NATO ve Londra Zirvesi

NATO kuruluşunun 70.yılında Londra'da toplanıyor. Örgütün kuruluş aşaması, hedefleri, değişen gündem maddeleri ve şu anki ajandasını ele aldık.

DÜNYA 04.12.2019, 12:06 04.12.2019, 12:46
NATO ve Londra Zirvesi

NATO'nun kuruluşunun 70. yılında düzenlenen Londra Zirvesi yarın başlıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın 1945'te sona ermesinin ardından başlayan Soğuk Savaş döneminin başında Sovyet tehlikesine karşı ortak bir savunma örgütü olarak ortaya çıkan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), yakın siyasi tarihin uluslararası anlamdaki en önemli kuruluşlarından biri. Peki NATO tam olarak neyi amaçlıyor ve nasıl çalışıyor ve şu anki gündem maddeleri neler?

Nasıl kuruldu?

12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'na dayanan NATO, 4 Nisan 1949 tarihinde Washington’da kuruldu. Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere ve Lüksemburg tarafından 17 Mart 1948'de imzalanan Brüksel Antlaşması, NATO'nun kuruluşunun temelini teşkil ediyor. Türkiye ise 1950 yılında Kore Savaşı'na katılmasının ardından 1952 yılında NATO'ya dahil edildi.

NATO neyi hedefliyor?

NATO'nun kurulmasının arkasındaki temel tehdit Sovyetler olsa da, örgüt hedefini üye devletlerin dışarıdan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı ortak savunma yapması olarak tanımlıyor. Bu anlamda üye ülkeler, örgüte dahil bir unsura karşı yapılan bir silahlı saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayıyor. Dolayısıyla saldırı durumunda her bir üyenin, bireysel ya da toplu savunma hakkını kullanarak saldırıya maruz kalmış üyeye yardım etme sorumluluğu bulunuyor. Üyeler, öte yandan, gerekli durumlarda "Kuzey Atlantik bölgesinin" güvenliği adına silahlı güce başvurabiliyor.

Soğuk savaş sonrası ne oldu?

Soğuk Savaş döneminde örgütün en önemli varlık sebebi Sovyetler Birliği idi. Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı'nın 1991'de dağılmasından sonra NATO'nun amacı ve varoluş nedeni de revize edilmek zorunda kaldı. Söz konusu değişiklikler, 1990 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te NATO ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan ve Sovyetler'in dağılmasının ardından hız kazanan Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması ile hız kazandı.

1991'den sonra yeni özerklik kazanan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini de içine alacak bir genişleme başlatan NATO, ajandasına daha önce ilgilenmediği politik ve beşeri konuları da ekledi. Bunlarla da yetinmeyen NATO, sonraları siber güvenlik, göç ve terör konularına da üye ülkelerin güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle eğilmeye başladı.

Londra Zirvesi başlıyor

NATO'nun genişleyen ajandasına dahil edilen terör ve göç gibi yeni konuların da gündemde olduğu bugünlerde, Londra Zirvesi, NATO'nun kuruluşunun 70. yılında yarın başlıyor. 

Türkiye'nin müttefiklik hukuku gereğince YPG'nin terör tehdidi olarak tanımlandığı Türkiye Savunma Planı belgesinin yayımlanmasına başta ABD olmak üzere diğer müttefik devletlerin izin vermemesinin ardından Baltık devletleri ve Polonya için hazırlanan Savunma Planı'nı da Türkiye'nin onaylamadığının ortaya çıkması ittifak içinde tansiyonun tırmanmasına sebep oldu.

Bu çerçevede, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, sorunun büyümeden çözüme kavuşması ve hâlihazırda zorlu geçeceği tahmin edilen Londra Zirvesi'ni derinden etkilememesi için yoğun bir diplomasi yürütüyor. Zirve'de ABD Başkanı Donald Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson başta olmak üzere birçok lider bir araya gelecek.

Emmanuel Macron'un NATO'nun "beyin ölümünün" gerçekleştiğine yönelik sözleri, Trump'ın ekonomik açıdan tüm külfeti kendilerinin çektiğine dair şikayetleri, Erdoğan'ın YPG'nin terör örgütü olduğunu kabul ettirmeye çalışması ve Suriyelilerin geri dönüşlerine ilişkin hazırlanan güvenli bölge planına destek beklentileri zirve sırasında gündeme gelecek genel içerikli tartışmalar arasında yer alıyor.

Türkiye Savunma Planı neden yayımlanmıyor?

ABD'nin Türkiye Savunma Planı'nın yayımlanmasına itirazının nedeni, planda YPG/PYD'ye  tehdit olarak yer verilmesinden kaynaklanıyor. ABD'nin yanı sıra Almanya ve Fransa gibi DEAŞ'tan "çok çekmiş" devletler, DEAŞ'a yönelik mücadelelerinde yakın temaslar kurdukları YPG/PYD'nin tehdit olarak nitelendirilip NATO belgesinde yer almasının gerek hukukî gerek politik anlamda olumsuz sonuçları olacağından endişe duyuyor. Suriye'nin doğusunda hâlen asker bulunduran ve YPG/PYD ile hem sahada hem masada iş birliği içerisinde olan ABD'nin de kurucusu olduğu NATO'nun belgelerinde böyle bir koordinasyona yer vermemesinin makul karşılanması gerekiyor.

