Yukarıdaki tehlike: Uzay çöplerinin birini öldürme olasılığı nedir?

Özellikle son 20 yılda artan uzay çalışmaları insanlığın sınırlarını gezegenimizin ötesine taşırken yeni bir tehdit oluşmasına neden oldu: Uzay atıkları. 1957 yılında Sputnik 1 adıyla uzaya gönderilen ilk uydudan bu yana uzaya 11 binin üzerinde uydu fırlatıldı. Bu uydular Dünya'yı görme biçimimizi değiştirirken pek çok teknolojik ilerlemeye de öncülük etti. Son 70 yıllık süreçte refah düzeyimiz uzayda yer alan uydularla birlikte doğru orantılı bir şekilde artarken bunun bir sonucu olarak uzay atıkları her geçen gün daha da tehdit edici olmaya başlıyor. Bilim insanları geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmada bir uzay atığı tarafından ölme riskimizi hesapladı. Önümüzdeki on yıl içinde bir uzay atığı tarafından ölme ihtimalimiz ne? Hangi ülkeler tehdit altındayken hangi ülkeler daha güvenli? Uzay atıkları ile mücadele için ne yapabiliriz? Hepsi ve daha fazlası haberin ayrıntısında yer alıyor.

BİLİM-TEKNOLOJİ 31.07.2022, 00:16 31.07.2022, 10:14
Yukarıdaki tehlike: Uzay çöplerinin birini öldürme olasılığı nedir?

18'inci ve 19'uncu yüzyıllarda sanayi alanında gerçekleşen teknolojik ilerlemeler üretimi oldukça artırıp insanların daha yüksek refah seviyelerinde yaşamasına olanak sağlamıştı. Ancak bu durum aynı zamanda özellikle 1900'lerden sonra dünya nüfusunu oldukça artırıp günümüzde yaklaşık 8 milyar seviyelerine kadar çıkmasına da sebep olmuştu. Tüm bu gelişmeler insanların dünya üzerindeki etkilerini daha geniş alanlara yaymalarına neden oldu ancak bu durum dünya için pek de iyi olmadı. Zira özellikle son yüzyılda doğa daha önce hiç olmadığı kadar tahrip edildi. Bu durum günümüzde büyük tehdit yaratan iklim değişikliği ve küresel ısınma ile sonuçlandı ancak insanlığın verdiği zararlar yerküremiz ile sınırlı değil.

Soğuk Savaş döneminde artan araştırmalar

Soğuk Savaş döneminde artan rekabet özellikle Rusya ve ABD'yi uzay alanında çalışmalara ve araştırmalara sevk etti. Bu dönemlerde pek çok uzay çalışması gerçekleştirilirken rekabet uzay çalışmalarından sinemaya kadar sıçradı. ABD'li ünlü yönetmen Stanley Kubrick 1968 yılında 2001:Space Odyssey uzay filmini çekerken, bu filmden sadece 4 yıl sonra ünlü Rus yönetmen Andrey Tarkovsky bir başka uzay filmi olan Solaris ile Stanley Kubrick'in filmine cevap vermiş oldu. Soğuk Savaş'ın ardından özellikle son 20 yıl içinde uzay çalışmalarını devlet destekli şirketlerden ziyade özel şirketler gerçekleştirdi. Bu durum uzay çalışmalarına bir hız kazandırırken önemli bir tehlikeye de neden oldu: Uzay atıkları.

Stanley Kubrick'in 1968 yılında çektiği 2001: Space Odyssey filminden bir kesit.

Tehlike artık sadece uzayda değil!

