Afrika’daki vahşi yaşam kuraklığın pençesinde! Yeni eylem planı sunuldu

Afrika Boynuzu olarak nitelendirilen bölgede son yıllarda artan kuraklıklar nedeniyle pek çok vahşi türün hayatı tehlike altına girdi. Özellikle Etiyopya, Kenya ve Somali'de yer alan ve nesli tükenmekte olan birçok hayvan kuraklıkla mücadele ederek hayatta kalmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yıl nesli tükenmekte olan Hirola antiploplarına ait popülasyonun yüzde 6'sı kuraklıkların kurbanı oldu. Öte yandan artan sıcaklıklar su ve otluk alanları kurutarak bu bölgede yaşayan canlıları sınırlı bir bölgede yaşamaya zorluyor ve bu durum pek çok hastalığın ortaya çıkmasına neden olarak vahşi yaşamları daha da tehlikeye sokuyor. Bölgedeki yaşamı koruma planları genel olarak insan odaklı yürütülüp biyoçeşitliliği yok sayarken bilim insanları nesli tükenmekte olan türleri hayatta tutacak yeni bir eylem planı önerdi. Afrika'da tehlikede olan vahşi yaşam türleri ve bu türleri kurtaracak eylem planı hakkında daha fazla bilgi edinmek için haberin ayrıntısını okuyabilirsiniz.

DÜNYA 25.07.2022, 23:02 28.07.2022, 15:23
Afrika’daki vahşi yaşam kuraklığın pençesinde! Yeni eylem planı sunuldu

Son yirmi yılda Afrika Boynuzu ve özellikle Etiyopya, Somali ve Kenya'nın yer aldığı bölge oldukça yoğun ve sık kuraklıklar yaşadı. Üç ülkede etkilenen alanlar arasında milyonlarca insana ev sahipliği yapan geniş meralar, çiftlik hayvanları ve vahşi yaşam bölgeleri yer alıyor. Bu alanlar kurak ve yarı kurak alanlar olarak sınıflandırılıyor. Bu kurak alanlar aynı zamanda bir biyolojik çeşitlilik noktası oluşturuyor zira bu bölgelerde Hirola antilopu, Afrika yaban köpeği, Somali zürafası ve Grevy zebrası gibi nesli tükenmekte olan türler yaşıyor. Ancak bu türlerin geleceği, şiddetli ve tekrarlayan kuraklıklar nedeniyle oldukça belirsiz.

Bir yılda popülasyonun yüzde 6’sı yok oldu

Bilim insanları bu kuraklıkların vahşi yaşam ve çevresindeki habitatlar üzerindeki yıkıcı etkisini ilk elden görme fırsatı buluyorlar. Örneğin, geçen yılki gözlemlere göre, nesli tükenmekte olan 30 Hirola antilobunun kuraklığın doğrudan bir sonucu olarak öldüğü tahmin ediliyor. 30 oldukça az bir sayı olarak görülse de bu sayı dünya üzerindeki tüm Hirola antiloplarının yüzde 6'sını oluşturuyor. Yani bir yıl gibi kısa bir sürede nesli tükenmekte olan bir canlının popülasyonu kuraklık nedeniyle yüzde 6 azaldı. Hirola antilopları küçük bir bölgede yaşıyor ve bilim insanları bu nedenle menzillerindeki hemen hemen her sürüyü sürü izleme teknolojileri ile gözlemleyebiliyorlar. Benzer şekilde ve aynı dönemde, Kuzeydoğu Kenya Yaban Hayatı Koruma Derneği üyeleri ve Somali zürafa projesi tarafından çoğunluğunu genç ve yetişkin dişilerin oluşturduğu 200'den fazla zürafanın ölümü rapor edildi. Öte yandan geçtiğimiz yıl Tsavo bölgesinde kuraklık nedeniyle yaklaşık 70 fil öldü. İyi haber şu ki tüm bu kötü haberlere karşın vahşi yaşamı korumaya yönelik atılabilecek adımlar hâlâ var.

