Kaçıranlar ve hatırlamak isteyenler için: Brexit

Birleşik Krallık Brexit’in içinden bir türlü çıkamadı. Görünen o ki takip edenlerin de kafası gittikçe karışıyor.  Şimdiye kadar kaçıranlar, süreci hatırlamak isteyenler için habernediyor’dan ayrıntılı Brexit rehberi!

DÜNYA 22.10.2019, 17:14 22.10.2019, 18:02
Kaçıranlar ve hatırlamak isteyenler için: Brexit

Brexit neydi?

Kelime 2016’nın en çok kullanılan siyasî kelimesi seçilmesinin yanında aslında siyaset terminolojisinde 2012’den beri kullanılıyor. Anlamı İngilizce çıkmak, ayrılmak anlamına gelen exit ve Birleşik Krallığın karşılığı olan Britain’ in birleştirilmesi ile oluşturuluyor.
Büyük Britanya’nın AB’de kalmasını savunan British Influence adlı düşünce kuruluşunun kurucu ve yöneticisi Peter Wilding’in ilk defa kullandığı kelime dönemin Britanya Başbakan’ı David Cameron referandum duyurusu yapmadan 8 ay önce 2012 Mayıs’ında kullanılmıştı.

Avrupa Birliği’nin kısa öyküsü

28 ülkenin mensubu olduğu birlik ekonomik ve siyasi işbirliği öngörüsüyle kurulmuştu. Serbest ticaret ve birlik üyesi ülke vatandaşlarının yalnız turizm değil, yaşama ve çalışma anlamında da serbest dolaşımını öngören birliğe Britanya’nın katıldığı tarih 1973 gibi geç bir tarih. Eğer Brexit gerçekleşirse o zamanlar henüz Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak örgütlenmiş olan birliği ilk terk eden ülke Britanya olacak.
İkinci Dünya savaşı sonrası ekonomik ve siyasi olarak istikrarsız ve dağınık duran Avrupa Devletleri, dönem sanayisinin en mühim ham maddeleri kömür ve çelik üretiminde bir denge sağlayabilmek adına bağımsız bir kurum oluşturma ihtiyacı hissettiler.

Tarihte Schuman Planı olarak geçen bu planın temel amacı bir üst denetim mekanizması vasıtasıyla Avrupa coğrafyasında önce ekonomik istikrarı tesis edebilmekti. Yani iç ekonomilerinde bir sürü farklı vergilendirme, ticaret hukuku uygulamaları olan Avrupa Devletleri arasında standart bir uygulama pratiği oturtmak için;



İkinci adımında Schuman Bildirisi’yle Avrupa Kömür Çelik Topluluğu 1951’de Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda’nın müdahil olduğu 6 mensup ülke tarafından kuruldu. İlk başkan ise Schuman Planı’nın fikir babası Jean Monet oldu. 

1957 yılına gelindiğinde yalnızca ham maddelerin dolaşımı gelişmekte ve dönüşmekte olan üretim ve tüketim ilişkilerinin hızına yetişemez hale gelmişti ve Avrupa refah toplumu yükselişteydi. Bu da kaçınılmaz olarak işgücü, mal ve hizmetlerin de serbest dolaşıma katılmasını gerektiriyordu. 
Bu ihtiyacın ortaya çıkarttığı çağrıya uyularak Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuş oldu. Bu yapılmadığı takdirde Avrupa’da herhangi bir devlette çalışmak isteyen bir kişinin uzun göçmenlik süreçleriyle baş etmesi gerekiyordu. 



Bir sonraki adım ortak pazardan sonra ortak siyasi çıkarlar bütünlüğünü de inşa ederek adım adım Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ile nükleer enerjide işbirliğiyle, ardından Füzyon Anlaşması ile AKÇT, AET ve EUROATOM’un tek bir Konsey ve Komisyon altında toplanmasıyla Avrupa Toplulukları oldu. Son olarak Gümrük Birliği adımlarıyla pek çok piyasada tam işbirliği sağlandı. 

