İklim krizine "Paris İklim Anlaşması" çözümü: Türkiye'nin de kabul ettiği anlaşmayla neler değişecek?

Dünya'nın geleceğini tehlike altına alan iklim krizinde seferberlik için Paris İklim Anlaşması büyük bir önem taşıyor. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 6 ülke şimdiye dek anlaşmayı onaylamamıştı. Geçtiğimiz aylarda Türkiye de bu anlaşmaya imza attı ve yeşil dönüşüm için taraf ülkelerden biri oldu. Peki Paris İklim Anlaşması, iklim krizine nasıl çözüm bulacak? Anlaşma dahilinde ülkelerin yapması gereken değişiklikler neler? Anlaşma iklim krizine dair hangi sorunları çözüyor? Paris İklim Anlaşması'na dair merak edilen soruların yanıtlarını sizler için cevaplandırdık.

DÜNYA 27.11.2021, 19:41 30.11.2021, 09:16
İklim krizine "Paris İklim Anlaşması" çözümü: Türkiye'nin de kabul ettiği anlaşmayla neler değişecek?

Dünya ülkeleri büyük bir iklim kriziyle karşı karşıya. Çin, ABD gibi ülkeler başta olmak üzere birçok ülkenin Dünya'ya saldığı karbondioksit miktarı asırlardır artarak devam ediyor. Son yıllarda tehlike sinyallerinin iyiden iyiye görülmesiyle ülkelerin birçok alanda köklü değişimler yapmasını içeren Paris İklim Anlaşması'da sıklıkla gündeme geliyor. Anlaşmaya taraf olmayan 6 ülkeden biri olan Türkiye'de 6 Ekim 2021'de anlaşmaya imza attı ve iklim seferberliğine ortak ülkelerden biri oldu. Peki Paris Anlaşması tam olarak nedir? Neyi amaçlıyor? Türkiye’nin taraf olması ile neler değişecek? Tüm bunlar ve daha fazlasını haberimizde sizler için araştırdık.

Paris İklim Anlaşması nedir?

İklim değişikliği sözleşmesi kapsamında iklim değişikliğinin azaltılması adaptasyonu ve finansmanı hakkında 12 Aralık 2015 tarihinde imzalanan anlaşma, aynı zamanda Dünya Günü olan 22 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girdi. Ancak anlaşma aradan geçen 5 yıl içinde TBMM’de onaylanmamıştı bu nedenle resmi olarak tanınmamıştı. 2021 yılı itibariyle anlaşmanın TBMM’de onaylanmasıyla anlaşmaya katılan 192. ülke Türkiye oldu. Şu ana kadar anlaşmayı onaylamayan 6 ülke vardı: İran, Irak, Eritre, Libya, Yemen ve Türkiye’ydi. Türkiye anlaşmaya imza atarak taraf ülkelerden biri oldu.

Paris İklim Anlaşması'nın onaylanması ile birlikte Türkiye 30 Ekim - 12 Kasım 2021 tarihinde Glaskow kentinde düzenlenen COP26 konferansına katılmaya hak kazanmıştı.

Paris İklim Anlaşması’nın amacı

Paris Anlaşmasının asıl amacı küresel ısınmanın ana sebeplerinden biri olan ve küresel ısınma sonucunda iklim değişikliği problemini de ortaya çıkaran sera gazı salınımının azaltılmasına yönelik eylem planlarını içeriyor. Bu anlaşma kapsamında dünya ülkelerinin kömür, doğalgaz ve petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılması ve 2050 yılında 0’a indirilmesi planlanıyor. Böylelikle dünya üzerinde oluşan sera gazı miktarı ile tutulan sera gazı miktarı birbirine eşitlenmiş olacak. Bu olay bilimsel camiada “nötrlenme” olarak biliniyor. Ülkelerin bu hedef doğrultusunda geleceğe yönelik çeşitli eylem planlarını ortaya koyması gerekiyor.

İlk hedef 1.5 derecenin altında tutmak

Anlaşmaya göre iklim krizinin önüne geçmek için ülkelerin ortaklaşa hareket ederek yapması gereken ilk şey küresel ortalama yüzey sıcaklığında yaşanan artışı 2 derece ile sınırlandırmak ve mümkünse bu artışı 1.5 derecenin altında tutmak. 0.5 derecelik bir fark azmış gibi gözükse de hayatımıza önemli etkileri olabilir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli IPCC’nin verilerine göre 2 derecelik bir ısınma 1.5 derecelik bir ısınmaya göre çok daha tehlikeli olabilir. IPCC’nin paylaştığı verilere göre sıcaklık artışı 1.5 dereceyi bulduğunda %100 artması öngörülen sel riskleri sıcaklık artışının 2 dereceyi bulmasıyla %170’e ulaşacak. Bunun dışında yapılan araştırmalara göre 1.5 derecelik bir artışla şiddetli sıcaklığa maruz kalacak insan sayısı 350 milyonken, artış 2 derece olduğunda bu rakam 410 milyona ulaşabilir. Son yıllarda kendisini iyice hissettiren aşırı sıcak hava dalgalarının insanların %9’u yerine %28’ini, yani yaklaşık 3 kat daha fazla insanı etkilemesi öngörülüyor. Bunun yanında 0.5 derecelik bir artışın tarımdaki ürün verimliliğini de düşüreceği düşünülüyor. Küresel ortalama sıcaklık artışının 2 dereceyi aşması durumunda ise insan hayatını ciddi anlamda etkileyecek yıkıcı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Uyum politikası

