Doğu Akdeniz'de sinirler gergin

Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nın önemini Yunanların tepkilerini ve bu tartışmaların ardından ortaya çıkan kavram kargaşasına yönelik bir dosya hazırladık.

DÜNYA 03.12.2019, 14:59 03.12.2019, 17:26
Doğu Akdeniz'de sinirler gergin

Doğu Akdeniz'de yaşanmaya devam eden enerji mücadelesi çerçevesinde geçmişten bu yana gündemi meşgul eden kavramlar şu şekilde:

Kara suları: Kara suları kavramı egemen bir devletin kara topraklarından itibaren 12 mil olarak sabit ve hakimiyeti kıyı devletine ait olan deniz alanını belirliyor. Egemen devlet bu sularda kendi iç hukukunu uyguluyor. Bu deniz alanında yabancı devletlere ait gemilerin balıkçılık, zararlı madde dökme, silah test etme ya da casusluk faaliyetleri hariç; duraklama olmaksızın çabukluk esasına dayalı olarak zararsız geçiş hakkı bulunuyor. Türkiye ve Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki sahilleri yan yana ve aynı zamanda karşı karşıya olduğundan bu durum bir sınırlandırmayı gerekli kılıyor. Şu anda, hem Türkiye hem de Yunanistan kara sularının Ege Denizi'ndeki genişliği 6 deniz mili.

Bitişik bölge: Kara suları dış sınırından itibaren başlayan ve yine 12 deniz mili olan bitişik bölgede, kıyı devleti kendi gümrük ihlâllerini önleyebilir, malî konularda, sağlık ve göç alanlarındaki yasa ve yönetmelikleri uygulayabilir.

Kıta Sahanlığı: Kıta sahanlığı, jeolojik olarak ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısı anlamına geliyor. Uluslararası hukuka göre kıta sahanlığı 200 metre olarak belirlenmiş durumda. 

Münhasır Ekonomik Bölge: Bu bölgeyi ilân edip etmemek egemen devletin isteğine bağlı olarak değişse de, münhasır ekonomik bölge (MEB) kara sınırlarından 200 deniz mili kadar olan mesafe için kullanılan bir terim. MEB, ilk başlarda balıkçılık adına geliştirilen bir kavram olarak göze çarpsa da günümüzde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca bir devletin deniz kaynaklarının araştırılması ve kullanılmasında yani başlıca kaynaklardan petrol rezervleri, su ve rüzgar enerjisi dahil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz bölgeleridir.

Bu bilgiler ışığında Doğu Akdeniz'deki gelişmelere yönelik en yeni olay ise geçen hafta Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nın ardından Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Çağatay Erciyes münhasır ekonomik bölge sınırlarını gösteren haritayı sosyal medya hesabından paylaşması olarak dikkat çekiyor. Anlaşmanın ardından, Türkiye ilk kez Akdeniz'de sınırları belirlenmiş bir münhasır ekonomik bölge ilân etmiş oldu. 

Söz konusu haritaya göre A-B arası 2011 yılında Türkiye ile KKTC arasında imzalanan anlaşmada belirlenen sınırı, C-D-E hattı Türkiye ile Mısır arasındaki ana karalar arası ortay hattı, E-F arası ise Libya ile son yapılan anlaşmada belirlenen sınırları belirtiyor.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmanın belirlenen ilk MEB sınırları olmasının yanı sıra bir diğer önemi de şu: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır arasındaki anlaşma ile oluşturulmaya çalışılan ve Türkiye'yi hapsetme amacı güden plan bu şekilde kırılmış oluyor. Türkiye, Libya'yı da denkleme dahil ederek batıdaki münhasır ekonomik bölge sınırlarını çiziyor ve de Sevilla haritası olarak adlandırılan Yunan tezleriyle hazırlanmış harita boşa çıkmış oluyor.

Bu sebeplerden ötürü, Türkiye ile Libya arasında belirlenmiş bu harita özellikle Yunan tarafının büyük tepkisine neden oldu. Libya ile imzalanan "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" anlaşmasına karşı Yunanistan’ın Libya büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak anlaşmanın içeriğine dair bilgi talep ettiği, aksi hâlde büyükelçiyi sınır dışı edeceği ifade edilmişti.

Kriz nerden kaynaklanıyor?