NATO içindeki bazı kaynaklar söz konusu her iki savunma planının da NATO Konseyi'nde daha önce onaylandığını ancak yayımlanmasının geciktirildiğini belirtiyor. Bu yönüyle NATO ülkelerinin ittifak prensiplerine sadık kalarak dayanışma ve birliktelik içerisinde hareket etmemesi, Macron'un örgütün beyin ölümümünün gerçekleştiğine yönelik sözlerini bir bakıma haklı çıkarıyor.

Dayanışmanın tek taraflı olmayacağının altını çizen Ankara, Baltık devletleri ve Polonya'nın savunması için gösterilen duyarlılığın Türkiye için de gösterilmesi gerektiğini kaydetti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada, "NATO'nun tüm müttefiklerin endişelerini karşılayacak şekilde hareket etmesi lazım. Güvenlik endişelerini karşılamada bazı ülkeler itiraz ederse bu kez NATO içinde birlik olmaz. NATO içinde kararlar zaten konsensüsle olur. Biz Baltık ülkelerine yönelik NATO'nun mukabele planına karşı değiliz ama Baltık ülkeleri için istenenin bizim için de istenmesi lazım. Biz de müttefikiz." ifadelerini kullanmıştı.

Dışişleri Bakanı, orta yolu bulmaya yönelik gerek NATO Genel Sekreteri tarafından gerekse Millî Savunma Bakanlığı tarafından görüşmelerin sürdüğünü belirterek Londra'daki zirve öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a arz edilecek konular olduğunu kaydetmişti.

NATO-Ankara diplomasi trafiği

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in ittifak içerisindeki dayanışmanın daha da zarar görmemesi ve de sorunun daha fazla büyümeden Londra'daki görüşmeler öncesinde çözülmesi için devrede olduğu ve Türkiye için hazırlanan Savunma Planı'nda gerek Türkiye'yi gerek de ABD'nin başını çektiği muhalif ülkeleri orta yolda buluşturacak bir çözüm üzerinde efor sarf ettiği söyleniyor.

Stoltenberg, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, bu gelişmenin NATO içi bir konu olduğunu belirterek ittifak içerisindeki tüm üyeleri korumak adına hem planları hem de kabiliyetleri olduğunu vurgulamıştı.

Ankara'ya muhalefet çoğaldı

Stoltenberg'in harcadığı çabanın son dönemdeki konjonktür sebebiyle NATO içerisinde de artarak devam eden Türkiye karşıtı söylem ve muhalefeti ne kadar tersine çevirebileceği ya da yumuşatacağı ise tartışma konusu.

Türkiye'nin orijininde Rusya'ya karşı kurulmuş olan NATO'da Rusya tehdidine karşı hazırlanan bir savunma planını onaylamaması kadar, Rusya'dan satın aldığı S-400 savunma sistemlerini geçen hafta test etmeye başlaması da ittifak içerisinde infial yaratan unsurlardan biri oldu.

Gelişmeler ışığında ABD Dışişleri Bakanı Pompeo endişeli olduğunu dile getirirken ABD'li birçok senatör S-400'ü topraklarına konuşlandıran Türkiye'ye yönelik yaptırım çağrısında bulundu.

Londra'nın önemi

NATO'nun kuruluşunun 70. yılında gerçekleşecek buluşmayı önemli kılan bir başka unsur da zirvenin Türkiye, Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında dörtlü bir toplantıya ev sahipliği yapacak olması.

Türkiye'nin başlattığı Barış Pınarı Operasyonu'na büyük tepki gösteren Avrupa'nın en önemli 3 ülkesi, bu zirve ile Suriye'deki yol haritasına ilişkin Türkiye ile daha yakın eylemler yürütülmesi ve bölgedeki DEAŞ tehdidinin varlığına dikkat çekerek DEAŞ ile mücadelenin sekteye uğramaması gibi başlıkları ele almayı amaçlıyor.

Ankara ise dörtlü zirveyi, gerek harekâtın meşruluğunu kabul ettirmek gerekse güvenli bölge olarak ilan edilen Tel Abyad ile Resulayn arasındaki bölgeye Suriyeli mültecilerin dönmelerini sağlayacak politik ve ekonomik başlıklarda destek bulmak açısından önemli görüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söz konusu zirvelerde Suriye'de NATO'nun daha fazla rol alması, Türkiye'nin güvenliğine daha çok destek vermesi gibi unsurları masaya götürmesi bekleniyor. Erdoğan, mültecilerin dönüşü adına gerekli altyapı için finansal destek beklediğini kaydetmişti. 

Lakin şu bir gerçek ki zaten Türkiye'ye karşı oldukça muhalif davranışlar sergileyen Batılı devletlerin karşısında Türkiye'nin masada destek beklerken eli oldukça zayıf.

Habernediyor.com / Turgut Başer

Yorumlar (0)