Paris İklim Değişikliği Anlaşması 1992 yılında ortaya çıkan ve 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında ele alınan Kyoto Protokolü’nden farklı olarak iklim değişikliğine uyum hedefini de ortaya koyuyor. Buna göre eğer anlaşmada hedef olarak gösterilen sera gazı salınımını azaltmaya yönelik adımlar başarısızlıkla sonuçlanırsa iklim değişikliğine uyum politikaları uygulanacak. Bu anlamda su kaynaklarının korunması, atık su arıtma tesislerinden çıkan suların ileri teknolojilerle arıtılıp sulama amaçlı kullanılması için yapılacak yatırımlar, kentlerdeki su kayıp kaçaklarının azaltılmasına yönelik adımlar gibi gıda, tarım, enerji ve sanayide iklim değişikliğine uyum politikaları uygulanacak.

Paris İklim Değişikliği Anlaşması uyum politikasıyla birlikte çevreyi kirleten ve iklim değişikliğiyle dünyanın geleceğini tehlike altına atan unsurlar ortadan kaldırılacak ve hedefler doğrultusunda yaşamın her bir noktasında bu politikaların uygulanması sağlanacak. Gerçekleştirilecek olan bütün yatırımlarda uyum yasası ve kriterleri de baz alınacak.

5 yılda bir taahhüt

Paris İklim Değişikliği Anlaşması’na göre ülkelerin 5 yılda bir iklim değişikliği ve sera gazı salınımını azaltmaya yönelik ne tür yatırım ve hazırlıklar yaptıklarını beyan etmelerini istiyor ve bunun takibini yapıyor. Bu anlamda Paris İklim Değişikliği Anlaşması bütün dünya ülkelerinin ortaklaşa çalışabileceği en geniş anlaşma olarak görülüyor. Bu anlamda anlaşma sera gazını azaltmaya yönelik herhangi bir hedef dayatmadığı gibi taraf ülkeler sera gazını ne kadar azaltacakları ve bunu ne zaman yapacakları konusunda verecekleri taahhütleri kendileri belirliyor ve ulusal katkı beyanları ile iletiyor.

Emisyon azaltımı ile ilgili ülkelerin verdikleri beyanlar 4 ana başlıkta toplanıyor:

Mutlak azaltım: Belli bir yıla ait emisyon seviyesi baz alınarak (örneğin 2015 yılı) hedef yıldaki emisyon seviyesinin bu değerin altına düşmesini sağlamak.

Tavan emisyon yılı: Taraf ülkelerin emisyon seviyelerinin maksimum seviyeye ulaşacağı yılı belirlemeleri ve bu yıldan itibaren emisyon seviyelerinin azaltılması.

Referans senaryodan azaltım: Taraf ülkelerin mevcut politikaları doğrultunda atmosfere saldıkları sera gazı miktarlarını referans olarak kabul edip, emisyon seviyelerinin referans senaryodaki seviyenin altına indirilmesi.

Emisyon yoğunluğu hedefi: Taraf ülkelerin birim ekonomik çıktı başına ürettikleri emisyon seviyesinin belli bir seviyeyi aşmayacağı veya bu yoğunluğun azaltılacağına yönelik açıkladıkları hedefler.

Yeşil İklim Fonu

Paris İklim Anlaşması kapsamında sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum amaçlı gerçekleştirilecek eylemlerde özellikle tarihsel anlamda iklim değişikliğinde pay sahibi olan gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ve yoksul ülkelere para aktaracak bir kaynak oluşturulması öngörülüyor. Yıllık 100 milyar dolar bütçe öngörüsü olan bu fonun şu ana kadar 20 milyar doları toplanabildi. ABD’nin tekrar taraf olmasıyla bu miktarın artması bekleniyor.

Sektörlerde dönüşüm yaşanabilir

Fosil yakıt kullanımından uzaklaşmaya başlandığında ve termik santraller az kullanıldığı zaman fosil yakıt kullanımına bağlı sektörlerde bir daralma söz konusu olsa bile daralan sektörlerin yerine yeni iş ve istihdam alanları oluşabilir. Sanayi, demir çelik ve tekstil endüstrisinde yeni üretim yöntemleri uygulanacağı için değişimin ve yeni üretim bantlarının en çok bu alanlarda olması düşünülüyor. Şirketlerin ve devletlerin salınımı azaltamaya yönelik çalışmaları neticesinde, bu çalışmaları belgelendirmek ve standardize etmek amacıyla karbon nötr sertifikaları ve bu sertifikaların verilmesinden sorumlu yeni sektörler de oluşabilir.