Son yıllarda artan uzay kirliliği artık ciddi bir tehlike oluşturmaya başladı zira bunun en güzel örneği olarak geçtiğimiz aylarda gerçekleşen bir kaza gösterilebilir. Henüz kimin yolladığı belli olmayan roket parçaları Ay'a düşerek burada bir krater oluşturdu. Bu durum uzay atıkları tehlikesini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor ancak tehlike sadece uzayda değil. Yapılan araştırmalara göre gelecek yıllarda insanlar da bu atıklardan etkilenebilir. Birinin gökten düşen uzay atığı tarafından ölme ihtimali gülünç derecede küçük görünebilir. Sonuçta, yaralanma ve mal hasarı vakaları olmasına rağmen, böyle bir kazadan henüz kimse yaşamını yitirmedi. Ancak uzaya giderek artan sayıda uydu ve roket fırlattığımız düşünülürse, bu riski daha ciddiye almaya başlamamız gerekilebilir. Bu alanda gerçekleştirilen yeni bir çalışma, önümüzdeki on yıl içinde düşen roket parçalarından kaynaklanan vakaların olasılığını tahmin ediyor.

Her yıl 40 bin ton toz birikiyor

Esasen her dakika uzaydan üzerimize enkaz yağıyor. Bu durum neredeyse hiç farkında olmadığımız bir tehlike oluşturuyor. Asteroitlerden ve kuyruklu yıldızlardan gelen mikroskobik parçacıklar, atmosferin içinden geçerek fark edilmeden Dünya yüzeyine düşüyor ve bu şekilde her yıl yaklaşık 40.000 tona kadar toz birikiyor. Bu bizim için bir sorun olmasa da James Webb Uzay Teleskobu için yakın zamanda bildirildiği gibi, bu tür enkazlar uzay araçlarına zarar verebilir. Uzaydan gelen maddeler yaklaşık 100 yılda bir olsa da onlarca metre çapında bir meteorun atmosferden geçmeyi başararak dünya üzerinde bir krater oluşturmasına neden olabilir.

30 yıllık uydu verileri kullanıldı

Neyse ki metrelerce büyüklükteki nesneler çok nadiren atmosferi geçerek dünya yüzeyine ulaşıp burada bir yıkıma neden oluyor. Bu durum bir zamanlar dünyada yaşayan dev dinozorların sonunu getirmişti. Bu meteor yağmurları kontrolsüz bir şekilde gerçekleşen, nereye düşeceği tahmin edilemeyen ve dünyaya az çok eşit olarak yayılan doğal uzay enkazlarının örneklerini oluşturuyor. Ancak uzaydan dünyaya gelen parçalar her zaman meteor yağmurlarından oluşmaz. Bu alanda yapılan yeni bir çalışma, roket fırlatmaları ve uydularla ilişkili kullanılmış roket parçaları gibi yapay uzay atıklarının kontrolsüz ilerleyişini araştırıyor. Yazarlar, uzaydaki roket parçalarının yörüngelerini ve altındaki nüfus yoğunluğunun yanı sıra 30 yıllık geçmiş uydu verilerinin matematiksel modellemesini kullanarak, roket ve diğer uzay atıklarının Dünya'ya geri düştüklerinde nereye inebileceklerini tahmin edebiliyorlar.

Güney yarımküre daha büyük tehlike altında

Bilim insanları önümüzdeki on yılda parçaların Dünya’ya yeniden girme riskinin küçük ama önemli olduğunu belirtiyor. Ancak bu olayın meydana gelme ihtimali dünyanın güney enlemlerinde kuzey enlemlerinden daha olası duruyor. Çalışma, roket gövdelerinin Endonezya Bangladeş veya Nijerya'ya düşme olasılığının ABD, Çin ve Rusya'ya düşme ihtimalinden yaklaşık üç kat daha fazla olduğunu tahmin ediyor. Yazarlar ayrıca, kontrolsüz uzay atıklarının bir sonucu olarak önümüzdeki on yıl boyunca herhangi bir insanın Dünya’ya düşecek olan uzay atıklarından yaralanma riskini de hesapladılar. Her uzay atığının dünya yüzeyine çarpma durumunda on metrekarelik bir alana ölümcül enkaz yaydığını varsayarsak, bilim insanları önümüzdeki on yıl içinde ortalama olarak %10'luk bir ölüm şansı olduğunu buldular.

