Toprak savaşında yeni boyut: Uzayda üs kurmak

Yeryüzünde toprak sahibi olmak adına verilen gayretler uzaya da taşınabilir. Uzayda arsa sahibi olmak gibi bir hak yok. Fakat devletlerin araştırmalar için üs kurup kuramayacağı merak konusu oldu. 

BİLİM-TEKNOLOJİ 06.12.2022, 10:06 06.12.2022, 13:32
Toprak savaşında yeni boyut: Uzayda üs kurmak

Metaverse'den arsa alma ile ilgili meseleler gündemdeyken bir de "uzaydan arsa sahibi olmak" gibi bir durum insanoğlunun karşısına çıkmış bulunuyor.

Nitekim Ay, Venüs ve Mars gibi gezegenlerden arsa satışları uzun süredir bazı şirketler tarafından yapılıyor.

Gezegenlerden arsa sahibi olmak

Hatta iyi giden satışlardan sonra diğer gezegenlerin de satışa çıkarılacağı gündem olmuştu.

Tapularını alan Dünya vatandaşlarının ödemiş oldukları ücretler ise 25 dolar, 20 sterlin gibi fiyatlar olarak değerlendiriliyor. Uygulamanın kanunda yeri olup olmadığı şu an için önemli değil, çünkü insanoğlu görmese de sahip olduğu arsasının tapusu sebebiyle mutlu olmaya başladı bile.

Uzay çalışmalarında yeni hedef üs kurmak

Kişisel arsa alımlarının dışında devletlerin uzay çalışmaları için kurduğu üsler bu meselenin başka bir yönü. Zira, bu çalışmalar için kullanılmakta olan araçlar da belli başlı arazilere kuruluyor. 

Son olarak Ay'a tekrar ulaşmak için başlatılan Artemis görevi çerçevesinde 2025 yılına kadar Ay'a astronot göndermek hedefleniyor. Öte yandan, bu kez Ay’da kurulacak bir üs ile insanoğlunun burada kalıcı olması hedefleniyor.

Uluslararası anlaşmaların veya kanunların, uzayda üs kurulmasına, kimin ne kadar hakkı olduğuna, kişiye özel arsa satışlarının olup olmayacağına ilişkin soru işaretleri meselenin merkezinde bulunuyor.

TRT Haber'in haberine göre bu konudaki detaylar için, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Araştırma Görevlisi Onur Çağdaş Artantaş açıklamalar yaptı.

"Yirminci yüzyılın başından bu yana bu tür planlar bilim dünyasının zihnini meşgul ediyor"

Artantaş’a göre, gezegenlerde bulunan madenlerin kullanımının düşünülmeye başlanması uzun yıllardır gündemdeki yerini koruyor. Bunun dışında uzayın bir savaş alanına dönmesi de bunun bir getirisi olarak biliniyor.

Artantaş, “Uzaydaki gök cisimlerinde bunların mineral rezervlerinin çıkartılarak gerek dünyada gerek gök cisimlerindeki üslerde kullanılması yeni bir fikir değil. Yirminci yüzyılın başından bu yana bu tür planlar bilim dünyasının zihnini meşgul ediyor. Platinyum, iridyum ve paladyum gibi değerli metaller ve helyum-3 gibi enerji sektöründe gelecekte kullanılabilecek kaynaklar hem devletlerin hem şirketlerin iştahını kabartıyor.

Bu husustaki hukuki gelişmeler yörüngemizin ve Dış Uzay'ın askeri amaçlarla kullanılmasının mümkün duruma geldiği Soğuk Savaş sırasında başladı. Uzayın bir savaş alanına dönüşmesinin dünyada da nükleer yıkıma sebep olabileceği kaygısıyla uluslararası girişimler başladı.” sözlerini kullandı.

"Uzayda kimse mülkiyet edinemez"

Uzayın kullanımı için anlaşmalar da artık şart oldu. Anlaşmalar ile beraber uzayda egemenlik ilanı engellendi. Artantaş, bu anlaşmalar kapsamında devletlerin ve kişilerin uzayda mülkiyet edinemeyeceğini söyledi.