Fosil yakıtlı araçların yapılmasında kullanılan ham madde oranı araç ağırlığına oranlandığı zaman elektrikli araçlara kıyasla fosil yakıtlı araçların 300 katın üzerinde ham madde kullanıldığı ortaya çıktı. Bu çevre kirliliğin önüne geçmenin yolu ise ulaşımda elektrikli araçlara hızlı bir şekilde geçiş yapmak.

Hava kirliliğinin büyük sorumlusu araçlar

İklim değişikliği konusunda yapılan kapsamlı araştırmalara göre kentlerdeki hava kirliliğinin %35 ila %40’ı ulaşımda kullanılan fosil yakıtla çalışan araçlardan kaynaklanıyor. Sera gazı emisyonunu azaltmak adına kent ulaşımlarında benzin ve dizel yakıtla çalışan araçlardan uzaklaşıp elektrikle çalışan daha fazla aracı yakın gelecekte yollarda görmemiz mümkün. Bununla birlikte bireysel araç kullanımının azaltılmasına yönelik adımlardan bir tanesi de elektrikli scooterlar. Son yıllarda giderek daha fazla insanın gerek kiralama gerek satın alarak kullandığı martı ve benzeri elektrikli scooterlar da insanların fosil yakıtla çalışan bireysel araçları daha az kullanmalarını sağlayarak günümüzde sera gazı salınımını azaltmaya önemli bir katkıda bulunuyor. Elektrikli scooterların bakımı ve üretimine yönelik yeni iş imkanlarının doğması da ulaşım sektörünün artık bir dönüşüm içinde olduğunu gösteriyor.

Dünya'yı en çok Çin kirletiyor

Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP verilerine göre karbon salınımının en fazla olduğu ülkelerin başında Çin yer alıyor. Çin şu anda dünyanın en büyük CO2 üreticisi ve dünya üzerindeki emisyonların çeyreğinden sorumlu. Çin’i karbon emisyonlarının yüzde 12’sinden sorumlu ABD takip ediyor. Avrupa Birliği’ne bağlı 27 ülke (bu araştırmada İngiltere de AB ülkesi olarak görülüyor) dünya üzerindeki karbon emisyonunun %7’lik bir kısmından sorumlu. AB’yi Hindistan ve Rusya takip ediyor. Türkiye ise dünya karbon salınımında %1’lik oranla 16. sırada yer alıyor.

Bununla birlikte karbon emisyonları değerlendirmeleri yapılırken Çin, Hindistan gibi ülkeler ülkelerin nüfuslarının göz ardı edilmesinden yakınıyor. Bazı yetkililer Çin, Hindistan gibi nüfusu fazla olan ülkelerde karbon salınımın doğal olarak fazla olduğunu belirterek asıl bakılması gerekenin kişi başına düşen karbon salınımı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Kişi başına düşen karbon salınımı dikkate alındığında ise ABD 1. sırada yer alıyor. Hindistan ise ilk 5 içinde kişi başına en az karbon salınımı üreten ülke olarak görülüyor.

Türkiye’nin eylem planı ne?

Eylül ayında gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin de Paris Anlaşması’na taraf olacağını açıklamasının ardından TBMM tarafından 6 Ekim’de onaylandı. Türkiye’nin Paris Anlaşmasına ilişkin onayı ise 11 Ekim 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler Sekretaryasına bildirildi.

Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Planı kapsamında ve Paris İklim Anlaşması ile uyumlu olarak 2053 yılında karbon emisyonunu net olarak sıfıra indireceği konusunda taahhüt verdi. Bu kapsamda ayrıca Cumhurbaşkanlığınca yayımlanan Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi kitapçığında yer alan bilgilere göre ülkemize ait ilk otomobilin yerli olarak tasarlanmasının, akıllı bina ve şehirler konusunda yapılan teşviklerin iklim değişikliği adına atılan adımlardan biri olduğu da belirtiliyor.

Ayrıca Türkiye’nin her yerinde enerji verimli ve iklime duyarlı yaşam alanlarının oluşturulacağı, 81 ildeki sanayi sitelerinin şehir dışında konumlanmasını sağlayarak sürdürülebilir, kendi atığını dönüştüren, suya, havaya fayda sağlayan çevre dostu sanayi sitelerinin oluşturulması hedefleniyor.

Türkiye son dönemde imzalanan Paris İklim Anlaşması ile yeni bir yola girse de bu anlaşmanın etkilerini görmek en az birkaç yıl alacaktır. Ancak Türkiye şu ana kadar yapılan açıklamalarda konuda kararlı olduğu ve taahhüt ettiği hedeflere emin adımlarla ilerlediğinin altını çizerek iklim değişikliği konusunda öncü bir ülke olma hedefinde olduğunu belirtiyor.

HABERNEDİYOR.COM / TAYFUR BAL ÖZEL HABER

Yorumlar (0)