İç savaş kurbanı Lübnan'da neler oldu?

Tarihte bugün... 1943 yılında Fransa'nın manda yönetiminden kurtularak bağımsızlığına kavuşan Lübnan, 15 Eylül 1975'te başlayan ve 15 yıl boyunca devam eden bir iç savaşın kurbanı oldu.

DÜNYA 15.09.2019, 08:36 15.09.2019, 09:54
İç savaş kurbanı Lübnan'da neler oldu?

Lübnan, Osmanlı hâkimiyetinde yaklaşık 400 yıl kaldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız mandasına giren Lübnan, bağımsızlığını 22 Kasım 1943'te elde etti. Lübnan, manda yönetiminden kurtuldu ancak bu defa ülke içi anlaşmazlıklarla mücadele etmek zorunda kaldı.

Lübnan'da Müslümanların özellikle de Şiilerin nüfusunun artış göstermesi, buna karşın ülkedeki Hristiyan unsurların egemenliği, Müslümanların siyasete daha aktif katılma istekleri ve İsrail'in Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi sonucu yüz binlerce Filistinli mültecinin Lübnan'a yerleşmesi gibi birçok etken, ülkeyi tarihinin en büyük bunalımına doğru götürdü. Ayrıca, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun giderek açılması da Lübnan'da yaşanacak sıkıntılı bir dönemin habercisi oldu.

Arap ülkeleri, 1970'li yıllarda petrolü kısınca Lübnan'da ekonomik çöküş yaşandı. Din ve mezhep ayrılıklarının da etkisiyle ülke, hızlı bir şekilde iç savaşa sürüklendi.

İç savaşın ayak sesleri

Takvimler 13 Nisan 1975'i gösteriyordu. Falanjist (Ketaib) Parti'nin kurucusu Piyer Cemayel, Beyrut yakınlarındaki Ayn el-Rumana'da bir kilisenin açılışını yapıyordu. Bu sırada kiliseye ateş açıldı. Saldırıda Cemayel'in muhafızlarından biri ile 2 Falanjist asker öldürüldü. Falanjist güçler, olaydan Filistinlileri sorumlu tuttu. Bu nedenle Filistin kampına giden bir otobüs konvoyuna saldırarak bütün yolcuları öldürdüler.

Katliamdan haberdar olan Filistinli birlikler hemen harekete geçti. Söz konusu birlikler Beyrut'a ve kentin dış semtlerine saldırıya geçtiler. Böylece, iç savaş başlamış oldu. Falanjist Parti, tüm Hıristiyanların desteğini arkasına aldı. Kamil Şemun'un Ulusal Liberal Partisi ve Marunî Kilisesi de Cemayel'e destek vermeye başladı.

Şiddetli çatışmalar başladı

15 Eylül 1975 tarihinde Beyrut'ta Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Birçok ev yakılıp yıkılırken, yüzlerce insan öldürüldü. Ticaret bölgesinde bulunan evler ve oteller yerle bir edildi.

Lübnan Ulusal Hareketi'nin başkanı Kemal Canbolat, reform yapılmadığı sürece iç savaşın bitmesinin imkânsız olduğunu bildirdi. Diğer yandan, Mâruniler, Müslümanların ılımlı reform taleplerini bile yerine getirmek istemedi.

Farklı gruplar sahnede

Lübnan Ulusal Hareketi, bağımsız Lübnan taraftarı gruplar, Suriye yanlısı gruplar ve Irak yanlısı gruplardan oluşuyordu. Hristiyan güçler ise Falanjistler, Ulusal Liberal Parti ve bu partilerin bünyesindeki milislerden meydana geliyordu. Ayrıca, 1976'da Beşir Cemayel tarafından İsrail'in desteğiyle Lübnan Kuvvetleri isimli bir milis kuruldu.

Suriye'nin müdahalesi!