İlk karşı çıkan Fransa olmuştu

İmparatorluk bakiyesini ve II.Dünya Savaşı sonrası muzaffer ülke olduğu algısını siyaseten omuzlarında hala hisseden, hem coğrafî hem kimliksel uzaklığı sebebiyle farklı bir kimlik tasavvuruna sahip olan Birleşik Krallık yanında Danimarka ve İrlanda’nın katılım başvurusu De Gaulle yönetimindeki Fransa tarafından hem 1963 hem 1967’de veto hakkı kullanılarak reddedildi. Britanya dahil bu üç ülke ancak 1973’te üyelik sürecini tamamladılar. 
İngiltere’nin AB ile yaşadığı bu kopukluğa birkaç sebep gösteriliyor.

Sebepler:

  1. Bunların bir tanesi bir ada ülkesi olması sebebiyle oluşan uzaklık algısı, 
  2. bu coğrafî uzaklık kaynaklı iç politikanın ağırlığının dış politikasına baskın çıkması,
  3. birlik içinde tek bir ülkenin baskınlığına karşı olması, 
  4. Avrupa’da II.Dünya Savaşı sonrası kurduğu “3 Halka Siyaseti”,
  5. Bu halkalar, İngiliz Uluslar Topluluğu, ABD ile müttefiklik ve Avrupa entegrasyonu olarak belirleniyor.
  6. Britanya siyasi geleneğinde içkin olarak var olan Eurosepticism(Avrupa Şüphecilik)olarak gösteriliyor.

Tüm bunlara rağmen Boris Johnson’ın da belirttiği üzere ekonomik anlamda bu birlikteliğe oldukça önem veren Birleşik Krallık Avrupa’yı değil AB’yi terk etmek istiyordu.

Birlik içinde 73’ten 90’lara kadar aradaki açığı kapatma, 90’dan 2000’lere kadar Avro bölgesine dahil olmama, Schengen üyeliğine girmeme gibi birlik dışında kalma pratikleri geliştirmişti. Buradan sonraki aşaması ise kaytarma olarak tanımlanan süreçte Birleşik Krallık’ın yükümlülüklerini yerine getirmekten elinden geldiği kadar kaçındığı ifade ediliyor. Bu süreç ülkeyi en sonunda Brexit olarak bildiğimiz sürecin eşiğine taşıdı.

Tabi birlik hem kâr hem zararların ortak paylaşımını getirdiği için belli sorunlar da baş göstermeye başlıyordu.



Ülkeyi Brexit kararını almaya götüren temel sebeplerinden en önemlisi ise son dönemde artan göç olarak karşımıza çıkıyor.



Bu göçün kaynağı ise:

  • AB’nin Sovyetlerin yıkılması sonrası oluşan devletleri de dahil etmeye çalışması
  • Görece az gelişmiş Güney Avrupa ülkelerinin emekçilerinin Britanya gibi zengin ülkelere göçü
  • 2008 krizi sonrası işsizlik kaynaklı AB içi emek göçü olarak gösteriliyor.




Sonuç olarak yapılan referandum da ülkenin yüzde 52’si AB’yi terk etmekten yana oy kullandı ve Brexit süreci başladı.


Brexit neden gerçekleşmedi?

Normal süreçte 29 Mart 2019’da gerçekleşmesi gereken süreçte Theresa May’in süratle birliği terk etme planları Yüksek Mahkeme’nin Avrupa Parlamentosu onayı olmaksızın 50.maddenin uygulanamayacağına ilişkin aldığı karar neticesinde suya düştü. Brexit tam iki defa ertelendi.  Kasım 2018’de anlaşmaya varıldığı aşamada ise Parlamento 3 defa reddetti.

Parlamento Theresa May’i  niçin reddetti?

