktisat disiplinine, randomize çalışmaların bu alanda işe yarayabileceğini öğretti.

Banerjee ve Duflo da Kremer'le çalışmaya başlıyor

Banerjee ve Duflo, Kremer'in sağlık, girişimcililk ve eğitim çalışmalarının üzerine bir vakıf inşa etti. Hindistan'da, ek öğretim kaynaklarına odaklanan öğrencilerin, hem geride kaldıklarını, hem de büyük paralar harcadıklarını buldular. Yoksullara verilen mikrokredilerin, iddia edildiği gibi büyük bir dönüştürücü rolü olmadığını, bu mikrokredilerin ancak iddialı girişimcilere yardımcı olabileceğini gösterdiler. Üç bilim insanı, öğretmenler ve hemşireler arasında devamsızlık, aşılama programları, kamu altyapısının yönetimi ve gübre gibi verimlilik artırıcı teknolojilerin kullanımı üzerinde çalıştı. Sayılamayacak kadar çok saatlerini, yoksulların günlük mücadelelerini gözlemleyerek ve öğrenerek harcadılar.

Nasıl çalıştılar?

Büyük soruları küçük sorulara ayırdılar ve her biri dikkatle tasarlanmış deneylerle uğraştılar ve böylece bazı zor epistemolojik sorunların üstesinden geldiler. Ülkeler arası regresyon kullanan ekonomistler, ekstra okullaşmanın büyümeyi artırıp artırmadığını ya da sadece bunun büyümeden bağımsız yanında hareket edip etmediğini kolayca söyleyemiyordu. Buna karşın, saha deneyleri sadece daha iyi öğretim ve daha iyi öğrenme arasındaki bağlantıyı değil, bağlantının nasıl çalıştığını da gösterebilir.

“Dışsal geçerlilik” sorunu devam etti: ölçülen bir ilişkinin de  araştırma kapsamı dışında kalabildiği gözlemlendi. İnsanlar karmaşık ve dünya sürekli değişiyor; bu nedenle iki değişken arasındaki ilişkinin devam edeceğinden emin olmak zordur. Araştırmacılar ayrıca test edilen grupların daha geniş bir popülasyondan zarif bir şekilde farklı olabileceğinin ya da deneydeki bir şeyin katılımcıların davranışlarını etkileyebileceğinin farkında olmalıdır. Alan araştırmasında uzmanlaşırken, Banerjee ve Duflo, bu zorlukların nasıl üstesinden gelineceğini gösterdi. Petrol şoku gibi “doğal” deneyler, rahatsız edici şüphelere yol açtığı için tekrarlanamaz belki ama alan deneyleri tekrarlanabilir. Deneyleri zaman içinde ölçeklendirilebilecek şekilde yapılandırmak, hala daha büyük güven sağlar.


Devam eden bir hikaye

Randomize çalışmalar, son yıllarda, yüksek teoriden uzak ve ampirik bir temele oturtulmuş gelişmenin önemli bir parçasıdır. Bu ödülle, Nobel komitesi, bu değişimi onaylamış oldu. Dahası, bu Nobel ödülü, yaşamı iyileştirmenin yollarını sunan çalışmaları kutlayan pratik bir ödül.

Ancak en zor soru hala belirsiz. Banerjee ve Duflo, çalışmalarının bir yanıt inşa ettiğini düşünüyorlar. Birlikte ele alındıklarında, deneyleri en verimli ve en verimsiz üreticiler arasındaki verimlilik farkının, gelişmekte olan ekonomilerde gelişmiş ülkelere göre çok daha geniş olduğunu ortaya koymaktadır.Her seferde küçük bir müdahale ile belki de en sonunda zor olan soru ortadan kalkacaktır. 

Yorumlar (0)