Artantaş, “Soğuk Savaş sırasında yapılan iki uluslararası anlaşma, Dış Uzay Anlaşması (1967) ve Ay Anlaşması (1978) bu anlamdaki referans metinlerdir. Her iki anlaşma da Dış Uzay'ı ve dünyanın uydusunu “İnsanlığın Ortak Mirası” olarak tanımlar. Dış Uzay Anlaşması’na bakıldığında devletler gökcisimlerinde egemenlik iddia edemeyecekleri gibi, buralardan özel kişilere lehine mülkiyet de tesis edemezler.” değerlendirmesini yaptı.

"Hakları olduğunu iddia eden de var"

Ayrıca Dış Uzay Anlaşması’nın yalnızca devletler açısından bağlayıcı olduğunu ve özel kişilerin gök cisimlerinde hak iddia edebileceğini öne sürenler de bulunuyor. Artantaş ise literatürün anlaşmanın bu haliyle dolanılabilmesinin mümkün olmadığında büyük oranda hemfikir olduğuna dikkat çekiyor.

Artantaş konuyla ilgili, “Nitekim devletlerin hak iddialarının engellenmesi, ancak özel kişilere izin verilmesi anlaşmanın ruhuna aykırı olurdu. Öte yandan özel kişilerin (örneğin şirketlerin) herhangi bir alan ile ilgili hak iddiasının iki formu, ekonomik ya da mülkiyet faaliyet lisansları, fakat o alan üzerinde bir devletin egemenlik iddia edebiliyor ve bu egemenliğe dayanarak özel kişilere bu hak ya da lisansları verebiliyor olmasına bağlıdır. Ay Anlaşması bu konuda bir şüpheye yer bırakmayacak biçimde ayın yüzeyinin veya yer altının devletlerin veya kişilerin mülkiyetine giremeyeceğini hüküm altına alır.” sözlerine yer verdi.

"Dünya dışı gök cisimlerde ve dış uzayda ekonomik faaliyet yürütülemeyeceği esastır"

Uzaydaki doğal kaynakların bu sınırlamanın dışında tutulduğunu, o alana ilk varıp kaynağı çıkartmaya başlayanlara engel teşkil edecek bir uluslararası ilke olmadığını savunanlar da var. Artantaş, hukukta bu varsayımın da yerinin olmadığını belirterek, “Zira aynı sektörde faaliyet göstermek isteyen ikinci bir kişi ya da devlete de engel olacak bir ilkenin var olmaması gerekir. Buradaki hukuki uyuşmazlığın çözümsüz kalması ve fiziki güç kullanımlarına neden olması olasıdır. Bu nedenle uluslararası anlaşmaların ruhuna uygun bir şekilde mevcut hukuki durumda dünya dışı gök cisimlerinde ve dış uzayda ekonomik faaliyet yürütülemeyeceği esastır.” sözlerini kullandı.

"Geçici üsler kurulabilir”

Artantaş, geçici üslerin kurulabileceğini söyleyerek, “Yalnızca geçici bilimsel faaliyetler yürütülebileceğini ve buna ilişkin alana zarar vermeyen geçici üsler kurulabileceğini kabul etmek gerekir” sözlerini kullandı.

Taraf olmayan devletlerin durumu

Artantaş, "Bu konu biraz daha kritik. Anlaşmaya taraf olmayan devletlerin hak iddia etmesi muhtemel. Böyle olunca devletlerarası sürtüşmeler de yaşanabilir. Elbette söz konusu iki anlaşmaya taraf olmayan çok az sayıda devlet veya bu anlaşmalardan çekilecek devletler ekonomik amaçlı olarak gök cisimlerinde kalıcı üsler kurma girişimlerinde bulunabilir. Bazı özel kişiler uzayda belli bölgeleri fiilen işgal edebilir, hatta bazı devletlerin mülkiyet koruması kapsamına işgallerini sokabilirler. Her iki durum da uluslararası hukuk açısından korunmayacağı gibi, devletler arasında ciddi güç kullanımlarına ve uyuşmazlıklara konu olabilir." dedi.

Yorumlar (0)