Avro Bölgesinin görünmeyen tarafı: kuzey-güney uçurumu

Avro bölgesinde yüksek gelir uçurumu hala aynı, ancak sınır ötesi akışlar daha dengeli.

EKONOMİ 09.11.2019, 17:47 09.11.2019, 21:17
Avro Bölgesinin görünmeyen tarafı: kuzey-güney uçurumu

Avro bölgesi ilk olarak on yıl önce kamu borç krizi ile sarsıldığından, kuzey üye ülkeler çok fazla eleştirilerde bulunmuşlardı. Bir Alman gazetesi olan Bild, 2015 senesinde “Yunanistan, aynı zamanda İspanya ve Portekiz, çok çalışmak gerekliliğini anlamalılar...siesta'dan önce” yazmıştı. İki yıl sonra, kriz düştüğünde bile, sonradan maliye bakanı olacak Hollandalı Jeroen Dijsselbloem, diğerlerine şunları söylemişti: “Tüm parayı içki ve kadınlara harcayamazsın ve sonra yardım isteyemezsin.”

Güneyin sorumsuzluğunu üstlenmek...

Kuzey devletlerinin, güneyin sorumsuzluğunun finansal yükünü üstlenme hakkındaki daimi korkusu, Amsterdam’dan Helsinki’ye neredeyse tüm politikacıları bankacılık reformlarını ve bölge genelinde mali entegrasyonun önünü kesmeye zorladı. Bu durum, para politikası konusunda, en sonuncusu en civcivli zamana denk gelen çok sayıda kavgaya neden oldu. 1 Kasım’da, Avrupa Merkez Bankası (ECB), yeni yaratılan parayla tahvil satın alınarak yapılan parasal gevşemeyi sürdürdü. Eylül ayında verilen bu karar, Almanya ve Hollanda da dahil olmak üzere kuzey ülkelerindeki gazeteler ve hatta eski ve şu anki merkez bankacıları tarafından saldırıya uğradı. Şikayetler, tasarruf sahiplerinin negatif faiz oranlarından korktuklarını ve borçlu güney ülkelerini kancadan uzaklaştıracak kolaylıkları belirten bir şüpheyi yansıtıyor. Bununla birlikte, bu durum para politikasının bir transfer kaynağı gibi görünmesini sağlayabilir.

Gerçekte, kuzeyin güneyi sübvanse edip etmediği konusu karmaşık. Yaşam standartlarındaki uçurumların genişliği değişmiyor, ancak sınır ötesi akışlar daha dengeli bir hale gelmiş durumda. Kuzey ise şikayet ettiği para politikasından kısmen sorumlu gibi görünüyor.

Para birliği neler getirdi?

Avro ilk ortaya çıktığında, ekonomik görünümü birbirinden çok farklı olan ülkeler birlikte zincirlendi. Yunanistan, Portekiz ve İspanya'daki kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), Almanya'ya göre yüzde 30-40 daha düşüktü. Ancak yine de yeniden birleşmenin etkilerini hisseden Almanya, durgun büyüme ve yüksek işsizlikle mücadele ediyordu. Zengindi ama diğerleri daha zengindi. Almanya'da ölçülen kişi başına düşen gelir, Avusturya'da kişi başına düşen ortalama gelirin onda biri, Hollanda'dakinin ise beşte biriydi, ki bu da bahsedilen iki ülkenin Almanya'ya göre daha zengin olduğunu gösteriyor.

Para birliğinin ilk on yılında, sınır ötesi banka kredileri, güneyde kamu ve özel harcamaların artmasına neden oldu, bu da ücretleri arttırdı ve rekabetçiliği aşındırdı. Cari işlemler açığı genişledi; Portekiz’de GSYİH’nin yüzde 12’sine, Yunanistan’da ise yüzde 15’ine ulaştı. Kriz vurduğunda, özel finansal akım kurudu. Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya'da bunların yerine kurtarma fonları verildi. Ulusal merkez bankaları ile ecb arasındaki hesapları düzenlemek için kullanılan bir ödeme sistemi olan "TARGET2", kriz ülkelerindeki merkez bankalarının diğerlerinden borçlanmalarını sağlayan bir tampon görevi de gördü.

2001'den önce Avro bölgesine katılan ülkelerin sekizini (çoğu doğudaki geç katılımcılar hariç) kuzey ve güneye bölerseniz, ekonomik dağılımın genişlediği açıkça görülebilir. Kuzey ülkeleri Avusturya, Finlandiya, Almanya ve Hollanda, Almanya işgücü piyasası reformlarının desteğiyle ilerledi. Güney ülkeleri olan Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya ise geride kaldı. Fransa ikisi grup arasında kaldı. Fransa'nın 1999 senesinde kişi başına düşen gelir Almanya’nın seviyesine yakındı. Cari hesap fazlası verdi. Bugün hala yüksek işsizlik, borç ve cari işlemler açığı nedeniyle, güney ülkeleri grubuna daha yakın görünüyor.

