ABD ve "dostu" YPG ne yapacak?

Muhtemel "Barış Pınarı" operasyonu öncesi Suriye'de kartlar yeniden mi dağıtılıyor?

DÜNYA 09.10.2019, 12:56 09.10.2019, 14:37
ABD ve "dostu" YPG ne yapacak?

Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine, Fırat nehrinin doğusuna düzenleyeceği muhtemel operasyon her dakika yaklaşırken bölgedeki tansiyon da gittikçe yükselmeye devam ediyor. Sınır hattına askerî sevkiyat devam ederken, YPG'nin büyük bölümünü oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ise Türk ordusuna karşı nasıl bir yöntem izleyeceği merak konusu.  

YPG'nin seçeneklerinden birisi, Washington'a sırtlarından vurulduklarını söyleyip memnuniyetsizliklerini dile getirerek destek beklemek olarak göze çarpıyor. Öte yandan, YPG'nin aynı zamanda hem Rusya hem de Esad rejimi ile görüşmelerini sürdürdüğü de biliniyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Beyaz Saray'ın "Barış Pınarı" operasyonuna yeşil ışık yaktığı gün Erbil'de Mesut Barzani ile görüştü.

Barzani'nin Lavrov'dan Moskova'nın devreye girip Suriyeli Kürtleri korumasını istediği biliniyor. Öte yandan YPG’nin öncülüğünde kurulan ve ABD’nin ciddi bir silah ve eğitim desteği verdiği SDG’den dün öğlen saatlerinde gelen açıklamada, Washington yönetiminden gelen çekilme kararının hayal kırıklığı yarattığı belirtilerek Türkiye’ye karşı Esad rejimiyle ittifak yapılabileceğinin sinyalleri verildi.

Bu yıl başlarında da YPG'nin sözde komutanı, "El-Monitor" adlı kuruluşa verdiği röportajda Suriye rejimi ile bir problemleri olmadığını söylemiş ve diyaloglarının en başından beri devam ettiğini ifade etmişti.

Fakat, YPG terör örgütü eğer Şam yönetimiyle bir ittifâk kuracaksa, bugüne kadar edindiği yüzde 20'nin üzerinde edindiği coğrafî kazanımlarına da, siyasî kazanımlarına da, demografik çabalara ve oluşturduğu komünlere de veda etmek durumunda kalacak.

"Dipsiz kuyuya yuvarlanmayın"

SDG'nin yaptığı ittifak çağrısı karşılıksız kalmadı ve Suriye'deki hükûmet yanlısı olarak da bilinen El-Vatan gazetesinin haberine göre Esad rejimi de ittifağa yeşil ışık yaktı. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, muhtemel Türkiye operasyonu öncesi Suriyeli Kürtleri "dipsiz kuyuya yuvarlanmak yerine" hükûmete katılmaya davet etti.

Mikdad, anavatanın tüm çocuklarını bağrına basmak istediğini ifade ederek Şam yönetiminin Suriyelilerin problemlerini şiddet kullanmadan çözeceğini iddia etti. Ayrıca Suriye topraklarının bölünmez bütünlüğünden bahseden Mikdad, olası bir operasyona ve işgale izin vermeyeceklerini vurguladı.

Bu gelişmeler ışığında ağırlıklı olarak düşünülmesi gereken şey ise Türkiye’nin operasyon yapıp yapmayacağı ya da yapılacak operasyonun ne kadar derinlikte ve büyüklükte olacağı gibi gözüküyor. SDG’nin dikkatli açıklamaları, bekleyişi ve karşı hamleler yapıp kendini acındırması buna bağlanabilir. En nihayetinde, her şeye rağmen YPG ve SDG'ye, uluslararası kamuoyunda hiç de azımsanmayacak bir destek veriliyor. "Türkiye dostumuz değil" ve "Kürt kardeşlerimizi kimsesiz bıraktık" söylemleri, YPG sempatizanlarına Beyaz Saray'ın önünde neredeyse davullu zurnalı sloganlar attırabiliyor.

Mesele sadece askerî parametreler değil 

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiği üzere, 300 bin tır silah ve mühimmat yardımı alan SDG'nin ne yapacağı askerî açıdan da bilinmezlerle dolu. Nasıl bir strateji izleyeceklerini kestirmek çok kolay değil, çünkü mesele sadece askerî parametreler ile açıklanamıyor. SDG'nin Suriye iç savaşı süresince ele geçirdiği ya da elde ettiği MILAN, TOW, Javelin gibi güdümlü tanksavar füzeleri bazı tehlikeler oluşturabilir. Öte yandan, SDG'nin elinde Rus yapımı "iğne" diye adlandırılan SA-18 gibi, taşınabilir hava savunma sistemlerinin (MANPADS) var olduğu da bu sistemlerle daha önce TSK'ya ait helikopterleri düşürdükleri de biliniyor.

