Avrupa'da DEAŞ karmaşası

Avrupalı ülkeler DEAŞ'lı militanları kabul etmiyor. DEAŞ'lılara dair rakamlar, Avrupa devletlerine yapılan baskılar, teröristlerin istenmeme sebepleri, çözüm yolları, hukuksal zorluklar ve diğer problemler haberimizde.

DÜNYA 15.11.2019, 17:46
Avrupa'da DEAŞ karmaşası

Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi’nin hazırladığı verilere göre ise 2011'den 2016'ya kadar DEAŞ’a yaklaşık 42 bin kişi katıldığı belirtiliyor. Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Egmont Enstitüsünün raporuna göre ise 2011'den bu yana Avrupa'dan 5 bini aşkın kişinin Suriye ve Irak'a giderek terör örgütü DEAŞ saflarına katıldığı bildiriliyor.

Dönenler, ölenler ve saklananlar...

DEAŞ'a dahil olan Avrupalıların yaklaşık üçte birinin Avrupa'ya geri döndüğü, üçte birinin öldüğü ya da izini kaybettirdiği tahmin ediliyor. Geri kalanının ise ya tutuklu hâlde geçici hapishanelerde ya da uyuyan hücrelerde saklandığı düşünülüyor. Bazı kaynaklara göre de bu kişilerden bazılarının hâlâ Suriye'de olup Hayat Tahrir el-Şam gibi cihatçı örgütlerin saflarına kaydığı öne sürülüyor.

Hapishane ve kamplarda olanlar

Türkiye'nin başlattığı Barış Pınarı Operasyonu'ndan önce bölgedeki Kürt yönetimi geçici hapishanelerde 800 kadarı Avrupalı olan 12 bin civarında DEAŞ militanının yer aldığını açıklamıştı. 

DEAŞ militanlarının aileleri ise geniş ölçüde el-Hol, el-Roj ve Ayn-İsa’daki sığınmacı kamplarında konaklıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin tahminlerine göre 11 bin kadar kişi bu kamplarda kalıyor ve bu sayının yüzde 27’si kadınken yüzde 67’si 12 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor.

DEAŞ'a dair bilgilerin tam olarak elde edilememesinden dolayı eldeki bilgiler her zaman teyide muhtaç olsa da, Egmont Enstitüsünün açıkladığı son verilere göre Suriye'de tutuklu hâlde bulunan Avrupalı yetişkin kadın ve erkek DEAŞ militanları ile kamplarda yer alan çocukların dağılımı şöyle:

Neden istenmiyorlar?

Avrupa ülkeleri DEAŞ’a dahil olan vatandaşlarını uzunca bir süredir yok sayıyor. Çünkü Avrupa'ya göre her ne kadar bu kişiler radikalleşme aşamalarını ciddi oranda kendi ülkelerinde tamamlamış olsa da uzakta oldukları sürece bir iç güvenlik tehdidi yaratamıyor. Başta Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda olmak üzere çoğu Avrupalı devlet yıllardır DEAŞ saflarında yer alan vatandaşlarının bir gün ülkelerine geri dönmek zorunda kalacağını düşünmüyordu. Kaldı ki dönenler de bu devletlerde ciddi maddi ve manevi hasarlara yol açtı.

Özellikle 2015 ve 2016 yıllarında DEAŞ'ın Avrupa'nın kalbinde yer alan Paris, Brüksel, Manchester ve Berlin gibi merkezlerde düzenlediği terör saldırılarının failleri arasında Avrupa'ya geri dönen DEAŞ militanlarının da yer alması Avrupalı devletlerin bugün bu kişileri kabul etmek istememesinin en büyük sebebi olarak görülebilir. DEAŞ'lı savaşçılar bu çerçevede persona non grata hâline geldi.

Avrupa'ya yapılan baskılar

Sadece "teröristlerin oteli olmadığını" söyleyen Türkiye veya "Avrupa ülkelerinin kendi teröristinin çaresine bakmasını" söyleyen ABD değil, DEAŞ'lıların aileleri de Avrupa ülkelerine baskı yapıyor. Özellikle Almanya'daki pek çok aile eylemler düzenleyerek Alman devletinin kendi vatandaşının arkasında durmadığını söylüyor. Bazı kişilere de DEAŞ'a katılan yakınlarının öldüğünü ya da haber alınamadığını söyleyen yetkililerin yalan söylediği, çünkü DEAŞ'lı savaşçıların bu kişilerle iletişime geçtiği öne sürülüyor.