Ancak, artık, güneyliler kuzeyden gelen finansal akıma daha az güveniyor. Birçok yerde, borç stokları hala büyük olsa da, denge dengesizliğin yerini aldı. Örneğin, Almanya ile İspanya arasındaki fon akışını ele alalım. İspanya’nın Almanya ile olan cari hesap açığı neredeyse kapandı. Bunun yansıması olarak, net sermaye akımları daraldı. 2006 seneinde, Alman yatırımcılar İspanya'ya net 50 milyar avro (63 milyar dolara denk) harcadılar. Geçen yıl 3 milyar avroya düştü. Tersine çevirmeler kısmen Güney'in rekabet edebilirliğindeki göreceli gelişmeleri yansıtıyor. 2015 ve 2018 yılları arasında Alman işgücü maliyetleri, güneydekinden iki kat daha hızlı arttı.

İşgücü güneyden...

İşgücü, güneyden kuzeye doğru akar. İtalyan bir gazeteci olan Federico Fubini, 2008 ve 2017 yılları arasında, Almanya'nın diğer AB ülkelerinden 2.7 milyon göçmeni aldığını ve bunun üçte birinin güneyden geldiğini belirtti. Yunanistan ve Portekiz gibi ülkeler genç ve nispeten yüksek eğitimli çalışanlarını kaybetti. Bu, eğitime büyük miktarda beceri ve yatırım transferi anlamına gelir.

Kuzey devletlerinin başka şikayetleri de var. Örneğin TARGET2 dengeleri sık sık Almanya'da haber değeri yüksek olarak kabul ediliyor. 2018 yılında, sistemdeki kredileri 1 trilyon avroya (GSYİH'nin yüzde 30'u) yaklaştığında, bazı ekonomistler, bunların, büyük borçları olan İtalya ve İspanya gibi ülkelerin “gizli kurtarıcılar”ı temsil ettiğini iddia ettiler. Merkez bankacıları, artışın büyük kısmının parasal genişleme tarafından zorunlu kılınan gizli hesaplara yansıdığını belirtti. Güney merkez bankası Avro bölgesi dışındaki bir yatırımcıdan ancak Frankfurt'a muhabir bankacılık bağlantıları olan bir tahvil satın alırsa, Almanya’nın TARGET2 kredisine katkıda bulunabiliyor. Brüksel'deki bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Politika Çalışmaları Merkezinden Daniel Gros, bunların yalnızca para birliği tamamen dağılsaydı, çözülmesi gerektiğine işaret ediyor. Ancak varlık alımlarının yeniden başlatılması, Almanya’nın kredilerinin daha da artacağı ve daha fazla şikayet getireceği anlamına geliyor.

Parasal uyaranın etkileri ile ilgili birtakım sızlanmalar yükseliyor. İspanyol ve İtalyan bankaları, ECB’in bankalar için ucuz finansman planının en büyük kullanıcıları olarak biliniyor. Parasal gevşeme, tahvil faizlerini düşürdü, bu da borçlu hükümetler için daha düşük faizli fatura anlamına geliyor. Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü'nden Marcel Fratzscher, ancak para politikasının kuzey ve güney arasında sıfır toplamlı bir oyun olmadığını söylüyor. Alman hükümeti ayrıca düşük faiz maliyetlerinden de faydalanıyor. İhracata yönelik daha çok kuzey ülkesi, zayıf bir avrodan en fazla kazanmış durumda. İlk etapta daha az teşvik gerekli olacaktı; Almanya ve Hollanda evde daha fazla para harcadı ve büyük cari işlemler fazlası vermek yerine Avro bölgesi talep ve enflasyonu artırdılar.

Tüm bu anlaşmazlıklar, para birliğinin reformunu en iyi ihtimalle zorlu bir süreç haline getiriyor. 5 Kasım'da, Almanya maliye bakanı Olaf Scholz, Avro bölgesi için ortak bir mevduat sigortası planını geri alacağını söyledi. Ancak bu yakalama, ve çok büyük olan yakalama, güneydeki bankaların büyük kamu borçlarını daha fazla rezervle desteklemeleri gerekeceği anlamına geliyor. Kuzay ülkelerinin güneye transfer korkusu ise asla azalmıyor.

Habernediyor.com / Türkan Uluk

Yorumlar (0)