Güvenli bölge: Neler oluyor?

Yıllardır kurulması beklenen "güvenli bölge" için ABD'nin Suriye'den çekilme kararının ardından neler olacağı belirsizliğini koruyor.

DÜNYA 07.10.2019, 20:58 07.10.2019, 21:51
Güvenli bölge: Neler oluyor?

Türkiye uzunca bir süredir Fırat'ın doğusunda kurulması gereken güvenli bölgeye dair düşüncelerini uluslararası kamuoyuyla paylaşıyordu. Türkiye, DEAŞ tehdidi ile beraber YPG, PYD, PKK'nın da temizlenmesi ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönebilmeleri "güvenli bölgenin" kurulmasının şart olduğunu her fırsatta dile getiriyordu. Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamalarda güvenli bölgenin kurulmaması hâlinde Avrupa ülkelerini "kapıları açmakla" tehdit etmişti. Sonrasında başlayan ABD ile ortak devriyelerin de Ankara'yı memnun etmekten çok stratejik bir oyalama olduğu ve bu sebeple "hikaye oldukları" açıklanmıştı.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçtiğimiz hafta Cuma günü telefonda ABD'li mevkidaşı Mark Esper ile görüşmüş ve kararlılık mesajları vermişti. Hulusi Akar, YPG, PYD ve PKK'ya verilen ABD desteğinin sonlandırılması gerektiğini açıkça vurgulamış, kurulması planlanan "güvenli bölgenin" coğrafyanın kaderini olumlu anlamda şekillendireceğini vurgulamıştı. Bakan Akar, Esper'la yaptığı görüşmede ayrıca, "güvenli bölgenin" sadece Türkiye'yi değil aynı zamanda bölgedeki Kürtler, Araplar, Asuriler, Hristiyanlar ve Yezidiler için de önem arz ettiğini söylemişti.

"Suriyelilerin eve dönüşü için en makûl ve insanî yol"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumartesi günü partisinin Kızılcahamam Kampı açılışında “Bir taraftan Irak tarafından otuz bin civarında tırı Suriye’ye sokacaksınız, silah-mühimmat yüklü, bunları terör örgütüne teslim edeceksiniz sonra stratejik ortağız diyeceksiniz. Hazırlıklarımızı yaptık, harekât planlarımızı tamamladık, gereken talimatları verdik. Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma ihtimali belki bugün belki yarın denecek kadar yakın. Hem karadan hem havadan bu harekâtı yöneteceğiz.” diye konuşmuştu.

Erdoğan ayrıca, "Güvenli bölge planı Suriyelilerin eve dönüşü için en makûl ve insanî yoldur. Bu gerçeği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtı bölgelerinde bizzat yaşayarak gördük. Oldukça küçük olan bu bölgelere bile 360 bin Suriyeli döndü. Amacımız Fırat'ın doğusunu da barış pınarlarıyla sulamaktır. Bu bölgede 2 milyon kişiyi iskân etmeyi planlıyoruz." demişti.

"Türkiye, Suriye'ye girdiğinde ABD çekilebilir" söylentileri

Geçtiğimiz hafta içerisinde başta Wall Street Journal olmak üzere ABD basınında çıkan "Türkiye, Suriye'ye girdiğinde ABD çekilebilir" haberleri ağırlık kazanmaya başlamıştı. Türkiye'nin arzu ettiği sonuçları alamadığının altını çizen ABD basını, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna asker göndermeye hazırlandığına yönelik çeşitli işaretler gördüklerini ve bunun da bölgede bulunan Amerikan askerlerini tehlikeye atabilecek bir adım olduğunu söylemişti. Amerikalı yetkililer Suriye’den çekilme ve Suriye’deki Kürt müttefiklerini belirsiz bir geleceğe sürükleme konusunda tereddütleri olduğunu belirtmiş, böyle bir adımın Amerika’nın sahadaki partnerlerine ABD’nin güvenilirliği konusunda olumsuz bir mesaj vereceği konusunda da uyarıda bulunmuştu.

Öte yandan, Washington Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nden Suriye analisti Jennifer Cafarella, “ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki mevcut duruşu uzun vadede sürdürülebilir değil. ABD’nin Suriye’de Türklerin sınırı geçmesini engelleyebilecek sayıda askeri yok. Böyle bir durum olursa da NATO müttefiki olan Türkiye ile savaşmayacaktır” değerlendirmesini yapmıştı.