En önemli başlık olarak “backstop” meselesi ortaya çıkıyordu. Bir acil durum mekanizması olarak tanımlanabilecek “backstop” serbest ticaret anlaşması kapsamında değişiklik olmamasını sağlama çabasıydı. “Backstop”, Kuzey İrlanda(Birleşik Krallığa bağlı özerk bir ülke) ve İrlanda Cumhuriyeti arasındaki serbest ticaretin devamını öngörüyordu. Bu durumda Birleşik Krallığın yine de AB ile yakın ticari ilişkilerinin devamı ve kaçınılan AB denetiminin devamı anlamına geliyordu. Bu da parlamentonun eleştirisiyle karşılandı. Parlamento’daki muhalefet Theresa May’in isitfası ve Temmuz 2019’da Boris Johnson’ın yerini almasıyla sonuçlandı.

Ve 17 Ekim’de yenilenen bir anlaşma imzalandı

Yeni anlaşmanın öngörüsü “backstop’un yeni ticari düzenlemelerle değiştirilmesini öngörüyor.

Plan dahilinde, Birleşik Krallık AB’yi tamamen terk edecek. Artık dilediği ülkeyle ticaret anlaşması yapmakta serbest olacak. Ancak Kuzey İrlanda AB giriş sınırı olarak kabul edilerek gümrük birliğine dahil olacak. Bu durumda da Birleşik Krallık Kuzey İrlanda’ya giren mal ve hizmetlere bu pazar içinde satıldığı müddetçe herhangi bir yaptırım uygulama şansına sahip değil.  Anlaşma bu noktada Theresa May’in planladığından farklı olarak Kuzey İrlanda’ya yönelik düzenlemeler içeriyor. 

Anlaşmalı boşanmanın bedeli 39 milyar sterlin olarak belirtiliyor ve son durumda 2020 sonuna dek Birleşik Krallık AB ticari hukukuna uymaya devam etmek zorunda. Anlaşma kapsamında, Birleşik Krallık’taki AB vatandaşları ve AB’de yaşayan Birleşik Krallık vatandaşlarının haklarının da garanti altına alınmasını öngörüyor.

Peki Demokratik Birlik Partisi yeni anlaşmayı destekleyecek mi?

Kuzey İrlanda’nın en büyük Birleşik Krallık’ın dördüncü büyük partisi Demokratik Birlik Partisi iktidardaki Muhafazakar Parti’nin 2017’den beri yanından yer alıyor. Ancak bu yeni anlaşmayı desteklemeyeceğini açıkladı.  Endişesi ise Kuzey İrlanda ve İngiltere arasındaki birliğin bozulması olarak belirleniyor.

Bundan sonra ne olacak?

19 Ekim’de oylanması planlanan yeni anlaşma iktidardaki Muhafazakar  Parti’den ihraç edilen milletvekili Oliver Letwin’in yaptığı öneri sonrası tekrar ertelenme tehlikesiyle karşı karşıya. 

Letwin’in önerisi neydi?

Başbakan Johnson tarafından AB'yle yapılan yeni anlaşmanın kapsadığı bütün konu başlıklarına dair yasa tasarılarının Parlamento’dan geçmesinden sonra anlaşmanın uygulanması yönündeydi. Yasal olarak Johnson AB’den tekrar bir uzatma talep etmek zorunda ancak tek ihtimal bu değil. Johnson yine de 31 Ekim’de “boşanma”nın yaşanacağını düşünüyor.

Diğer ihtimaller?

İhitmallerden biri yeniden bir referandum yapılması ya da erken seçim. Ancak bu ihtimal zaten Muhafazakar Parti’nin koltuk sayısını arttırmak isteyen Johnson tarafından gündeme getirilmiş ancak Parlamento’nun 3’te 2’sine tekabül eden yeter sayıda çoğunluğu sağlayamamıştı. Muhalefet milletvekilleri “anlaşmasız Brexit” ihtimali masadan kalkmadan erken seçim istemiyor.

Anlaşmasız Brexit ne? ve olası zararları 

Eğer Birleşik Krallık gümrük birliğini Johnson’un iddia ettiği gibi 31 Ekim’de terk etmeye kalkarsa AB ülke mal ve hizmetlerine yüksek oranda vergi uygulayabilecek. Bu durum pek çok ekonomist ve uzman görüşüne göre Birleşik Krallık’a ekonomik olarak büyük darbe vurabilir.

Yorumlar (0)