Endişeler çağı!

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisat Bölümünde gerçekleşen kongrede, kalkınma iktisadı Türkiye ve dünya ekonomisi bağlamında yeniden düşünüldü.

EKONOMİ 28.09.2019, 15:17
Endişeler çağı!

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisat Bölümü, kuruluşunun 60. yılı sebebiyle İktisadî Araştırmalar Merkezi'nin (ERC-Economic Research Center) düzenlediği "Kalkınma İktisadını Yeniden Düşünmek" adlı Ekonomi Kongresi düzenledi. Kongredeki "Türkiye ve Dünya Ekonomisi" panelinde, Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi Prof. Dr. Erinç Yeldan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde öğretim görevlisi Prof. Dr. Fatih Özatay ve Harran Üniversitesinde öğretim görevlisi Prof. Dr. Nazım Ekinci sunumlar gerçekleştirdi.

Kırılgan dünya

Paneldeki ilk sunumu gerçekleştiren Erinç Yeldan, dünya ekonomisindeki ekonomik durgunluk ve kırılganlık sinyallerine dikkat çekiyor. Teorideki finansal serbestleşmenin daha verimli olacağı fikirlerinin pratikte gerçekleşmediğini, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansının (UNCTAD) hazırladığı rapordaki verileri kullanarak anlatıyor. Kontrolsüz özel sektör genişlemesi ve kuralsızlaştırılmış gölge bankacılık trendlerinin, küresel ekonomi için durgunluk ve kırılganlık sinyalleri verdiğini belirten Yeldan, verimlilik ve ücretler arasındaki uçurumun gitgide artttığını, ve hatta ücretlerin payının millî gelirde azalan bir eğilimi olduğunu belirtiyor.

Global anlamda da ekonomik problemlerin yanı sıra çeşitli sıkıntıların olduğunu vurgulayan Yeldan, karbondioksit salınımının artmasından ötürü var olan ekonomik politikalarla sürdürülebilirliğin mümkün olmadığını ekliyor. Yeni bir "yeşil" düzene ihtiyaç bulunduğunu ve bu düzende üretilen ekonomi politikalarının sürdürülebilirliği ön planda tutarak yapılandırılması gerektiğinden bahsediyor. Yeldan'ın içinde bulunulan durumdan çıkış için önerileri ise mevcut düzende akla ilk gelen kemer sıkma politikalarının yerine, sıfırdan "sürdürülebilir" ekonomik planlar oluşturmak, ücretleri artırmak, adaletli vergi sistemi getirmek, kamu yatırımları öncülüğünde karbondioksit salınımını düşürmek, yeşil sanayi politikaları uygulamak ve "yeşil" merkez bankacılığı getirmek olarak göze çarpıyor.

"Finansal istikrar varken finansal kriz yaşadık"

Paneldeki ikinci sunumda Fatih Özatay, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durgunluk hakkında konuştu. Türkiye'nin resesyondan çıktığını fakat tam anlamıyla bir toparlanma yaşamadığını belirten Özatay, yatırımların ciddi oranda azaldığını ve bu toparlanmanın kaynağının kamu harcamaları ile ihracat rakamlarının artışı olduğunu belirtti.

Özatay'a göre, bu durum ülke ekonomisi için sürdürülebilir değil, çünkü kamu harcamaları "mâli teşvik" etkisi yaratmıyor. Öte yandan, Özatay, ihracat artışlarının genel anlamda Türkiye'nin kriz dönemlerinde yaşandığının da altını çiziyor. Bunun dışında, işsizlik fonu kaynaklarının hoyratça kullanıldığını söyleyen profesör, kamu ile özel bankaların kredi hacimlerinde oldukça büyük bir uçurum olduğunu da vurguluyor.

Özatay, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir ekonomiye ulaşması için dört ayaklı bir program öneriyor. Özatay'a göre birinci ayak, istikrara yönelik; Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) ivedilikle asıl işine dönmesi gerekiyor. Bundan sonra, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) stres testlerini ikna edici biçimde yapması ve sonuçların kapsamlı olarak incelenmesi büyük önem arz ediyor. Kamudaki manevra alanları belirlenmeli ve eğer manevra alanları varsa sorunun temelini çözmek için kullanılmalı diyen Özatay, krizden çıkmak için kamu bankalarının sonsuz kaynağı olmadığının hatırlanması gerektiğine vurgu yapıyor. Profesöre göre buradaki bir diğer önemli husus da döviz geliri olmayanların döviz borçlanmasının engellenmesi. 

İkinci ayak batık kredilerin temizlenmesi üzerine; kamudan bağımsız bir fon yönetimi yapılmalı, batık şirketler batırılmalı, destekle yaşayabilecek şirketler ise desteklenmeli. Fakat bunu yaparken tüm yük de kamuya atılmamalı. 

Özatay'ın sunduğu üçüncü ayak ise daha derin işlerin başlangıç adımı olarak görülebilir. Bu anlamda, tasarrufu artırıcı adımlar atılmalı, vergi tabanı genişletilmeli, verimsiz alanlara yatırımlar azaltılmalı, eğitim kaliteli hale getirilmeli. Bu adımda yapılacak ihalelere de değinen profesör "ihale yasasında da düzenlemeler yapılmalı" diyor. 

Özatay'ın sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olabilmek için sunduğu programın dördüncü ve son ayağında ise ekonominin kendisi değil ekonomiyi dolaylı yoldan etkileyen konu ve kurumların düzenlenmesi gerçeği yatıyor. Bu ayaktaki başlıca düzenleme gerektiren meseleler; demokrasi ve adil yargının varlığı, kuralların düzgün olması ve kurallara bağlılık ve ABD ve AB ilişkilerinin iyileşmesi olarak göze çarpıyor.

"Sermaye büyümesi büyüme, para büyümesi kriz"

Paneldeki son sunumda ise Nazım Ekinci kapitalist ekonominin kendi içinde çelişkileri olduğunu vurguluyor. Ekonomik büyüme oranlarının zaman içerisinde dalgalı ve eşit olmadığını belirten akademisyen, kapitalizmin sürekli aynı şeyi yapıp büyümediğini ve krizlerin halen oluştuğunu belirtiyor.

Ekinci, ünlü ekonomist Daron Acemoğlu'nun savunduğu ekonominin genel anlamda kurumların sağlamlığı üzerine geliştiği düşüncesine katıldığını belirtse de kurumlar ve ekonomi arasında tam anlamıyla bir nedensellik ilkesinin bulunmadığından bahsediyor. Bu yüzden "doğru" politika kavramının oldukça kaygan bir zeminde ilerlediğini düşünen Ekinci, sürdürülebilirlik kavramının kapitalizm sistemi içerisinde olmadığı vurgusunu yapıyor.

Yorumlar (0)