Önümüzdeki yıllarda daha fazla kaza olabilir

Bugüne kadar, uydu ve roketlerden kaynaklanan enkazların Dünya yüzeyinde veya atmosferdeki hava trafiğine zarar verme potansiyeli ihmal edilebilir olarak kabul ediliyordu. Bu tür uzay atıkları üzerine yapılan çalışmaların çoğu görev dışı uyduların yörüngede oluşturduğu ve görevdeki uyduların güvenli çalışmasını engelleyebilecek riske odaklanıyordu. Öte yandan kullanılmayan yakıt ve piller yörüngede ek atık üreten patlamalara neden oluyor. Ancak daha çok şirket roket fırlatma işine girdikçe ve bu tür çalışmalar devletten ziyade özel sektöre doğru kaydıkça Çin Uzun Yürüyüşü'nün lansmanını takip eden kazalar gibi hem uzayda hem de Dünya'da meydana gelen kazaların sayısının artması muhtemel gözüküyor. Yeni çalışma, %10 rakamının bu nedenle iyimser bir tahmin olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor.

Ne yapılabilir?

Enkazın dünyaya yeniden girişini tamamen kontrol etmeyi mümkün kılan bir dizi teknoloji var ancak bunların uygulanması oldukça pahalı. Örneğin, uzay araçları pasifleştirilebilir, bu sayede yakıt ve piller gibi kullanılmayan enerji kaynakları uzay aracının ömrü sona erdiğinde depolanmak yerine imha edilebilir. Bir uydu için yörünge seçimi de enkaz üretme şansını azaltabilir. Eski bir uydu, Dünya'nın düşük yörüngesinde hareket edecek ve burada yanacak şekilde programlanabilir. Öte yandan SpaceX ve Blue Origin'in geliştirmekte olduğu yeniden kullanılabilir roketleri fırlatma girişimleri de bulunuyor. Bunlar çok daha az enkaz oluşturur, ancak Dünya'ya kontrollü bir şekilde döndüklerinde boya ve metal atıkları bırakırlar.

Daha gelişmiş görev tasarımları

Birçok kurum bu riskleri ciddiye alıyor. Avrupa Uzay Ajansı, dört kollu bir robotla uzay enkazını yakalama ve kaldırma girişiminde bulunmayı planlıyor. BM, Uzay İşleri Ofisi aracılığıyla, 2010 yılında geliştirilen ve 2018 yılında yürürlüğe sokulan bir dizi Uzay Enkazı Azaltma Yönergesi yayınladı. Bununla birlikte bu çalışmaların arkasındaki yazarların da belirttiği gibi, bu yönergeler uluslararası hukukun yerini almıyor ve bağlayıcı değiller. Yönergeler sadece bir kılavuz gibi görülürken uzaydaki atığı azaltma faaliyetlerinin nasıl uygulanması veya kontrol edilmesi gerektiğine dair ayrıntıları vermiyor. Çalışma, ilerleyen teknolojilerin ve daha gelişmiş görev tasarımının, uzay aracı atıklarının Dünya’ya kontrolsüz bir şekilde düşme oranını azaltacağını ve böylelikle dünya genelinde tehlike riskinin de düşeceğini savunuyor.

Birlikte hareket etme zorunluluğu süreci yavaşlatıyor

Ozon tabakasına zarar veren kloroflorkarbon kimyasallarını yasaklama anlaşmasının gösterdiği gibi, hükümetlerin birlikte hareket etme zorunluluğu daha önce de gerçekleşmiş bir şey. Ancak, ne yazık ki en azından kuzey yarımkürede yer alan ülkeler için bu tür bir eylem planı genellikle harekete geçmeden önce önemli sonuçları olan büyük bir hazırlık aşamasını gerektiriyor ve uluslararası protokol ve sözleşmelerdeki değişiklikler ise zaman alabiliyor. Beş yıl sonra ilk uydunun uzaya fırlatılmasının üzerinden tam 70 yıl geçmiş olacak. Tüm BM devletleri tarafından onaylanan, uzay enkazı hakkında güçlendirilmiş ve zorunlu bir uluslararası anlaşma yapılırsa bu hem tüm ülkelerin hem de bu ülkelerde yaşayan insanların yararına olabilirdi.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL – ÖZEL HABER

Yorumlar (0)