Kuraklığın etkileri

Meralar normalde kuru alanlardır ancak artan hava sıcaklıklarına bağlı olarak gelişen kuraklık, su ve mera gibi kaynaklar üzerindeki baskıyı giderek artırıyor. Bu durum çiftlik hayvanlarını ve vahşi yaşamı yetersiz beslenmeye, hastalığa, toplu ölümlere ve kaynaklar üzerinde birbirleriyle rekabete karşı daha duyarlı hale getirir. Doğu Kenya'da yapılan bir araştırmada 1970 ila 2009 yılları arasında artan kuraklığın, çimenlerle kaplı arazi alanında düşüşe neden olduğu tespit edildi. Hirola antiloplarının yaşamı tamamen otlara bağlı olduğu için sonuç olarak bu süre zarfında Hirola antiloplarının nüfusunda %98'lik bir düşüş yaşandı. Fil popülasyonları da benzer şekilde etkilendi ve sığır popülasyonlarında da %74'lük bir düşüş gözlemlendi.

Birlikte yaşamanın zorlukları

Kuraklık aynı zamanda, bu bölgede göçebe olarak çobancılık yapan insanların otlama ve su arayışlarının vahşi yaşam alanlarına daha yakın ya da içinde olacağı anlamına da geliyor. Hayvancılıktan ortaya çıkan hastalıklar potansiyel olarak vahşi yaşam popülasyonlarına yayılarak toplu ölümlere neden olabilir. Bu durum daha önce de gerçekleşti. Örneğin, 1980'lerin ortalarında sığırlar arasında bir sığır vebası (morbillivirus) salgını birçok Hirola antilobunu öldürdü. 1991 yılında ise sığır vebası Mara bölgesini vurdu ve bufalo ve antilop popülasyonunun %95'ini yok etti. Bunun yanı sıra 2021 yılındaki uzun süreli kuraklığın ardından, Kenya'nın güneyinde yer alan Garissa'nın bazı bölgelerinde uyku hastalığı olarak bilinen sığır tripanozomiyazı vakalarının sayısında bir artış gerçekleşti. Bu durum oldukça endişe verici zira 1998 yılında en az 24 Hirola antilopu benzer bir hastalıktan ölmüştü. Kuraklık aynı zamanda odunsu bitkilerin istilasını da kolaylaştırır. Bu durum vahşi yaşam türlerinin yaşam alanlarını azaltarak nüfuslarını tehlike altına sokar. Hirola antilopu ve nesli tükenmekte olan Etiyopya kurdunun yaşam alanları artan hava sıcaklıklarına bağlı kuraklık ve odunsu bitkilerin yayılmasıyla oldukça azaldı.

Tekrarlayan kuraklıklar

Bu bölgelerdeki yer alan vahşi yaşam türleri hayatta kalmak ve hayvanlarını yaşatmak için mücadele eden insanlarla birlikte yaşıyor. Belki de bunun bir sonucu olarak araştırma gerçekleştirilen koruma alanlarında kaçak avlanma sayılarında artış gözlemlendi. Kuraklık koşulları bu nedenle tüm vahşi yaşam türleri için büyük bir tehdit haline geldi. Kuraklıkta artan sıklıklar, bir sonraki kuraklık meydana gelmeden önce bölgenin iyileşmesi için çok az zaman olduğu anlamına geliyor. Şu anda bölgede gözlemlenen şey tam olarak bu. 2021 yılının eylül ayında Kenya'da yaşanan uzun süreli kuraklık ulusal bir felaket olarak ilan edildi. Aralık ayında yaşanan kısa yağmur dönemleri sadece geçici bir rahatlama sağladı ancak bu rahatlama yaklaşık bir ay sürdü. Kısmen dolan su kaynakları, sıcak ocak ayı boyunca hızla azaldı. Ekinler nem olmadan filizlenip ürün vermedi. Çiftçilerin ektiği ekinlerin sadece %30'u ürün verebildi. Bölgede yaşayan birçok insan ve vahşi yaşam türleri, açık ortak alanlara kıyasla daha bozulmamış bitki örtüsüne sahip merkezi vahşi yaşam alanlarına göç etti ve bu bölgelerde bir yoğunluk yaşandı. 23 Mart 2022'de Kenya hükümeti, artan kaynak temelli çatışmalar nedeniyle bölgenin bazı yerlerinde şafaktan sabaha sokağa çıkma yasağı getirdi.