Şu an Doğu Akdeniz'de yaşanmakta olan kriz, 2003 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması ile başladı. Bu anlaşmayı 2007 ve 2010 yıllarında Lübnan ile İsrail arasında imzalanan anlaşmalar izledi. Türkiye, bölgedeki kendi hak ve çıkarlarını korumak için Mısır ile gerek askerî anlamda, gerekse siyaset alanında yakın ilişkiler kurma çabasındaydı. Fakat 2013'te Mısır’da yaşanan darbe ve sonrasında yaşanan iktidar değişikliği bu çabaların yarım kalmasına sebep oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) desteğiyle Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin dışarıda kaldığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ürdün, Yunanistan, İtalya, İsrail'in yanı sıra Filistin ile beraber kurulması, Mısır ve Yunanistan arasında hem askerî hem de politik ilişkilerde yaşanan yakın temas, Kıbrıs’ın güneyindeki sondaj faaliyetleri, Türkiye’yi daha sert çizgide politikalar izlemeye itti. Yunanistan ve Mısır arasında yapılacak olası bir MEB sınırlandırma anlaşması ve Doğu Akdeniz'deki gazın EAST MED (Doğu Akdeniz Doğal Gaz Projesi) boru hattı ile Avrupa’ya götürülmesi olasılığı, Türkiye’yi uzun süredir masada olan Libya seçeneğini hayata geçirmeye zorladı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Libya ile yapılan anlaşmanın 15 Kasım 2019 tarihinde BM’ye gönderilen mektupta ifade edilen esaslar çerçevesinde imzalandığı ifade edildi. Buna göre; Türkiye’nin 32°16’18” boylamının batısındaki MEB'in dış sınırları, Libya-Mısır deniz sınırına kadar olan bölge için Türkiye-Mısır ortay hattı esas alarak saptanan noktalardan oluşuyor. 28° meridyeninin batısındaki bölgenin ise, Ege Denizi için çizilecek sınırın devamı ve ilgili diğer sahildar devletler arasında yapılacak adil ve eşit paylaşım esasları doğrultusunda belirleneceği belirtiliyor.

"Anlaşma uluslararası hukuka uygun"

Anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olduğunun altını çizen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy,

Esasen, tüm taraflar Doğu Akdeniz'de en uzun ana kara kıyısına sahip ülke olan Türkiye'nin kıyı projeksiyonunun adalarla kesilmeyeceğinin, iki ana kara arasındaki ortay hattın ters tarafında kalan adaların kara suları dışında deniz yetki alanı yaratamayacağının ve deniz yetki alanları hesaplaması yapılırken kıyıların uzunluklarının ve yönlerinin hesaba katıldığının farkındadır. Nitekim, Türkiye bu anlaşmayı imzalamadan önce tarafları hakkaniyet çerçevesinde bir uzlaşı için görüşmelere çağırmıştır ve halen de görüşmelere hazırdır. Ancak, Türkiye'nin uluslararası hukuka dayalı ve hakkaniyeti temel alan bu yaklaşımı karşısında görüşmelere başlamak yerine sadece tek taraflı adımlar atarak Türkiye'yi suçlamak tercihine gidilmiştir. Bu anlayışın altında örneğin Türkiye'nin ana karasının karşısında küçük bir ada olan Meis'e kendi yüzölçümünün 4 bin katı kadar deniz yetki alanı kazandırmaya çalışan maksimalist ve uzlaşmaz Yunan-Rum tezleri yatmaktadır. Bu anlayış, zamanında Mısır'a 40 bin kilometrekare alan kaybettirmiştir. Libya'yla imzalanan son anlaşmayla iki ülkenin oldubittilere izin vermeyeceği en açık şekilde ortaya konmuştur. 

ifadelerini kullanıyor.

Yunanlar farklı düşünüyor

Yunan tarafı ise adaların da münhasır ekonomik bölgesi olduğunu iddia ederek "Antalya-Kaş'a sadece 2 kilometre uzaktaki Meis adasını unuttunuz mu?" sorusunu soruyor ve kendi hazırladıkları haritaya göre Türkiye'yi çok dar bir bölgeye hapsediyor. Bir diğer argümanda ise, Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmanın Libya'nın esas hükümetiyle değil isyancılarla olduğu öne sürülüyor ve boşuna yapılmış bir anlaşma olduğu iddia ediliyor.

Habernediyor.com / Turgut Başer

Yorumlar (0)