Dün akşam ise Ankara-Washington hattında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump bir telefon görüşmesi yaptı ve görüşmeden sonra Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Türkiye'nin uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçeceği belirtildi. Açıklamada, ABD ordusunun bu operasyonun tamamen dışında kalacağının altı çizilerek "DEAŞ'ı yenen ABD Kuvvetleri'nin artık doğrudan bu bölgede olmayacağı" ifade edildi. ABD, bugüne kadar bölgedeki tüm askerî ve diplomatik süreçlerde doğrudan bir aktör konumundaydı. Bu açıklama ile Washington, bölgedeki sürecin aktörü ya da yönetmeni olmak istemediğini ifade etmiş oldu. Reuters'ın sabah saatlerinde verdiği bilgilere göre ABD'li yetkililer bölgeden çekilmeye başladıklarını açıkladı ve Amerikan ordusuna mensup araçların geri çekildiklerine dair görüntüler paylaşıldı. Trump da gün içerisinde yaptığı paylaşımlarda "ABD'nin sonu olmayan bu saçma savaşlardan çekilme vakti geldi. Göreve ilk geldiğimde DAEŞ bölgede etkiliydi, yüzde 100 yendik. DAEŞ'le Türkiye, Suriye, İran, Rusya ve Kürtler ilgilenmeli. Hepsi de DAEŞ'ten nefret ediyor, yıllardır düşmanlar. Biz 7 bin mil uzaktayız ve yakınımızda herhangi bir yere gelirlerse DAEŞ'i yine hezimete uğratırız." ifadelerini kullandı.

ABD'nin bugüne kadar bölgedeki bir diğer ortağı olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yapılan açıklamaya göre ise, "ABD güçleri sorumluluklarını yerine getirmedi ve Türkiye ile sınır bölgelerinden çekildi" ifadeleri kullanıldı ve "Suriye Demokratik Güçleri olarak, topraklarımızı ne pahasına olursa olsun savunmaya kararlıyız. Kürt, Arap ve Süryani halklarını birliklerini güçlendirmeye ve SDG'nin topraklarını savunmasında beklemeye çağırıyoruz” denildi. Bu, bölgede çıkacak karışıklıkların ilk sinyali olarak görülebilir. Çünkü SDG güçleri her ne kadar şu anda SDG ABD desteğini arkasında hissetmese de ABD bölgeye hâli hazırda çok ciddi bir silah yatırımı yapmış durumda. Üstelik bundan sonra Türk Ordusu; SDG, YPG ve PKK'nın yanı sıra DEAŞ ile de doğrudan mücadele etmek zorunda kalacak. Bazı analistlere göre sürecin içerisinde Avrupa Birliği ve bazı Arap ülkelerinin desteği de alınarak temel olarak ulaşılması hedeflenen 483 kilometre uzunlukta ve yaklaşık 35 kilometrelik derinliğe sahip güvenli bölge kurulabilir.

Detaylı "güvenli bölge" videosu

Artık rahat mıyız?

Bazı güvenlik uzmanlarınca da belirtildiği üzere, ABD'nin izlediği siyasetin ardında tamamen olumlu senaryolar aramak yanlış. ABD her zaman farklı alternatifler geliştirerek varlığını devam ettirmek isteyen politikalar üretir ve Ortadoğu siyasetini birbirine hasım olan güçlere destek vermek üzerine kurmuştur. Dahası Türkiye'nin her fırsatta dile getirdiği, "güvenli bölge" kurulmasının önünde bir engel kalmamış gibi gözükse de Türkiye'nin daha önce yapmış olduğu Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarında sadece 2 bin kilometrekarelik bir alan söz konusuydu. Şu anki mevcut bölge bu harekâtlarda TSK'nın temizlediği alanın katbekat fazlası olarak göze çarpıyor. 485 kilometre uzunlukta, 30 kilometre derinlikte yapılacak harekât alanının 15 bin, bunun 40 kilometre derinliğe ulaşması hâlinde ise harekâtın 20 bin kilometrekarelik bir bölgeyi kapsaması bekleniyor. 