Kuraklıkla mücadele ederken biyolojik çeşitliliği unutmamak gerekiyor

Afrika Boynuzu'nda yer alan ülkeler, uzun süreli kuraklıklara, düzensiz yağışlara ve artan sıcaklıklara karşı oldukça savunmasız. Bununla birlikte artan iklim değişiklikleriyle gerçek anlamda baş edebilecek kapasiteye sahip değiller. Hükümetler kriz yönetimine güveniyor ve kararlar genel olarak vahşi yaşamı hiçe sayarak insan odaklı olacak şekilde alınıyor. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği tarafından tehlike altında olarak sınıflandırılan Hirola antilopu, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 10 tür arasında yer alıyor ve nüfusu son kırk yılda %95 oranında azaldı. Hirola Koruma Programı tarafından alınan kararlar kuraklık dönemlerinde yaban hayatı, yerel topluluklar ve çiftlik hayvanlarının hayatta kalmasını sağlamak için hem uzun vadeli iklim değişikliğine dayanıklılık önlemlerini hem de kısa vadeli acil durum girişimlerini içeriyor. Eylem planı aracılığıyla yetkililerin yararlanabileceği bazı deneyim ve bilgiler sunuluyor.

Koruma alanlarının önemi

İyi yönetilmiş koruma alanları biyolojik çeşitliliğin korunması için en iyi çözüm olarak görülüyor. Yaban hayatı türleri iklim değişikliğinin bir sonucu olarak coğrafi bölgelerini değiştirdiği için, bir bölge içinde hareket etmeyi kolaylaştıracak koruma alanları ağı oluşturmak en mantıklı çözüm olabilir. Bu aynı zamanda turizm, yerel istihdam ve gelirler için de iyi sonuçların oluşmasını sağlayabilir. Bu doğrultuda Afrika Boynuzu'nda yer alan 10.000 dönüm merayı restore etmeyi hedefleyen 10 yıllık bir mera projesi geliştirildi. Bu tür projeler ile yaban hayatı habitatlarını birbirine bağlamak için koridorlar oluşturulabilir. Ayrıca Hirola antiploplarının doğal menzili içinde iki koruma alanı oluşturuldu. Filler oluşturulan bu alanlara tekrar göç etmeye başlarken bu bölgelerde Afrika yaban köpekleri, Somali zürafaları, aslanlar ve Grevy zebrası gibi türler de daha fazla görüldü.

Afrika’daki vahşi yaşamı korumak için eylem planı önerildi

Yaban hayatı ve toplulukları kuraklığa karşı koruma amaçlı acil durum girişim paketi şu önlemleri almayı hedefliyor:

  • Topluluklara su ve yakıt taşımacılığını artırmak
  • Yaban hayatına yiyecek ve çiftlik hayvanlarına takviye sağlamak
  • Savunmasız hayvanları belirlemek ve kurtarmak için düzenli devriyeler gerçekleştirmek
  • İstilacı çalılıkları incelterek ve uzun vadeli koruma için tüm doğal su erişim noktalarını haritalayarak vahşi yaşam için su erişim koridorlarını açmak
  • Hastalıkların yayılma olasılığını azaltmak ve hayvan sağlığını iyileştirmek için çiftlik hayvanlarını aşılayıp vahşi yaşamı tedavi etmek.

Bu önlemleri genişletmeye ek olarak, yetkililer su kaynakları yönetimine yatırım yaparak altyapıyı daha sürdürülebilir bir hale getirebilirler. Kuraklıklar daha sık hale geldikçe, etkilerini azaltmak için daha çok şey yapılması gerekecek. Bu sorunlara çözüm bulmak toplulukların, hükümetlerin ve çevrecilerin bir araya gelerek çok kurumlu bir yaklaşım gerçekleştirmesi ile mümkün olacaktır.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL - ÖZEL HABER

Yorumlar (0)