Çözüm yolları

Baskılar neticesinde, ilk önce uluslararası bir yargılama platformu meydana getirilmek istenmişse de ülkeler arasındaki yasal farklılıklar ve Suriye yönetiminin sürece dahil olacak olması bu fikri zayıflattı. Irak'tan gelen DEAŞ'lıların Irak'ta yargılanması önerisini de tartışmaya açan Avrupa, hem Irak'ın 2 milyar dolara yakın ödeme talep etmesi hem de verilecek cezalar arasında idamın yer alması nedeniyle bu kapıyı da kapattı. Son olarak ise vatandaşlıktan çıkarma düşüncesi gündeme geldiyse de başta Almanya olmak üzere çoğu ülke yapılan düzenlemelerin ardından vatandaşlıktan çıkartılmayı çok zor hâle getirmiş durumda. Pek çok Avrupa ülkesinde vatandaşlar haymatlos olacağı durumlarda vatandaşlıktan çıkartılamıyor.  

Birleşik Krallık, uluslararası hukuka aykırı olarak çifte vatandaşlığa sahip olanların vatandaşlığını iptal ediyor. Yine aynı şekilde Almanya'da bu yıl Nisan ayında yürürlüğe koyduğu bir kanunla ikinci bir vatandaşlığı olup militanlıkla ilişkisini tespit ettiği kişilerin vatandaşlık haklarını iptal yolunu seçiyor. Ayrıca 18 yaşını Almanya'da doldurduktan sonra Suriye’de terör eylemlerine dahil olanların vatandaşlıktan çıkartılması da mümkün hale getirildi. Ancak hem bu durum hem de çifte vatandaşlığa sahip militanların vatandaşlıktan çıkartılması, kanunun geriye işlemezliği ilkesi sebebiyle ancak bundan sonraki davalarda geçerli olacak. Dolayısıyla bu seçenek de bugüne kadarki davalarda geçerliliği olacak bir seçenek değil. 

Bunların dışında kalan tek opsiyon ise Avrupalı devletlerin kendi vatandaşlarını kabul edip kendi mahkemelerinde yargılamak gözüküyor. Bu uğurda birçok açıklama yapan Türkiye ise sonunda çağrısına karşılık bulmuşa benziyor. 

Son olarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Almanya ve Hollanda'nın DEAŞ'lı teröristleri, aileleri ve çocuklarıyla alacaklarını dile getirdi.

Peki ya döndükten sonra?

Aslında DEAŞ'lı militanların Avrupa'ya dönüşü yeni bir fenomen değil. Daha önce evlerine dönen DEAŞ'lılar, Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen birçok terör eyleminin ya düzenleyicisi ya da faillerinden biri olmuştu. Avrupalı devletler iç güvenlik tehdidi olarak gördükleri militanları dönüşte göz altına almak ve yargılamak istiyor. Ancak, bu kişilerin işledikleri suçları kanıtlayacak somut delillerin olması gerekiyor. Alman Dışişleri’nin Türkiye’den Suriye veya Irak'ta DEAŞ'lı olan bu militanların suçlarını belgeleyen dökümanları istemesinin sebebi bu. Ayrıca terörle mücadele yasalarının zayıf olduğu bilinen Avrupa'nın sadece terör örgütü üyeliğiyle bu militanları uzun süre hapishanelerde tutamayacak. 

Öte yandan, çoğu terörist için ülkelerinde çıkartılmış bir tutuklama kararı bulunmadığından bu kişiler ilk etapta serbest kalacağa benziyor. Bu aşamada da gözlemleme tekniğini kullanmak isteyen Avrupa devletleri ciddi bir maliyet ve görevli sayısıyla baş etmek durumunda.

Habernediyor.com / Turgut Başer  

Yorumlar (0)