‘Kraliçe’nin Danışmanı’, başörtüsü yasağına savaş açtı

İngiltere’de, “Queen’s Counsel "Queen's Counsel'a (Kraliçe'nin Danışmanı)" dâhil edilen ilk başörtülü ceza avukatı unvanına sahip olan Bangladeş asıllı Sultana Tafadar, Fransa’nın ülkedeki avukatlara yönelik olarak getirdiği başörtüsü yasağına karşı mücadele için uluslararası çaptaki faaliyetlere ve girişimcilere liderlik yapıyor. 

DÜNYA 05.04.2022, 17:02
‘Kraliçe’nin Danışmanı’, başörtüsü yasağına savaş açtı

Göçmen bir ailenin kızı olarak İngiltere’de dünyaya gelen Tafadar, çalışkanlığı ve azmi ile kısa süre içinde alanında en başarılı avukatlardan biri olarak ön plana çıktı. “Kraliçe’nin Danışmanı” olarak atanarak başarılarının karşılığını alan Tafadar, bugünlerde Fransa’da uygulanan başörtüsünü yasaklayıcı politikalara karşı mücadeleye liderlik ediyor. 

Fransa’da avukatlara yönelik olarak başörtüsü yasağı getirilmesi büyük tepkileri de beraberinde getirmişti. Fransa’nın uyguladığı bu ayrılıkçı politikaya karşı uluslararası çapta mücadele başlatan Sultana Tafadar, alınan bu kararların kabul edilemez olduğunu dile getirdi. 

“Bu konuma erişmekten dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum”

Hayat hikâyesini kısaca özetleyerek açıklamalarına başlayan Tafadar, “Londra yakınlarında yer alan Luton bölgesinde doğdum. Göçmen bir ailenin kızıyım. O günlerden bugünlere gelişim elbette kolay olmadı. Bulunduğum konum, ülkede kolay kolay elde edilemeyen bir konum. Queen’s Counsel’daki kadın sayısı da çok fazla değil. Bu rakam 575 olarak karşımıza çıkıyor. Siyahilere ya da göçmen kesimden gelen sayılara baktığımızda ise bu sayı 34’e kadar düşüyor. Başörtülü olarak buna layık görülen ise sadece 2 kişiyiz. Ben bu alanda ilk oldum. İlk başörtülü ceza avukatı olarak bu konuma erişmekten dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum” şeklinde konuştu. 

“Önyargıları yıkmamız gerekiyor”

Çok zorlu elemelerin ardından bu göreve getirildiğini belirten Tafadar, “Burada bulunmak tüm meslektaşlarımın hayali. Bana bu imkânı veren herkese minnettarım” ifadelerini kullandı. Göçmen ve başörtülü kadınların iş hayatında büyük sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalabildiğini dile getiren genç avukat, “Mesleğime ilk başladığımda, başörtülü olarak buradaki ceza mahkemesine bir tek ben vardım. Çoğu zaman bana anlam veremezlerdi ve derin bir sessizlik içinde benim kim olduğumu çözmeye çalışırlardı. Sanık olduğumu dahi düşünenler olmuştur. Avukat olup olmadığım kimsenin aklına dahi gelmezdi diye düşünüyorum. Önyargıları yıkmamız gerekiyor. Varsayımlarla hareket edemeyiz. Kariyerimde bu sorunlarla sık sık yüzleşmek durumunda kaldım” dedi.  

“Bu ayrımcı bakış açısı asla kabul edilemez”

Fransa’da Yargıtay tarafından tüm Müslümanların tepkisini çeken yeni bir karar alındı. Yargıtay, “avukatlıkta başörtüsü yasağının ayrımcılık olarak görülmediğine” hükmetti. Alınan bu kadar pek çok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Fransa’nın bu tutumuna yönelik olarak uluslararası çapta bir mücadele başlattıklarını dile getiren Tafadar, “Ben böylesine önemli bir göreve atanırken dahi başörtümü takarak bu işe başladım. Bazı arkadaşlarımız arasında peruk takan da var. Fransa’da ise bu durum çok farklı bir hal almış durumda. Başörtüsü takmak isteyen ve avukatlık mesleğini yürütmek isteyen kadınlara karşı ciddi zorluluklar çıkarılıyor. Onların kendilerini geliştirmelerine izin vermiyorlar. Bu insanlara sadece mesleklerinde değil, sosyal hayatlarında da ciddi zorluklar çıkarılıyor. Spor yapmaları dahi çok zor bir hale getiriliyor. Bu ayrımcı bakış açısı asla kabul edilemez” şeklinde konuştu. 

“İfade özgürlüğünü ve yaşama hakkını çiğniyorlar”

Fransa’da insan hakları ihlallerin sürdüğünü vurgu yapan Tafadar, “İfade özgürlüğünü ve yaşama hakkını çiğniyorlar. Burada ben başörtülü olarak çok ciddi konumlara erişme imkânına sahipken Fransa’da bunun herhangi bir olasılığı dahi yok. Bu da beni derinden üzüyor” dedi. 

“Fransa’daki bu tutumun değişmesi ve hoşgörünün sağlanması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz”

Fransa’nın bu tutumuyla ilgili Birleşmiş Milletlere gerekli başvuruları yaptıklarını dile getiren Tafadar, şunları kaydetti:
“Uluslararası ve yasal olarak başlatılan bir yasal kampanya var. Ben de şuan buna öncülük ediyorum. Fransa’daki bu gerçekleri Birleşmiş Milletlere başvurarak tepkimizi ve taleplerimizi dile getirdik. Küresel çapta neler yapabileceğimize ilerleyen süreçlerde bakacağız. Bu konuda nereye kadar adım atabiliriz diye görmek ve değerlendirmek istiyoruz. İnsanları dışlayan, ayrıştıran, fikirlere ve değerlere aykırı bir şekilde kararlar alan Fransa’daki bu tutumun değişmesi ve hoşgörünün sağlanması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Yorumlar (0)