Lübnan Ulusal Hareketi ve Filistinli milisler, Doğu Beyrut, Dağlık Lübnan'ın Hristiyan kesimi ve kuzeydeki sahil şeridi hariç tüm Lübnan'ı kontrolü altına almayı başardı. Bunun üzerine Hıristiyan milisler ile Lübnan Ulusal Hareketi, 22 Ocak 1976'da Suriye tarafından teklif edilen çözümde anlaşma sağladılar.

Bu çözüme göre; cumhurbaşkanı Mâruni olacak ve başbakan parlamento tarafından seçilecekti. Parlamentoda Müslümanlar ve Hristiyanların sayısı eşit olacaktı. Ayrıca, Suriyeli, Lübnanlı ve Filistinli subaylardan meydana gelen bir askerî komitenin denetiminde ateşkes uygulanacaktı. Lübnan Ulusal Hareketi, Suriye'nin baskıları nedeniyle ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. Lübnan Ulusal Hareketi'ni durdurmak ve baskı altına almak isteyen Suriye, birliklerini Doğu Lübnan topraklarına soktu.

Falanjistler, ateşkesi ihlâl ederek Lübnan Ulusal Hareketi'ne ait yerleşim yerlerini bombaladılar. Fakat Suriye, Lübnan Ulusal Hareketi'nin bu saldırılara karşılık vermesine engel oldu. Suriye'nin politikalarından faydalanan Falanjist milisler, işgallerine devam ettiler.

Olaylı cumhurbaşkanlığı seçimleri

Suriye'nin Lübnan'a girmesinin ardından cumhurbaşkanlığı için iki aday ortaya çıktı. Bu adaylar, Marunîler ve Suriye tarafından desteklenen Elias Sarkis ile Lübnan Ulusal Hareketi tarafından desteklenen Raymond Edde oldu. Suriye'nin seçim günü parlamento üyelerine uyguladığı baskı sonucu Sarkis, bir oy farkla cumhurbaşkanı seçildi.

Seçimleri protesto eden Lübnan Ulusal Hareketi ve Filistin kampları, Suriye birlikleri tarafından bombalandı. ABD ve İsrail, seçimlerin sonucundan memnundu.

Lübnan Ulusal Hareketi'ne büyük darbe

1 Haziran 1976'da Suriye, Lübnan'ı topyekûn işgal etti. Dağlık bölgedeki Lübnan Ulusal Hareketi'nin hâkimiyetine, Suriye'nin işgali ile büyük bir darbe vuruldu. Bu nedenle, Lübnan Ulusal Hareketi'nin içindeki Suriye yanlıları birlikten koptu. Filistinlileri içerisinde de ayrışmalar yaşandı. Filistin'in Saika grubu, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Fetih gruplarına karşı saldırıya geçti.

FKÖ lideri Yaser Arafat, 21 Temmuz 1976'da bir heyeti Şam'a gönderdi. 26 Temmuz'da Filistin ile Suriye arasında yapılan anlaşmaya göre; Filistin, Lübnan'ın içişlerine karışmayacaktı. Ayrıca, Filistinliler Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesini kabul etmeyecek, Suriye'nin aleyhinde propaganda yapılmayacak ve Filistin her adımını Suriye'ye danışarak atacaktı.

Suriye işgalinden önce Lübnan Ulusal Hareketi, ülke topraklarının yüzde 80'ini kontrol altında tutuyordu. Lübnan Ulusal Hareketi, Suriye ile bağlarını koparmak istemiyordu çünkü silahların büyük bir kısmı Suriye'deki Baas Partisi'nden temin ediliyordu.

Hareketin lideri suikast sonucu öldürüldü

Suriye, Lübnan Ulusal Hareketi'ni durdurdu ancak hareketin prestiji devam ediyordu çünkü başında dünya kamuoyu tarafından tanınan Kemal Canbolat vardı. Canbolat, 16  Mart 1977'de Şûf Dağı'ndaki Arap caydırıcı gücünün kontrol noktası civarında suikast sonucu öldürüldü. Bunun üzerine oğlu Velid Canbolat, Lübnan Ulusal Hareketi'nin ve ilerici Sosyalist Parti'nin liderliğine geçti.