Ancak tüm bu tehditler Türkiye’nin harekâtını bazı yerlerde yavaşlatsa, zayiat riskini artırsa da topyekün bir operasyonu durdurmaya yetecek güçte değil.

İstanbul merkezli EDAM'ın (Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği) Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki yığınağı çok güçlü. Jeo-stratejik şartları bakımından Suriye'nin kuzeyine yapılacak operasyon, diğer harekâtlar ile karıştırılmamalı." ifadelerini kullanıyor. Buradaki arazinin düz, topografyanın zırhlı ve mekanize birliklerin manevra kabiliyeti için son derece olumlu olduğunu vurgulayan Kasapoğlu, şu anda tek bilinmeyenin Türk Hava Kuvvetleri'nin bölgedeki yakın hava desteği ve insanlı platform uçuşları olduğunu söylüyor.

Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarından aldığı derslerle beraber son derece değerli insansız hava araçları da var. Yine, kara destek vasıtaları da çok yoğun biçimde sınırda konuşlanmış durumda, ateş gücü üstünlüğü kesinlikle Türkiye'de.

Hava kontrolü problemi

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları, Rusya kontrolündeki hava sahasında yapılmıştı fakat "Barış Pınarı" harekâtındaki hava sahasının kontrolü Washington'ın elinde. Bilindiği üzere Pentagon Sözcüsü Yarbay Carla Gleason, pazartesi akşamı yaptığı açıklamada Türkiye’nin Birleşik Hava Operasyonu Merkezi tarafından Hava Görev Emri’nden çıkarıldığını, keşif ve gözlem bilgilerinin de Ankara’ya artık verilmeyeceğini duyurdu.

Bu kararla birlikte Suriye hava sahası Türkiye'ye kapatılmasa da Gleason'ın da vurguladığı gibi bölgede koordinasyonsuz uçmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Pentagon'un açıklamalarından sonra "enformasyon harbi" diye nitelendirilen konsept kendini gösteriyor. Türkiye stratejik iletişim, enformasyon ve birçok farklı veri alma hususunda ciddi zorluklar ile karşı karşıya kalacak gibi gözüküyor. YPG ya da SDG'nin ise özellikle ABD siyasal çevreleri ve Batı'dan sağlanan enformasyonu kullanacağı tahmin ediliyor.

Topçu ve havan atışları olabilir, ama hava desteğinin yerini tutmaz

Bazı güvenlik analistlerinin düşüncesine göre, olası bir harekât "kuvvetle muhtemel" Tel Abyat'ın doğusu ile Resulayn’ın batısında üç veya dört askerî üs bölgesi kurulması için bir veya iki tugayın girmesiyle başlayacak ve Türkiye sınırının 10-15 kilometre mesafesine kadar karadan ateş desteği sağlanabilecek. Ancak, analistler ileri aşamalar için hava desteğinin temel bir ihtiyaç hâline geleceğini söyleyerek bunun "ekmek ya da su" gibi bir hâl alacağını kaydediyorlar.

Harekât, hava sahası yönünden Amerika’ya bağımlı olacak

Afrin, Zeytin Dalı Harekâtı'nda birliklerin hava desteği olmadan ilerleyemediklerini, 74 gün süren El Bab kuşatmasında da hava desteği olmadan meskun mahâllerde çok ciddi kayıp verilebildiğini gören Türkiye burada Rusya'nın tutumunun belirleyeceği olduğunu tecrübe etti. Bazı güvenlik analistlerince de vurgulandığı üzere, Afrin harekâtında Moskova yönetimi Suriye'deki hava sahasını kimi zaman açtı kimi zaman kapattı, bu sayede harekâtın operasyonel temposunu her daim kontrol altında tuttu. Moskova, hava sahasını açtığı zamanlar harekât hızla ilerledi, kapattığı zamanlar ise harekât hızla durdu. Rusya kontrolü hiçbir zaman bırakmadı.

ABD de hava sahası konusunda kesinlikle Türkiye’ye kontrolü kaptırmayacak istediği zaman açacak, istediği zaman kapatacaktır. Bu sebeple ABD harekâtın temposunu kontrol edecektir. O yüzden, "Barış Pınarı harekâtı" hava sahası yönünden Amerika’ya bağımlı olacak gibi gözüküyor.

Sınıra yoğun sevkiyat devam ederken en önemli meselelerden birinin hava operasyonu olduğu ve bu konunun çözüme kavuşturulması gerektiği ortada. ABD sahadan çekilmiş olsa da Trump'ın açıklamalarından da anlaşılabileceği üzere hâlen desteklediği SDG'nin, ABD'nin kontrol ettiği hava sahasından ne derece fayda sağlayacağı da akıllardaki soru işaretlerinden biri.

Habernediyor.com

Yorumlar (0)