Bunun yanı sıra, Washington'ın uzunca bir süredir terör örgütüne askerî ve lojistik destek verdiği biliniyor. Eylül ayında yapılan yardımlar ziyadesiyle artırılmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiği üzere, "Irak tarafından otuz bin civarında silah ve mühimmat yüklü tır" Suriye’ye sokulmuştu. Ayrıca terör örgütünün elindeki konvansiyonel silahların yanında otomasyon sistemleri de olduğu belirtiliyor. Şu an ABD'nin boşalttığı, Akçakale'nin hemen yanı başındaki Tel Abyad'a SDG'nin hareket ettiği de gelen bilgiler arasında. Nusaybin karşısındaki Kamışlı'da da bugün binlerce kişinin Türk müdahalesine karşı gösteriler yaparken SDG'yi desteklediklerini yineledi. Ayrıca SDG'nin bölgenin birçok noktasında Türk ordusuna karşı hendekler kazdığı ve olası bir taarruz hâlinde Türk ordusunu engellemeye yönelik birçok hazırlık yaptığı biliniyor.   

Aynı dakikalarda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun: "Türkiye, Suriye'de çok sabırlı ve müttefiklerle uyumlu şekilde hareket etti. Ancak Türkiye, artık bir dakika bile bekleyemez." açıklamalarını yaptı. Altun'un açıklamalarından kısa süre önce de Kremlin'den yapılan açıklamada, "Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamaya yönelik eylemlerini biliyoruz ve kabul ediyoruz." ifadeleri kullanılmış, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasının ön koşul olması gerektiği vurgulanmıştı. 

ABD askerlerinin geri çekilmesinin 1 haftayı bulabileceği belirtiliyor. Bu sürenin ardından 85 bin kişilik yığınak yaptığı bilinen TSK'nın büyük operasyonu başlatması ve 60 ila 110 bin aralığındaki terör unsurunun üzerine gitmesi bekleniyor. Operasyonun sadece TSK eliyle mi yapılacağı yoksa AB'den ya da Arap coğrafyasından da yardım alınıp alınmayacağı belirsizliğini koruyor. Bununla beraber ABD'nin kendi içerisinde de ayrışmalar söz konusu. Trump gün içerisinde çekildiklerini bölgeden çekildiklerini kendince mantıklı bir çerçeveye oturtmuş olsa da ABD'li bazı senatörler yapılan hamlenin hiç de akıllıca olmadığını vurgulayarak "bölgedeki bir müttefiki terk etmenin" ya da "ABD'nin millî güvenliğini Türkiye'ye ya da başka bir devlete bırakmanın" yanlış olduğunun altını çiziyor. Trump'ın bu hamlesine karşı çıkanlar ayrıca Türkiye'nin DAEŞ'i engelleyebilecek kapasiteye sahip olmadığını ve esas hedefinin DAEŞ değil Kürtler olduğunu iddia ediyorlar. Bu gibi muhalif görüşlerden sonra Trump akşam saatlerinde yine bir dizi tweet atarak Türkiye'yi tehdit etti. Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Trump, "Daha önce de açık bir şekilde söylediğim gibi, tekrar ediyorum, eğer Türkiye benim müstesna ve eşsiz bilgeliğimle belirlediğim sınırların dışına çıkarsa (önceden yaptığım gibi) Türkiye ekonomisini mahvederim. Türkiye, Avrupa ve diğerleri ile birlikte DAEŞ savaşçıları ve ailelerine nezaret etmek zorunda. ABD, DAEŞ'i tamamen yok etme de dahil olmak üzere kendisinden beklenebileceklerin çok daha fazlasını yerine getirdi. Bazıları çok zengin olan bölge ülkelerinin kendi topraklarını koruma vakti geldi. ABD büyüktür!" ifadelerini kullandı.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'dan yapılan yazılı açıklamada ise ABD'nin Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine planladığı operasyonu hiçbir şekilde onaylamadığı ve ABD ordusunun bunu hiçbir şekilde desteklemediği vurgulandı. ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkili ise Türkiye'nin milyonlarca Suriyeliyi kurulması planan "güvenli bölgeye" taşıma fikrinin çılgınca olduğunu ifade etti. Türkiye'nin önümüzdeki günlerde atacağı adımlar merak ediliyor.

Yorumlar (0)