Velid Canbolat'ın Suriye yanlısı bir tutum sergilemesi üzerine, Doğu Beyrut'ta Falanjist milislerin desteğindeki Lübnan ordusu ile Suriye askerleri arasında çatışmalar çıkmaya başladı. Suriye, çatışmalar artınca Doğu Beyrut'u tamamen boşalttı.

İsrail, Güney Lübnan'a girdi!

İsrail, güney bölgelerinde ülkelerine saldırı ve sızmaları bahane ederek, 14 Mart 1978'de hava, kara ve denizden Güney Lübnan'a operasyon başlattı. İki gün içinde 2 binden fazla insan öldürüldü.

Sınır bölgesini Lübnan ordusundan ayılan Saad Haddad'ın milislerine bırakan İsrail, Lübnan'dan çıktı. Güneyde yaşayan Şiiler, İsrail'in işgalinin ardından topraklarını terk ederek Beyrut ve civarına gelip yerleşmek zorunda kaldılar.

Hristiyanlar arasında bölünme

1978 yılında Hristiyanlar arasında bölünme yaşandı. Süleyman Franjiye ile Falanjistlerin arası bozuldu. Bu nedenle, Hristiyanlar tarafından oluşturulan Lübnan Cephesi'nden Franjiye ve taraftarları ayrıldı. Bu güçler arasında silahlı çatışmalar yaşandı.

Kamil Şemun liderliğindeki Lübnan Cephesi, Falanjistlerden tamamen ayrıldı. Bu da Lübnan'da din ve mezhep ayrımcılığının yanında belli ailelerin çıkarlarının, olayların şekillenmesinde etkili olduğunu gösterdi.

İttifak kuruldu: Lübnanlı Hristiyanlar ve İsrail

Lübnanlı Hristiyanlar ve İsrail, Müslüman Arap halkının kendileri için bir tehdit oluşturduğunu düşündüler. Bu nedenle, ittifak kurmalarının zorunlu olduğunu düşündüler. Lübnan'a İsrail müdahalesi, Hristiyan halkın 'bağımsız devlet' hayalini gerçekleştirmesini sağlayabilirdi.

Diğer yandan, ABD, kendi çıkarları için bölgede Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Lübnan Ulusal Hareketi'ni yok etmek istiyordu. Bu da İsrail'in bölgeye müdahalesi ile gerçekleşebilirdi.

İsrail, 6 Haziran 1982'de İngiltere Büyükelçisi'nin öldürülmesini bahane ederek Lübnan'ı işgal etti. İsrail ordusu, birkaç gün içinde Lübnan'ın dış mahallerine ulaştı. Sur, Hasbaya, Nebatiye, Şûf bölgesi ve Sayda'yı işgal etti. Geri çekilmek zorunda kalan Filistinliler, Batı Beyrut'ta kuşatıldı. Doğu Beyrut'ta hiçbir çatışma gerçekleşmedi çünkü Hıristiyanlar, İsrail tanklarına kapılarını açtılar. Batı Beyrut ise bombardıman altında yakılıp yıkıldı.

17 binden fazla insan öldürüldü

ABD'nin baskıları ile yapılan anlaşmaya göre; 11 bin 249 Filistinli ile 3 bin 500 civarındaki Suriyeli asker, 1 Eylül 1982'ye kadar Batı Beyrut'u terk edecekti. ABD, İsrail'in bölgeyi işgal etmeyeceğine dair güvence verdi.

Fakat İsrail, Batı Beyrut'a girdi ve 7 bin Filistinli’yi tutuklayarak Ensar Kampı'na gönderdi. İsrail ve Falanjistlerin Lübnan Ulusal Hareketi'ne saldırmayacağı ve Batı Beyrut'a girmeyeceğine dair sözler tutulmadı.

İsrail, işgal sırasında tam bir katliam yaptı ve 17 binden fazla insan öldürüldü.

Sabra-Şatilla katliamı

Hıristiyan Ketaib Partisi lideri Beşir Cemayel, Eylül 1982'de cumhurbaşkanı seçildi. Fakat seçilmesinden kısa bir süre sonra uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Bunun üzerine İsrail yanlısı aşırı sağcı Hıristiyan Falanjist milisler, 16 Eylül 1982'de Batı Beyrut'ta bulunan Sabra ve Şetilla adındaki Filistin mülteci kamplarını bastılar.

Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron tarafından yönetilen ve 3 gün boyunca devam eden saldırılarda, 3 binden fazla savunmasız Filistinli mülteci öldürüldü. Çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan Filistinli mülteciler, milisler tarafından kullanılan ağır silah ve bombaların yanında kesici alet ve baltalarla vahşice katledildi.

Müslümanlar da bölünüyor

Müslümanlar, amaç ve strateji yönünden birlik oluşturamadılar. Sünniler, iktidardaki geleneksel nüfuzlarını devam ettirmek istediler. Şiiler ise en kalabalık mezhep olmaları nedeniyle iktidar da daha fazla söz sahibi olmayı amaçladılar. Dürzîler, Dağlık Lübnan'da geleneksel varlıklarını devam ettirebilmek için Marunîler ile mücadele ediyorlardı. Filistinliler, İsrail sınırları içerisinde bağımsız bir Filistin devleti kurmayı hedeflediler.

Batı Beyrut'ta tam hâkimiyete sahip olmak isteyen Şiiler, Dürzîlerin yardımıyla Filistin gücünü kırmak istediler ve bunun sonucunda Batı Beyrut'un kontrolü Şiilere ve Dürzî milislere geçti.

Fakat 1985 yılının Kasım ayında Batı Beyrut'ta uzun süredir ittifak halinde olan Şiiler ile Dürzîler arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda ağır silahlar kullanıldı ve 60'a yakın insan hayatını kaybetti.

1988 yılında da Suriye destekli Şii Emel grubu ile İran destekli Şii Hizbullah grubu arasında çatışmalar meydana geldi. Diğer yandan, Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki çatışmalar devam ediyordu.

Lübnan için dönüm noktası: Taif Antlaşması

Lübnan tarihi için bir dönüm noktası olan Taif Antlaşması, 22 Ekim 1989'da imzalandı. Bu anlaşmaya göre; cumhurbaşkanı Hristiyan olacak ancak cumhurbaşkanı bağımsız olarak konseyi atayamayacak ve Sünniler veto hakkına sahip olacaktı.

128 milletvekilinden meydana gelen meclis, Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında eşit dağıtılacaktı. Lübnan'da siyasi istikrarın sağlanmasının ardından Suriye'nin birliklerini çekmesine de karar verildi.

Anlaşma sonucu milis liderleri parlamentoya milletvekili olarak girdiler ve hükümette çeşitli görevlerde bulunmaya başladılar. Bazı milis liderleri hareketlerine son verirken, bazıları da siyasi ve askerî olarak örgütlerini ayırdılar. Hizbullah milis grubu ve Hizbullah Partisi gibi...

İllegal sayılan gruplar parlamentoya alındı. Böylece Lübnan ordusunun güçlendirilmesi ve milislerin etkinliklerinin azaltılması sağlanmış oldu. Güneydeki Hizbullah ve alt grupları hariç tüm milisler dağıtıldı. Polis teşkilatı ve ordu yeniden aktif hale geldi. Milislerin çoğu siyasileşerek partileşti ve parlamentoya girdi.

Taif Antlaşması ile iç savaş durduruldu ve Lübnan'da yıkılan yerler yeniden inşa edildi.

Yorumlar (0)